Türk medyasında “Oralıyken buralı, buralıyken oralı” olan yazar-yorumcu çoktur. Bedenen burada görünse bile ruhu oradadır. Ben Abdülkadir Selvi isimli yazarın ne zaman bir yazısını okusam, ne zaman onu televizyonda izlesem gözümde canlanan böyle bir profildir. “İktidarın kalemi, hükümetin kalemi” gibi sıfatı birileri ona verse de o yazdıklarıyla, konuştuklarıyla sinsi sinsi hep karşı tarafa çalışan birisidir. Yeni Şafak gazetesinden Hürriyet’e geçti yine de bu huyundan hiçbir şey kaybetmedi.

Bu yönünü hep vurguladığım için de uzun yıllar önce beni sosyal medya hesabından engelledi.

          Abdülkadir Selvi’nin ablası Fatma Kaya bile kendi öz kardeşine “Onu gördüğümde televizyonu kapatıyorum, tansiyonum yükseliyor, yüzüne bakmak istemiyorum. Keşke limon satıp onurlu yaşasaydı diyerek tepkisini göstermişti.

          FETÖ, MHP’ye itibar suikastları yaptığı günlerde "MHP Genel Merkezi karşısına siyah camlı arabamla geçip, binayı izledim" diyen birinin hem ruh sağlığı hem de hizmet ettiği odakları göstermesi açısından Abdülkadir Selvi üzerinde inceleme yapılması gereken birisidir.

Abdülkadir Selvi’yi kime sorsanız “İktidarın kalemi, hükümetin dili” der değil mi?

Ama aslında buralıyken orayı savunan kişinin adıdır o…

          Mesela Haziran ayında “Kılıçdaroğlu ve Yavaş’a kimin için operasyon çekiliyor” başlıklı yazı yazarak, geçtiğimiz günlerde de “Mansur Yavaş’a Kılıçdaroğlu’ndan Ülkücü operasyonu” şeklinde bir yazı yazarak bu sinsiliği göstermiştir. Bu yazıların ortak yönü şudur:

          “İktidarın kalemi, hükümetin dili” alanı açılmış yazar, bir bakıyorsunuz Kemal Kılıçdaroğlu’nu, bir bakıyorsunuz Mansur Yavaş’ı aklıyor. Yererken bile bunları övmeyi hedefliyor. Mansur Yavaş’a FETÖ kimliği üzerinden mi, Kemal Kılıçdaroğlu’na da Alevi kimliği üzerinden mi yakın bilmiyorum. Ama bu iki isme özel çalıştığı kesin. Biliyorsunuz Mansur Yavaş FETÖ’nün çok önemsediği 12 Eylül 2010 referandumuna destek olmadığı bahanesiyle MHP ile bağlarını koparmıştı. İlginçtir o dönem herkes “Mansur Yavaş AKP’ye geçer” diye beklerken, o 2 yıl sonra CHP’ye katılmıştır. Çünkü bu beklentinin nedeni FETÖ ve AKP medyasında sürekli MHP’ye saldırıyor olmasıydı. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye yazdığı mektup içinde de “Bizzat iktidar partisi tarafından restorasyon dönemi olacağı ilan edilen bu dönemde, ülkücülerin bulunmaması, bu süreçte etkili olamaması elbette kabul edilebilir bir durum değildir” cümlesi vardı. İlginç değil mi, AKP-FETÖ kavgası başlayınca Mansur Yavaş rotayı CHP’ye kırdı. Pensilvanya’da teröristbaşı Fethullah Gülen ile yanyana fotoğrafı olan ve köşesinde-ekranlarda sürekli Mansur Yavaş güzellemeleri yapan, “bir hiçi her şey gibi gösteren” Abdülkadir Selvi bunların sebebini biliyordur.

          Örnek verdiğim iki yazının içeriğinde şu var. Mansur Yavaş’ı överken birden Kılıçdaroğlu’na geçiyor, Kılıçdaroğlu’nu överken birden Mansur Yavaş’a dönüyor. Mansur Yavaş ile bir bağı var ama onu tam anlamadım. Mansur Yavaş’ı korumak adına yaptıklarını yapmadı, yapmadıklarını yaptı şeklinde gösteriyor. Kurnazca, sinsice…

          Abdülkadir Selvi son yazısında “Mansur Yavaş Ülkücü olduğunu hiçbir zaman inkâr etmedi” diyor. Oysa 2013’de CHP’ye geçerken “Bugün 40 yıllık geçmişimi geride bırakarak, CHP adayı olmamla, geride kalan tüm tartışmalar bitecektir” demişti.

           Kılıçdaroğlu, yaptığı hamlelere rağmen Mansur Yavaş ile arasındaki oy farkını kapatamıyor” diyor… Mansur Yavaş cilalaması yapıyor. Anketçiler “Ankara’da Mansur Yavaş’ın yaptığı 3 projeyi sayın” diye sorsalar bakın sonuç ne oluyor?

          Ülkücülerle hiçbir alakası kalmamışları “Ülkücü kökenli iki siyasetçi olan Meral Akşener ile Mansur Yavaş güç birliği yaptı” diye sunuyor.

