ATATÜRK’E GÖRE MİLLİYETÇİLİK VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ


 

Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz; cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.”

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

 

Biz Atatürk’ün millet ve milliyetçilik tanımları üzerinden onun Türklük anlayışını ortaya koymaya çalıştığımız için doğal olarak bütün bu milliyetçilik tanımlarını ve yorumlarını değerlendirmemiz mümkün değildir. O başka bir müstakil çalışmanın konusu olabilir.

Burada, konuya bir kültür tarihçisi olarak ömrünün son yıllarında çok emek verdiğini yakından bildiğimiz Merhum Hocam Prof. Dr. Aydın Taneri’nin “milliyetçilik tanım ve tasnifini” ele alacağız. Tasnife geçmeden önce Hocamızın, “milliyetçilik” kavramı hakkındaki düşüncelerini, milliyetçilik kavramının karıştırıldığı bazı kavramlarla ilişkilerini ve Marksizm açısından milliyetçilik kavramının değerlendirilmesini görelim:

“Modern bilime göre ‘millet’ ortak geçmişi olan ve birlikte yaşama arzusu gösteren insan topluluğudur. Marksizm bu tarifi reddeder. O, dünya tarihini ‘sömüren ve sömürülen’ sınıfların mücadelesi tarihi olarak gösterme gayreti içindedir. Yine o milliyetçilik, faşizm, ırkçılık, şovenizm (ferdin mensup olduğu milletin kusurlarını, başka milletlerin de olumlu taraflarını görmemesi), irredantizm (saldırgan milliyetçilik), sağcılık, aşırı sağcılık, Turancılık (Ana yurttaki vatandaşlarımızın dış Türkler ile aynı medeniyet dairesine mensup olduklarına inanması ve onlara sempati duymasıdır. Bulundukları ülkeleri fethetmek değildir.) vs. modern ilmin kesin hatlar ile birbirinden ayırdığı kavramları kasten tahrif eder. Marksizm ve maşalarının klasik metodu, bütün bunları milliyetçilik potasında eriterek onu çağ dışı bir kavram olarak tanıtmak esasına dayanır…

Millet fikrine inanların takip ettikleri milliyetçilik insanlığın tarihi ile beraber doğmuştur. Türk milleti gibi medeniyetler yaratmış ‘kültürlü milletlerin’ milliyetçilik anlayışını Ord. Prof. Dr. Sadri Maksudi Arsal’dan da yararlanarak şu şekilde açıklığa kavuşturuyoruz:

1. Milliyetçilik akılcıdır, mantığa, akl-ı selime dayanır. Kendisi tecavüze uğramadıkça başka milletlerin hürriyetine saygı duyar. Adalet, beşeri dayanışma duyguları ile telif edebilen bir fikir sistemidir.

2. Milliyetçilik, sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır. Kan tahlili ile uğraşmaz, kafataslarının şekli ile de ilgilenmez. Milliyetçilik kan aramaz, ruh ve iman arar.

3. Milliyetçilik, klasik demokrasiye inanmak, gerek kendi milletinin, gerek diğer milletlerin hür olarak yaşamalarını arzu etmektedir. Kısaca komünizmin tam karşısındadır. Milliyetçi, halkın hür iradesinin hâkimiyeti taraftarıdır. Çok partili hayatın savunucusudur.

4. Milliyetçilik eşitlikçidir. Bütün milletlerin yaratılış, doğal yetenekler ve gelişme güçleri bakımından eşit olduğuna inanır. Üstün millet-aşağı millet varsayımlarını reddeder. Her millete millet olarak saygı gösterir. Diğer milletlerin kendi milleti üzerindeki tahakküm teşebbüslerini, fikirle, kalemle, icabında silahla reddeder.

5. Milliyetçilik idealizm ve iyimserliği de esas alır. İnsanlığın, yani bütün milletlerin her sahada sınırsız gelişme dinamiğine sahip olduklarına inanır. Gelecekte dünyada barışın hâkim olması, ekonomik refahın yaygın hale gelmesi sayesinde milletlerin müreffeh, münevver, maddeten ve manen mesut olacaklarına inanır.

