Türkgün | Başyazı | “Peygamberimiz gözüme öpücük kondurdu.”

“Peygamberimiz gözüme öpücük kondurdu.”

Kaynak: Yıldıray Çiçek

İstanbul’un Kadıköy ilçesinde, arkadaşlarıyla birlikte gittiği bitpazarında bıçaklı saldırıya uğrayarak hayatını kaybeden Mattia Ahmet Minguzzi’nin yaşadığı trajik olay, ilk günden bu yana Türkiye kamuoyunda öfke ve kaygı dolu bir yankı uyandırmıştır. Bugün hâlâ en çok konuşulan ve üzerinde en çok durulan toplumsal meselelerden biridir.

Bu acı olay, toplumun farklı kesimlerinde hem büyük bir duyarlılık hem de derin bir öfkeyle karşılanmıştır. Pek çok aile, benzer bir trajedinin kendi çocuklarının da başına gelebileceği endişesiyle empati kurmuş; Mattia Ahmet Minguzzi’ye yürekten sahip çıkmıştır.

Mezarını ziyaret eden yüreğinden samimiyet akan bir vatandaşımız, hislerini şu sözlerle dile getirmişti:

“Tanımam ama bıçaklandığı günden beri etkisinden çıkamıyorum. Üç çocuk babasıyım. Oğlum Ahmet’in yaşında. Oğluma bakınca sanki Ahmet’i görüyorum. Ciğerimden parça almışlar gibi...”

Bu sözler, Ahmet’in acısının nasıl bir toplumsal ortak duyguyla paylaşıldığını açıkça göstermektedir.

Nefretle, öfkeyle büyütülüp başıboş bırakılan; sonunda çetelerin ayakçısı hâline gelen vicdansız saldırganların, tertemiz bir genci hayattan koparması; toplumda derin bir vicdani öfkeye, merhamet temelli bir isyana dönüşmüştür.

Düşünün ki, saldırganlardan birinin doğum belgesi bile yok. Saplanan bıçağın vahşeti, yere düştükten sonra kafasına indirilen tekmeler ve saldırganların yüzlerine yansıyan kin... Bunlar, insanlıkla bağlarının çoktan koptuğunun açık göstergesidir.

Sosyal medyada, Mattia Ahmet Minguzzi’ye duyulan sahiplenmeyi ve bu vahşete karşı gösterilen tepkileri yansıtan çok sayıda paylaşım yapılmıştır. Bu paylaşımlar, yalnızca bir dayanışma değil; aynı zamanda güçlü bir adalet talebidir.

Ahmet’in annesi, babası, teyzeleri ve büyükannesi tarafından verilen adalet mücadelesi, bir yandan büyük bir acının sembolü, diğer yandan takdire şayan bir kararlılığın ifadesi olarak destek görmektedir.

Kimseye zararı olmayan, kendi hâlinde yaşayan eğitimli bir ailenin tertemiz çocuğu hayattan koparılıyor. Üstelik bu aile, davadan vazgeçmeleri ya da konuyu gündemde tutmamaları için ölümle tehdit ediliyor. Sadece aile değil, avukatlar ve bu olaya duyarlılık gösteren herkes hedef alınıyor.
Ahmet’in çiçeklerle donatılmış mezarına bile saldırılıyor.
Katiller ve onlara kol kanat gerenler insan olsalardı, en azından alçaklığın bir sınırında dururlardı.

Mattia Ahmet Minguzzi’yi, ilk bıçaklandığı andan itibaren, 14 gün süren yoğun bakım mücadelesi boyunca hep “Akıbeti ne olacak?” diye endişeyle takip ettim. Ne yazık ki, aldığı ağır bıçak darbeleri nedeniyle hayata tutunamadı.

Toplum olarak onun güzel yüzünü, ancak ölümünden sonra yayımlanan fotoğraflarla tanıdık. Ahmet’in gözünde çok az insanda rastlanan bir doğum lekesi vardı.
Annesi, katıldığı bir televizyon programında yaşadığı o yıkıcı anı şöyle anlatmıştı:

“Adli Tıp’ın aracı geldi. Hava soğuktu. Hastane dışında bekliyorduk. İki beyefendi sedyeyle onu bana getirdiler, öyle gördüm onu. Ve gözünden, o doğum lekesi olan gözünden kan damlıyordu. Hiç unutmuyorum bunu.”

Annesinin bu sözlerinden sonra, Ahmet’in hayattayken ona söylediği şu cümle daha da anlam kazanıyordu:

“Peygamberimiz benim gözüme öpücük kondurdu.”

Onun fotoğrafına her baktığımda annesinin hatırlattığı bu söz kulaklarımda çınlıyor.

Doğum belgesi dahi olmayan bir katil, “Doğduğumda Peygamberimiz beni gözümden öptü” inancındaki bir çocuğa kıyıyor. Şeytan suratlı katiller işte böyle bir çocuğu hayattan kopardı. Bizim görevimiz, kötülüğün her yana yayıldığı dünyada masumları ve mazlumları savunmak, onların hakkını korumaktır. Ahmet’te Türkiye’de böyle unutulmayacak bir sembol olmuştur. 

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...