          AK Parti’nin kuruluş toplantılarına katılıp “Ben Ülkücü değil demokratım” diyen, MHP’yi ele geçirmeye çalıştığı tarla kongrelerinde kendine desteğe gelen Ülkücülere "Bir sürü gerizekalı" diye hakaret eden, İP isimli partiyi kurduktan sonra İP’li yöneticilerle sohbetlerinde “Ülkücülere diyet ödemekten bıktım”, “ Ülkücüler iş için HDP ile ittifaka karşı çıkmazlar”, “Ülkücüler bir şey üretmeyen insanlar” diyerek Ülkücüleri küçük gören Meral Akşener’den Ülkücü olursa Abdülkadir Selvi’den neler olmaz ki?

          Abdülkadir Selvi’nin kurnaz diline, sinsi kalemine çok örnek veririz de, son yazısı içinde en sinsi, en kurnaz cümleleri Cumhur ittifakı içine salmaya çalıştığı “MHP BAKANLIK MI         İSTEYECEKMİŞ” başlıklı fitnesi olmuştur.

          Türkiye, CHP milletvekili Gürsel Tekin’in “CHP’nin iktidarında HDP’ye bakanlık verebiliriz” dediğini tartışıyor. Ama Abdülkadir Selvi “MHP bakanlık istemiş verilmemiş, bakanlık verilmiş almamış, bakanlık verilse alır mıymış, bu sefer bakanlık verilirmiş” gibi algıyla MHP tabanında tartışma yaratmayı hedefliyor. “Bakın siz HDP’ye verilecek bakanlıkları konuşuyorsunuz da, MHP’nin de bu manada üzerinde durulması lazım” spot ışıkları yakmaktadır. Aslında bir nevi MHP ve HDP’yi eşitlemeye çalışmaktadır.

          Biliyorsunuz Abdülkadir Selvi Yenişafak’ta yazarken de, Hürriyet’te yazmaya başladığı günden itibaren de MHP düşmanlığını asla bırakmadı. Biliyorsunuz geçtiğimiz yıllarda da MHP’yi Kürt kökenli kardeşlerimize düşman olarak göstermiş, MHP Lideri Sayın Bahçeli’den "AK Parti önemli oranda Kürt seçmene sahip olduğu için MHP ile mesafesinde dikkatli olması lazım."

          Biz Selvi'nin soy isim olduğunu düşünürken, araştırıp at arabalarının yanlarındaki küçük direkler olduğunu da öğrenmiş olduk.

          Bu zatın şuursuz ve ucube sözleri bizim nezdimizde küçücük kalmaya, ufalanmaya, çiğnenmeye mecbur ve mahkûmdur.

          Tam bir inançla söylüyorum ki; MHP'yi Kürt kardeşlerimizin karşısında gösteren, bu bahaneyle kaleminden zehir damlayan her kim varsa hem bölücü hem de su katılmamış bir Türkiye düşmanıdır.

          Bu kalem ve kılıç artığı şahsın MHP'ye menfi tutumu hadi bellidir diyelim; peki AKP'ye dost mu, yoksa hasım mıdır? Bu sorunun cevabı ise belirsizdir” şeklinde çok ağır bir cevap almıştı.

          Sayın Bahçeli’nin ifade ettiği ve benim yazı girişinde vurguladığım gibi “AK Parti’ye dost mu, yoksa hasım mıdır?” bunun iyi anlaşılması lazımdır. “İktidarın kalemi, hükümetin dili ” sıfatıyla çalıştığı yer hep karşı taraftır. Yaptığı güzellemelere bakarsanız bunu çok iyi anlarsınız.

          CHP’nin HDP’ye bakanlık vereceğine dair tartışmalar içine “MHP bakanlık alacak-almayacak, MHP bakanlık istedi-istemeyecek” tartışmasını sokan Abdülkadir Selvi hem güzelleme yaptığı dostlarının yükünü hafifletmeye çalışıyor hem de ilke ve ölçüleriyle hareket eden MHP’yi de kendi tabanıyla “beklenti-tartışma odaklı” alana hapsetmeye çalışıyor.

          MHP hiçbir zaman milli duruşunu bakanlık pazarlığı, siyasi menfaatler için gölgelememiş bir partidir. Cumhur ittifakının protokolü ortada iken, MHP bu protokol ölçülerinden zerre kadar sapmamışken Abdülkadir Selvi’nin sinsi propagandaları içinde bir türlü bastıramadığı MHP düşmanlığından kaynaklanmaktadır. Hele cümleleri içinde yer alan “Cumhurbaşkanı Erdoğan her zaman MHP’nin hukukunu korudu” ifadesi de sanki MHP’nin bir hukuksuzluğu var da korunmaya muhtaç gibi gösterme hadsizliğidir.

          Abdülkadir Selvi’nin MHP düşmanlığı Yenişafak’tan beri radarımızdadır. Hürriyet’te de bu düşmanlığını sinsi sinsi sürdürmektedir. Emin olun her yazısından sonra Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener ve Mansur Yavaş’tan aferin alıyordur.

          Kimse onun “İktidarın kalemi, hükümetin dili” sıfatına aldanmasın. Ona sayfa açanlar, ekranları açanlar bu sinsiliğin, kurnazlığın farkında değil mi? Oysa biz çok farkındayız…