“İstanbul’un ulaşım sorununu çözeceğiz” dedi, çözmedi.

“100 bin araçlık yeni kapalı otopark yapacağız” dedi, yapmadı.

“İstanbul’a 630 km metroyu kazandıracağız” dedi, 5 yıla sadece 8 km metro hattı sığdırdı.

***

“İstanbullular indirimli suyla tanıştırılacak” dedi, İstanbulluyu en pahalı suyla tanıştırdı.

“İstanbul’a 15 adet yaşam vadisi, 20 milyon m² yeni yeşil alan kazandıracağız” dedi, elindeki tek fidanı HDP’li Pervin Buldan’la birlikte dikti.

“Sokak hayvanları için doğal ortamlarına uygun tüm gün kafeslerde tutulmadıkları rehabilitasyon merkezleri hayata geçirilecek” dedi, gerçekleştirmedi.

***

“Kültür ve sanat aktörlerini kentle buluşturma ve onlara sağlıklı çalışma alanları sağlamak amacıyla kentin kültür ve sanat insanlarının oluşturduğu bir kent kültür sanat meclisi kurulacak” dedi, kurmadı.

“İstanbul’a, her biri 250 yatak kapasiteli, yaşlıların her türlü ihtiyacını giderecek ve nitelikli uzman personeli bulunan 10 adet huzurevi açılacak” dedi açmadı.

“5 yılda İstanbul’un deprem sorununu çözeceğiz, 100 bin konutun afetlere karşı güçlendirilmesini sağlayacağız” dedi, bu konuda hiçbir şey yapmadığı gibi deprem bütçesini azalttı, reklam bütçesini artırdı.

***

Seçilmeden önce sosyal yardımlardan sağlığa, eğitimden sanata, gençlikten çevreye, tarımdan turizme kadar İstanbul’a yüzlerce söz verdi, seçildikten sonra hepsini unuttu.

Ya da kendi siyasi ikbalinin peşinde koşmaktan, güncel siyasete dolgu malzemesi olmaktan, parti içi kavgalarda başrolü oynamaktan, PKK’nın siyasi uzantısı ile DEM’lenmekten zaman bulamadı.

Sonuç olarak vaatlerini tutma oranı yüzde 10’un bile altında kaldı.

***

İmamoğlu şimdi bu gerçeği çarpıtmak için çırpınıyor, vaatlerini tutma yüzdesi yükselsin diye ilginç bir yol izliyor.

Söz verip yapmadığı ne varsa “benim öyle bir vaadim olmadı” diyerek inkâr ediyor.

Aklınca inkâr ettiği vaatlerinin söz verip gerçekleştirmediklerinin arasından silinip kaybolacağını düşünüyor.

***

İzlediği inkâr politikası sadece yapmadıklarıyla da sınırlı kalmıyor, yeri geliyor yaptıklarını bile inkâr ediyor.

Mesela Ayasofya konusu…

Ayasofya’nın ibadete açılmasının tartışıldığı günlerde Yunanistan’daki bir panele telekonferansla katılıp “Ne İstanbul’un ne de Türkiye’nin şu anda böyle bir gündeme ihtiyaç duyduğunu düşünmüyorum” dediğini bugün yalanlıyor.

***

“Her şey çok güzel olacak” yalanıyla oturduğu koltuğa tekrar oturmanın yolunun her şeyi inkâr etmekten geçtiğini zannediyor.

Yürüttüğü algı belediyeciliğinin yanına kar kalacağını sanıyor.

Ekrem İnkâroğlu sadece kendini kandırıyor.