İran’daki ayaklanmalar artık beşinci ayına girmiş oldu. Bu durum, İran yönetimini gün geçtikçe zora sokmakta. Çünkü, bir önceki eylemlerden farklı olarak yaşanan son protestolar, neredeyse ülkenin her yanına yayıldı.

Bütün etnik gruplar ve toplumun her kesiminden (pazar esnafları, öğrenciler, fabrika işçileri...) insan itirazları destekledi. İran yönetimi bu gösterileri birkaç gün içinde kontrol altına alacağını düşünse de durum tam tersi istikamette gelişti. Bu ise, İran yönetiminin kapasitesini ortaya koydu.

Eylemler hakkında açıklanan rakamlara gelince, 30 binin üzerinde tutuklanmanın, binlerce yaralı ve yüzlerce can kaybının yaşandığı bu olaylar, İran’ın otoritesini sarsmış durumda. Tabii ki, bu rakamlar ne kadar gerçek orası da ayrı bir tartışma konusudur. Çünkü İran’ın açıkladığı rakamlara güvenmek her zaman doğru sonucu vermez.

İran’ın Orta Doğu’da etkin aktör olduğu bir gerçektir. Sadece İran’ın tesirinde olan toplumlar veya gruplar için değil ideolojik, kültürel ve dini açıdan İran’ı benimsemeyen veya İran’ın hazmedemediği ülke ve toplumlar için de ülkedeki son durum kritik bir süreçtir. Sonuçlanan herhangi bir olumlu veya olumsuz durum coğrafya için önemlidir.

Bazı uzmanlara göre İran’ın karışmasının sonucunda, iç savaş olasılığı öne çıkmaktadır. Orta Doğu’nun diğer ülkelerinin tersine, bu kez itirazcıların baskıcı bir dini yönetime isyan bayrağı kaldırmış olduğu söylense de, hükümet karşıtı eylemleri sadece dini baskının sonucu olarak değerlendirmek yanlış olur. İşin içerisinde İran’da her alanda yapılan baskıları da göz önünde bulundurmak şart. İtirazcılar, seslerini içe ve dışa duyurmak konusunda başarılı olmuşlardır.

Çok uluslu bir devlet olan İran’ın bizim açımızdan da önemli olduğunu söylememiz lazım. Güney Azerbaycan başta olmak üzere İran’ın nüfusunun yarıdan fazlasının Türk olduğu bir gerçektir.

Fakat İran’daki Türklerin sesi nedense duyulmuyor. Türklerin tarihi toprağı olan şimdiki İran’da sadece Farsların söz sahibi olması durumun vahametini ortaya koymaktadır. Teşkilatlanma ve medya konusunda yetersiz kaldığımızı itiraf etmeliyiz.  İtiraz gösterilerinde çok kayıp vermelerine karşın yazılı ve görsel basında Türklerin en az konuşulan millet olması ise can sıkıcıdır. 

“Azadlık, Adalet, Milli Hükümet” sloganlarıyla sokaklara inen Türkleri ne yazık ki basında yeterince görmemekteyiz. Aslında Güney Azerbaycan Türkleri çözümü bir sloganla ilan etti:

“Ankara, Bakü, Tebriz… Birlikte güçlüyüz biz.”

Acaba Ankara ve Bakü, Tebriz’i yeterince duyuyor mu? Ankara ve Bakü, Tebriz’in zor durumda olduğunun ne kadar farkında? Umarım, çok şeye geç kalmadan Ankara ve Bakü, Tebriz ile güçlü olacak.