Yarıyıl tatilinde olan okullara yüzyılın deprem afetinden sonra kısa süreliğine tekrar ara verilmişti. İki hafta sonra 71 ilde okul öncesinden liseye kadar tüm eğitim kademelerinde okullar açıldı. Depremden etkilenen Diyarbakır, Şanlıurfa, Kilis İllerimizde 1 Mart itibariyle eğitim ve öğretime başlandı. Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı açıklamaya göre Osmaniye, Gaziantep, Adana illerimizde 13 Mart; Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya illerimizde ise eğitim öğretime 27 Mart’ta başlanması öngörülmektedir.

Tüm okullarda eğitim ve öğretimin başlaması için Milli Eğitim Bakanlığımız tüm gücüyle çalışmaktadır. Depremden etkilenen bölgelere ilk günden itibaren Milli Eğitim Bakanın koordinasyonunda 2 bakan yardımcısı, 18 genel müdür, 20 daire başkanı ve farklı illerden 10 il millî eğitim müdürü görevlendirilmiştir.

Geleceğimizin teminatı çocuklarımızın bilişsel, duygusal, sosyal, ahlaki, kişilik ve benzeri alanlarda bir bütün olarak gelişimlerinin sağlanmasının öneminin farkında olan devletimizin yetkili organları seferberlik ruhuyla sahada çalışmaktadır. 

Deprem sonrası, okul öncesi dönemde bulunan çocuklarda, sahip olduğu bireysel özelliklere ve yaşanan depremin etkilerine göre; öfke, kaygı, korku, üzüntü, kendini suçlama, odaklanamama, çarpıtmalar, yorgunluk, mide bulantısı, baş ağrıları, alt ıslatma, konuşma bozuklukları, kilo değişimleri, aşırı hareketlilik, içine kapanma, saldırgan davranışlar, ilgisizlik, deprem ile ilgili tekrarlayan oyunlar gibi psikolojik semptomların bazıları görülebilir. Bununla birlikte çocukları yalnızca depremin kendisi değil, deprem sonrası hayatlarında olan değişiklikler de etkileyebilmektedir.

Okul öncesi dönem insan hayatında çok önemlidir. Bu dönem, hayatın sonraki yıllarını denetleme ve düzenleme imkanı vermesi açısından kritiktir. Bu dönemde çocuğun ihtiyaçları bir önceki dönemle benzer olsa da farklı özellikleri de içermektedir. Örneğin; bir önceki dönem olan bebeklik döneminde oluşan temel güven, bu dönemde çocuğun kendine ve etrafındaki bireylere güven duyabilmesine doğru gelişmektedir. Çocuk artık kendisi yürüyebilmekte, koşabilmekte, kendini besleyebilmekte, akranları ile bir araya gelerek ilişkilerini yönetebilmektedir.

Aile, çocuğun dünyaya geldiği andan itibaren ona yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli bakım ve desteğin sunulduğu birincil sosyal gruptur. Çocuklar, hayatlarının ilk anlarından itibaren temel ihtiyaçları olan güven ihtiyacı, özbakım becerileri, hareket ve oyun ihtiyacı, sevgi ve saygı ihtiyacının karşılanmasında ebeveynler çok önemlidir. Bu dönemde çocuk için her ne kadar akranları ve öğretmenleri önemli hale gelmeye başlasa da anne-babalar çocukların hala kahramanıdır. Bu nedenle anne-babaların deprem sonrası çocuklarının yanında korkulu, kaygılı, üzgün, ağlamaklı görünümleri çocuğun güven duygusunu olumsuz anlamda etkileyebilmektedir. 

Bebeklik döneminde oluşan temel güven, bu dönemde çocuğun kendine ve etrafındaki bireylere güven duyabilmesine doğru evrilmektedir. Bu bakımdan ebeveynlerin çocuğa sağlanacağı en önemli destek onların gelişen ihtiyaçlarına uygun güven ortamlarının oluşturulmasıdır.

Deprem öncesi dönemde olduğu gibi kendi başına yemek yemesi, kendi kendine giyinebilmesi, tuvalet alışkanlığı gibi çocuğun özbakım becerilerini devam ettirmesi gerekmektedir.

Çocuğun gelişimi için uyku önemli bir ihtiyaçtır. Depremden etkilenen çocukların uyku düzeninin devamı, her gün aynı saatte ve aynı yerde uyumasının sağlanması gibi uyku rutinlerinin oluşturulmasına dikkat edilmelidir.

Çocuklara psikososyal destek için kurulan çadır ya da konteyner sınıflar onların gelişimini destekleyici önemli alanlardır. Çocukları kurulan bu oyun alanlarında oynamaları, hazırlanan etkinlik sınıflarına dahil olmaları onların psikolojik, sosyolojik, zihinsel ve ahlaki gelişimleri için önemlidir. Bu dönemde çocuğun bağımsız bir birey olma ihtiyacı ön plana çıkmaktadır. Ebeveynlerin çocuğun bu alanlara karşı engelleyici tavır içinde olmaları, çocukların yeteneklerini farkedmemelerinin yanında güvensizliğe de neden olabilmektedir. Bu nedenle çocukların etkinliklere katılmaları sağlanmalıdır.

Okul öncesi dönemde önemli olan ihtiyaçlardan biri çocukların akranları tarafından kabul edilmesi, onlarla oynaması, oyunlara dahil edilmesidir. Çocuk uyku saatleri dışında kalan zamanın çoğunu oyun oynayarak, hareket ederek, koşarak, zıplayarak, atlayarak geçirmektedir. Oyun çocuk için bir öğrenme materyali, çevresini keşfetmede önemli bir güçtür. Çadırkentlerde oyun parklarının oluşturulması iyi örnekler olarak düşünülmektedir.

Oyun, çocukların dili, oyuncaklar ise kelimeleridir. Üstelik oyuncakların çok fonksiyonlu ya da pahalı olmasına da gerek yoktur. Basit bir tencere, kaşık bile çocuğun elinde önemli bir oyun aracı haline gelebilir. Deprem sonrası çocuğun oyununu anlatmasına, duygularını ifade etmesine izin verilmelidir. Çünkü oyun çocuğun rahatlama aracıdır.

Çocuklar iletişimde bulunduğu herkesten sevgi ve saygı görme ihtiyacı içindedir. Etkili iletişim becerilerinin çocukların bilişsel, dil, duygusal ve sosyal gelişimini doğrudan etkilemekte ve uzun dönemde kalıcı izler bırakmaktadır. Herkes iletişim kurabilir ancak etkili iletişim becerileri eğitimler ile geliştirilebilir ve iyileştirilebilir.

Ebeveynlere ve çocukla iletişimde olanlara birkaç öneri: Çocukla depremle ile ilgili konuşun, kısa bilgiler verin ancak sonrasında depremle ilgili çok fazla konuşmayın. Çocuğun aynı şeyleri tekrar tekrar sorması durumunda, ona aynı cevabı verin. Sürecinin geçici olduğunu anlatın. Kaygılarınızı çocuğa yansıtmamaya özen gösterin. Oyun oynamasına ve psikososyal destek konteyner ya da çadırlara gitmelerine özen gösterin. Devlet millet elele bugünleri de birlikte aşacağımız inancımızı yitirmemeliyiz.