İslam dininde en önemli ahlaki ve hukuki kavramlardan biri olan kul hakkı, bir insanın başka bir insana karşı haksızlık yaparak onun maddi veya manevi hakkını gasp etmesi anlamına gelir. Kul hakkı, sadece bireyler arasındaki ilişkilerde değil, toplumsal düzenin temelinde de yer alır. Allah katında affı en zor olan haklardan biri olarak kabul edilir.
Kul hakkı, başkasının malına zarar vermek, iftira atmak, gıybet etmek, birini küçük düşürmek, haksız kazanç elde etmek, emeğe saygı göstermemek gibi birçok fiil ile çiğnenebilir. İslam’a göre bu tür hak ihlalleri sadece tövbe ile değil, aynı zamanda haksızlık yapılan kişiden helallik alınarak temizlenebilir.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v), kul hakkına büyük önem vermiş ve "Kul hakkı ile huzur-u ilahîye gelenin affı yoktur, hak sahibiyle helalleşmeden cennete giremez" buyurmuştur. Bu nedenle bir Müslüman, dünya hayatında yaptığı her davranışta başkalarının hakkına girip girmediğini sorgulamalı ve eğer bir haksızlık yaptıysa, mutlaka telafi etmeye çalışmalıdır.
Ayrıca kul hakkı sadece bireysel ilişkilerde değil; kamu hakkı, devlet malı, toplum kaynakları gibi alanlarda da geçerlidir. Bir yöneticinin adaletsizliği, bir memurun görevini kötüye kullanması, bir işverenin işçisine haksızlık etmesi de kul hakkı kapsamına girer.
Kul hakkı bilinci, toplumda adaletin ve güvenin temelidir. Bu nedenle İslam ahlakında, kişinin sadece Allah’a karşı değil, insanlara karşı olan sorumluluklarını da yerine getirmesi gerekmektedir.