İftarın en keyifli anı tatlıyla taçlanan o son lokmadır… Ama İbn Sina, o lokmanın bedene nasıl bir yük getirdiğini yüzyıllar önce fark etmişti. “Ballı tatlı mı, hamurlu mu?” sorusu o dönemden beri gündemde. Çünkü bu bilge hekim, tatlının sadece ağız tadı değil, bedenin dengesini de etkilediğini söylüyordu.
Tatlı tercihi neden bu kadar önemli?
Gün boyu süren açlığın ardından gelen bir dilim tatlı, hem huzurun hem de Ramazan bereketinin simgesidir. Ancak İbn Sina, tatlıları ikiye ayırarak çok çarpıcı bir noktaya değinir: “Ballı tatlılar sindirimi destekler, hamurlu tatlılar ise bedeni yorar.”
Ona göre bal, sindirim sistemini rahatlatırken; unlu, yağlı ve şerbetli tatlılar mideyi ağırlaştırır, damarları tıkar ve eklemleri yavaş yavaş etkiler. Modern tıbbın da desteklediği bu görüş, iftar sonrası tercihlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Hamurlu tatlılar ve vücudun dengesi
İbn Sina’nın “hamurlu tatlılar sindirimi ağırlaştırır, damarları yorar” sözü, günümüzde adeta bilimsel bir rehbere dönüşmüş durumda. Çünkü uzmanlara göre, özellikle iftardan hemen sonra tüketilen şerbetli tatlılar baklava, kadayıf, tulumba gibi kan şekerinde ani yükselmelere yol açıyor. Bu durum da hem insülin dengesini hem de kalp-damar sağlığını olumsuz etkiliyor.

Sağlıklı iftar tatlısı için küçük ama etkili öneriler
- Tatlıyı hemen değil, yemekten yaklaşık bir saat sonra tüketin. Bu, mideye nefes aldırır.
- Hamurlu tatlılar yerine bal, süt, meyve ya da yoğurt bazlı hafif seçenekleri tercih edin.
- Tatlıyı yavaş yavaş, tadını alarak yiyin. Bu, hem doyma hissini artırır hem de kan şekeri dalgalanmasını önler.
- İftar sonrası kısa bir yürüyüş yapın. Hem sindirimi kolaylaştırır hem de o tatlı keyfini vicdan azabına dönüştürmez.
İbn Sina’nın bin yıl önce verdiği bu uyarı aslında bugünün dilinde bir “denge” çağrısıdır.
İftar sonrası tatlı keyfi, Ramazan’ın ruhunu yaşatmanın en tatlı yolu olabilir. Ama unutmayın, İbn Sînâ’nın dediği gibi “ölçü” her şeydir. Hamurlu tatlılardan uzak durmak, hem bedene hem ruha hafiflik getirir.