Belediyeciliğin halka hizmet olduğu konusunda hem fikir miyiz?

Peki ya belediyelerin ana vazifesinin sorunlara çözüm üretmek olduğu noktasında?

Bu vazifenin ifası kalp kırmadan, kimseyi incitmeden, kutuplaşmaya izin vermeden gerçekleştirilmelidir, değil mi?

O halde belediyeler partizanlığın yürütülüp yandaşlığın sürdürüleceği, yardakçılığın doldurulup beş yıllık saltanatın sürüleceği bir yer değildir, öyle mi?

***

Özellikle CHP yönetimi, partisine oy vermiş insanların bu soruların cevaplarını düşünmelerini istemiyor.

Çünkü onlar CHP’lilerin “CHP kapak koysa, terlik koysa ona oy vereceğiz” duruşunu kazandıklarına inanıyor ve bu duruşun bozmamasını arzuluyor.

Bu uğurda büyük çaba gösteriliyor.

Belediyecilik namına bilinen her şeyi sosyal medyadan yürütülen algı operasyonuyla tersine çevirdiğine inanan CHP’liler, seçimlere birkaç gün kala gerçekler açığa çıkmasın diye büyük efor sarf ediyor. 

***

Hallerine bakınca boşa kürek çekiliyor gibime geliyor.

Balya balya sayılan çanta çanta paraların ardında büyük bir sır perdesi varmış, CHP’ye büyük operasyon çekiliyormuş gibi davranılıyor ama her şey ayan beyan ortada duruyor.

Benzer şekilde “hatırlamıyorum” denilerek söz verilip yerine getirilmeyen yüzlerce vaadin neden gerçekleştirilmediği sorusundan kaçılmıyor.

Kişisel ikballerini her şeyin önüne koyan CHP’liler hiçbir şeyin üzerini örtmede başarılı olamıyor.

***

Mesela ne yaparlarsa yapsınlar, CHP’nin PKK’nın siyasi uzantısı ile DEM’lenmekten büyük keyif aldığı saklanamıyor.

Adına kent uzlaşması denilen ihanetin ardındaki beşinci kol faaliyeti anlaşılıyor.

Aslında CHP’nin hükümetin karşısında değil, Türkiye’nin karşısında olduğu biliniyor.

CHP yerel yönetimlerdeki çapsızlığının üzerini DEM’lenmekle kapatacağını ön görüyor ama 31 Mart sandığında DEM’lenmiş CHP’yi büyük bir hezimet bekliyor.