ATATÜRK’E GÖRE SOSYAL AŞAĞILIK DUYGUSU VE AYDINLARIMIZ (1)

Aciz ve korkak insanlar, herhangi bir felâket karşısında milletin de hareketsiz kalmasına, çekingen bir hale gelmesine yol açarlar. Beceriksizlik ve tereddütte, o kadar ileri giderler ki, âdeta kendi kendilerini küçük görürler. Derler ki, biz adam değiliz ve olamayız! Kendi kendimize adam olmamıza imkân yoktur. Biz kayıtsız ve şartsız, mevcudiyetimizi bir yabancıya bırakalım. Balkan muharebesinden sonra milletin, bilhassa ordunun başında bulunanlar da, başka tarzda ve fakat aynı zihniyeti takip etmişlerdir. Türkiye’yi, böyle yanlış yollarda batma ve yok olma vadisine sevk edenlerin elinden kurtarmak lâzımdır. Bunun için, bulunmuş bir hakikat vardır, ona uyacağız. O hakikat şudur: Türkiye’nin düşünen kafalarını, büsbütün yeni bir imanla donatmak... Bütün millete taze bir manevî güç vermek!”

G. M. K. Atatürk, Nutuk, C: II., (1920-1927), s. 637-638.

SOSYAL AŞAĞILIK DUYGUSUNUN TANIMI

Merhum hocamız Prof. Dr. Aydın Taneri, bir kültür tarihçisi olarak, Türk tarihinin pek çok meselesine ışık tutmuştur. Tarihi meseleleri, içindeki insanı dikkate almayan kuru hikâyeler demeti olmaktan ve kronolojinin dar kalıplarından çıkartan hocamız, hukuk, edebiyat, sosyoloji, psikoloji, psikiyatri, liderlik bilimi gibi birçok bilimin verileri ile anlamlandırmıştır. Tarih bilimi, insan topluluklarının başından geçen olayları incelediğine göre insan ve onun meydana getirdiği kurumlar temelde “insan” merkezli incelenmelidir. Hocamızın bu kapsamda yaptığı araştırmalardan biri de aşağıda bahsedeceğimiz, Atatürk’ün Nutuk’ta bahsettiği bir değerlenmeden yola çıkarak bazı aydınlarımızda görülen “sosyal aşağılık duygusu” kavramı hakkındaki araştırmasıdır.

Psikiyatristlerin “kolektif aşağılık duygusu” da dedikleri bu psikolojik durumun boyutları, bir açıdan kuramını Alfred Adler’in şekillendirdiği “şahsi/kişisel aşağılık duygusu”na, diğer bakımdan “anksiyete nevrozu ve depresyon”a dayanmaktadır.

Şahsi aşağılık duygusu, bir insanın kendisini diğer insanlardan aşağı görmesidir. Bu tip insanlar daima kendilerinden üstün olduklarına inandıkları insanlara benzemeye çabalarlar ve onlar gibi olmaya özenirler. Fiziki veya ruhi bakımdan kendisinin çevresindeki diğer insanlardan aşağı olduğuna inanan insanda “özgüven” duygusu gelişmemiştir. Gerçekte o kişide fiziki veya ruhi eksikliğin olup olmaması önemli değildir. Önemli olan kişinin kendisinde bu eksikliğin varlığına inanmasıdır. Psikologlar, bu duygunun oluşumunun çocukluk dönemine gittiğini belirtiyorlar. Bu durumda olan insanların büyük işler başarması mümkün değildir. Ancak bu aşağılık duygusundan kurtarılan insanlar büyük işler başarabilir ve iç huzur bulabilirler. Bu da şahsi aşağılık duygusunun telafi edilmesine bağlıdır. Elbette telafi mekanizmaları çeşitlidir. Fakat en temel telafi mekanizması, kişide “özgüven” duygusunun yaratılmasıdır. Mesela bir çocuk ölçeğinde özgüvenin yaratılması, grup içerisinde basit de olsa bir şey başardığında övülmesi, takdir edilmesi, örnek gösterilmesi yoluyla gerçekleşir. Bunun pekiştirilmesi çocuğun aşağılık duygusundan kurtulmasını sağlar.

Bireyler, “ben yapamam, benden bir şey olmaz, ben beceriksizim vb.” gibi söylemlerle ortaya çıkan şahsi aşağılık duygularını, “biz adam olmayız, biz kendi kendimize kurtulamayız vs.” gibi söylemlerle genelleştirir ve millet, toplum düzeyine çıkarırlarsa o zaman buna “sosyal aşağılık duygusu veya kolektif aşağılık duygusu” denilmektedir. “Anksiyete” nevrozu ve “depresyon” da şahsi aşağılık duygusu gibi kişiye özgü ruh hastalıklarıdır.

YARIN: MİLLET KAVRAMININ TAHRİBİ