İnsanın iki temel gerçeği vardır; doğum ve ölüm. İkisi arasındaki geçen süre ise hayattır. İnsanoğlu için hayat mutlu olmaktır. Tüm din ve ideolojilerin insana çağrısı da “Bana gel, seni hayatta mutlu edeyim!” değil midir? Çünkü insanın doğası mutluluk odaklıdır.

Psikolojide birçok farklı anlamı olan mutluluk, insanın sevinç, neşe, umut ve güven gibi duyguları daha sık yaşaması ve genel anlamda hayatından memnun olmasıdır. Bir başka ifadeyle mutluluk; kişinin hayatı keyif alarak, anlamlı bir şekilde olumlu duyguları daha sık, olumsuz duyguları daha az yaşamasıdır.

Şu tespit ne güzeldir: “Hayat üç gündür. Biri dündü, gitti mi gelmez. Biri yarındır, gelir mi bilinmez. Biri bugündür, kıymeti bilinmez.” Aslında elimizde olan tek şey var o da bugündür. Şimdiki zaman. Bunun değerini anlamak gerekiyor. Gerçek mutluluk, geçmişten hoşnut olmak, geleceğe iyimser bakmak ve şu anda mutlu olmayı içerir.

Mutluluğun insana sağladığı en önemli yarar, insana devam etme gücü vermesi ve her olumsuz olayda insana ışık olan umut hissini yaşatmasıdır.

Her insan mutluluk arayan bir canlıdır ve yaptığı davranışların sonucunda mutluluğa ulaşmak ister.

Mutluluk hem beden hem de ruh sağlığımızla doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle mutlu insan ‘ruh sağlığı yerinde insan’ diyebiliriz. Çünkü mutlu insan öfke, kaygı, nefret, pişmanlık ve çaresizlik gibi duyguları daha az yaşar, başkalarına zarar vermez ve saldırganlık düzeyi daha düşüktür.

Hayatın içinde bazı mutsuz olunan zamanlar olacaktır ancak doğru olanı genel duruma bakılmasıdır. Genel olarak mutlu muyuz ya da mutsuz muyuz? Önemli olan bu. Eğer mutlu olunan zaman mutsuz olunan zamandan daha fazla ise insan kendisiyle ve çevresiyle barışıktır. Bu da zorluklarla daha iyi baş edebildiği, kendine değer verdiği ve saygı duyduğu anlamına gelir.

Bazı insanlar daha çok arabalara, evlere, elbiselere, arkadaşlara sahip olduğunda mutlu olacağını düşünür ancak yapılan araştırmalar istenilen veya bağlantı kurulan şeylerin var olmasıyla mutlu olunamayacağını ortaya koymaktadır. Örneğin; evlendiği zaman mutlu olacağını düşünen bir insanın evlendiğinde aradığı mutluluğu bulamaması gibi. Bunun nedeni haz ve mutluluğun karıştırılmasıdır. Çünkü haz geçici bir duygu, mutluluk ise var olan bir olgudur. Haz mutlulukla karıştırıldığında mutluluk sorgulanmaya başlar ve bunun beraberinde insan mutsuz olduğunu düşünebilir.

Mutluluk üzerine yapılan araştırmalar, mutlu insanların daha uzun yaşadığını, daha sağlıklı olduklarını, iş hayatında daha verimli, daha başarılı ve lider ruhlu olduklarını ortaya koymuştur.

İnsan hayatını dört ana döneme ayırmak mümkündür. Birincisi 0-25 yaş arası öğrenme dönemi, ikincisi 25-50 yaş arası olgunluk dönemi, üçüncüsü 50-75 yaş arası tecrübe dönemi ve dördüncüsü 75-100 arası bilgelik dönemidir. Hayatın her dönemi aslında mutluluğa götüren hedeflerden oluşan farklı aşamalardır. İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, aslında hiç kimse uzun yaşamakla ihtiyarlamaz, insanları ihtiyarlatan şey, hedeflerinin olmaması, ülkülerinden uzaklaşmasıdır.

Hayat bir yolculuktur. İnsan yolu da sevmeli, yolculuğu da. Bir hedef ve ülkü uğruna çıkılan yolda hayal kırklığı olmaz. Olmadı mı, hedef ve ülküsü olan insan yeniden yola çıkabilecek gücü kendisinde bulur. Aksi halde hedeflerinden, ülküsünden kopan insan için yol korkutucu, mutsuzluk kalıcı olur.

Mutlu insanlar ben merkezli olmayıp sosyal, hayırsever, empatik düşünen ve diğer insanları da önemseyen “diğer merkezli” olma eğilimindedirler. Bu bağlamda MHP lideri Sn. Devlet BAHÇELİ’nin ifade ettikleri “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” anlayışı siyaseten mutluğun anahtarı niteliğindedir. 

Mutluluk her zaman yakınımızdadır. Yeter ki sahip olduklarımızı sevelim. Birçok insan mutlu olduğunun farkında olmadığı için mutsuzdur. Hayat meşakkatlidir. Bazen mutlu bazen de mutsuz olmak doğaldır. İnsan bu hayatta hep mutlu olursa, o zaman insanın hayal edeceği başka neyi kalırdı!