Haydi gelin…

Biz de her şeyi bir kenara koyalım.

Sahi bizim neyimiz eksik…

Biz de sosyal medya aracılığıyla yürütülen algı belediyeciliğinin büyüsüne kapılalım.

***

Mesela Mansur Yavaş’ın…

Onun 5 yıldır Ankara’ya tek bir çivi dahi çakmadığını görmezden gelelim.

Seçilmeden önce verdiği sözlerin ne kadarını seçildikten sonra gerçekleştirip gerçekleştirmediği konusuyla ilgilenmeyelim.

Tüm çapsızlık ve başarısızlıklarına rağmen taktığı çözüm adamı maskesine inanalım.

***

Geçmişte “Ankara’nın hiçbir yerinde benim fotoğrafımı göremezsiniz. Halkın parasını kendi reklamı için harcayan belediye başkanı haram yiyordur” demesine rağmen Ankara’nın her tarafını fotoğraflarıyla donatmasına göz yumalım.

Onun yönetimi altındaki dönemde çevrilen dümenlerin neticesinde patlayan ihale lağımının kokusuna burun tıkayalım.

Belediyecilik noktasında her konuda Ankara’yı yavaşlatarak yazılan hizmetsizliğin dibine batış hikayesini anlatanlara kulak kapatalım.

Ama kendimizi tamamen kapatmayalım, örneğin Yavaş’ın attığı milliyetçi nutukları ağzımızı ayırıp dinleyelim.

***

CHP’lileşmekle suçladığı MHP’den istifasının ardından CHP’ye katılışının Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretinde FETÖ’cülerle görüşmesinin hemen sonrasında gerçekleşmesine tesadüf deyip geçelim.

Partisinin bölücülerin elini öpen, terörle mücadelenin karşısında yer alan duruşuna neden hiç sesinin çıkmadığı sorusuna iftira deyip geçelim.

HDP’yi meşru görmesine, terörist başı Öcalan’a “Apo Bey” demesine, PKK’nın talebi mali ve yerel özerkliği dillendirmesine, PKK’lı Demirtaş’a özgürlük dileyenlere verdiği “İnşallah” cevabına montaj deyip geçelim.

Peki, kent uzlaşısı isimli Kandil ittifakında yer alarak DEM’lendiği gerçeği karşısında ne yapalım?

***

Bence artık titreyip kendimize dönelim.

DEM’lik Mansur’a Ankara’nın PKK’nın siyasi uzantısıyla kol kola girip cirit atılacak bir yer olmadığını gösterelim.

Milli mücadelenin merkezi Ankara’da ihanete geçit vermeyelim.

Bir tek Ankara’da değil, tüm Türkiye’de ihanete geçit vermeyelim.