6. Milliyetçilik, şuura ve bilgiye, ilme dayanır. Bu bilgi, başta kendi milletininki olmak üzere bütün milletlerin günümüze kadar var olan medeniyetlerine, insanlığa kazandırdıkları değerlere özetle de olsa vakıf olmaktır. Mahiyeti itibarıyla ancak hür bir şekilde düşünen insan, klasik demokrasiye inanmış milletlerde tekâmül eder. Yarı aydın, milliyet şuur ve bilgisine sahip olmayan veya manevi değerler kazanamamış bir şahıs veya topluluğun gayrimilli akımlara teslim olması normaldir.

Maddi ve manevi gelişme için, milletlerarası kültür alışverişini doğal karşılayan milliyetçilik, insanların serbest düşüncenin tecellisi olan modern ilim ile yeni gerçeklere ulaşacaklarını kabul eder. Bu suretle ezeli ve ebedi yüksek ahlak prensipleri daha derinden benimsenecek, pozitif bilimler ve teknik sahada yeni keşifler yapacaktır. Bu yüksek amaçlara erişmenin yegâne sağlam yolu akılcı düşünce ve ilkelere dayanan milliyetçiliktir. Açıkça görüldüğü gibi, insanı hür bir şekilde düşünmekten men eden, onu robotlaştıran, manevi değerleri ve dini değerleri reddeden, klasik demokrasiyi kabul etmiş milletler ile asgari ilişkilerde bulunan Marksizm’in milliyetçiliği hedef alması kadar doğal bir gerçek olamaz.”

Prof. Dr. Aydın Taneri hocamız, milliyetçilik kavramını önce, “Modern Bilime Göre” ve “Marksizme Göre” olmak üzere ikiye ayırmıştır. Ardından “Modern Bilime Göre” 4’lü bir tasnif yapmıştır:

1. Sosyolojik Milliyetçilik,

2. Kültür Milliyetçiliği,

3. Doktriner Milliyetçilik,

4. İdeolojik Milliyetçilik.

Prof. Dr. Aydın Taneri’nin tanımlarını yapacağımız ve Atatürk’ün görüşlerini de bu tasnife göre ayrı ayrı yansıtacağımız milliyetçilik tasnifini somut hale getirirsek şunu söylemek mümkündür:

Bir kimse, ait olduğu milletini severse, ona bağlılık duyarsa sosyolojik milliyetçi; ait olduğu milletin değerlerini, kültürünü yüceltmek için uğraşırsa kültürel milliyetçi; millet iradesini, milli egemenliği üstün tutarak, cumhuriyet ve demokrasi bilinci gelişmiş ise doktriner milliyetçi; siyasi görüşlerine, tercihlerine milliyetçilik duygu, fikir ve görüşü yön verirse de ideolojik milliyetçi olur.

Elbette, milliyetçilik kelime ve kavramı bütün bu tasniflerde yer alan milliyetçilik türlerinin bütünüdür. Sayın Prof. Dr. Aydın Taneri’nin tasnifi, meselenin anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır.

ATATÜRK’ÜN MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI

Atatürk, bir fikir, düşünce adamı olarak milliyetçilik kelime kavramının her türünü, her kolunu açıklıkla değerlendirmiştir. Fikriyatını yapmıştır. Atatürk, Medeni Bilgiler’de, “millet” tanımını yapıp “milliyet prensibi”ni açıkladıktan sonra “Türk milliyetçiliği” kavramının tanımını da şu şekilde yapmıştır:

“Türk milliyetçiliği, terakki (ilerleme) ve inkişaf (gelişme) yolunda beynelmilel (milletlerarası) temas ve münasebetlerde, bütün muasır (çağdaş) milletlere muvazi (koşut/paralel) ve onlarla bir ahenkte yürümekle beraber Türk içtimai heyetinin (milletinin) hususi seciyelerini (özel/kendine özgü karakterlerini/değerlerini) ve başlı başına müstakil hüviyetini (bağımsız/ milli kimliğini) mahfuz (saklı) tutmaktır.”

YARIN: İNSANLIĞA YÖNELMİŞ FİKİR HAREKETİ