İHANET VE İŞGAL KALKIŞMASINA KARŞI “DEVLET DURUŞU” GÖSTERMEK-4 (3 YIL ÖNCE 15 TEMMUZ’DA YAŞANANLAR)

Türk milletinin yaşadığı ve yaşayacağı çok önemli olayları önceden ikaz eden, yanlışları dün-bugün ve yarın açısından ifade eden ve daima haklı çıkan bir lider. Bu olayda da aynı durum gerçekleşmiş, Devlet Bey bir kere daha teşhisleri ve ikazları ile haklı çıkmıştır. Fakat, bu ikazları yaptığı sıralarda kendisi ve partisi ciddi saldırılara maruz kalmıştır.

Hakikaten kâbus ve kapkara bir gece yaşanmıştır. Cumhuriyet tarihinde böylesi bir kepazeliğin izi aransa bile şüphe etmeyiniz ki, bulunamayacaktır. Dünya tarihinde kendi milli meclislerine saldırıp bombalayan çok az sayıda saldırgan ve melun vardır ki, bunlar arasına 15 Temmuzcular da girmiştir. Düşünebiliyor musunuz, TBMM tarihinde ilk kez bomba yemiştir. Bu firavun artıkları, bu üniformalı teröristler milletin kalbine bombayı fırlatmışlar, 79 milyonun tamamının dehşet ve korku dolu saatler geçirmelerine neden olmuşlardır.

Soruyorum sizlere; Türkiye’nin milli kurum ve kuruluşlarına kurşun ve bombayla saldırıp; 60 polis, 3 asker, 145 sivil vatandaşımızın şehadetine, bin 491 kardeşimizin yaralanmasına neden olan rezillerin PKK veya IŞİD’ten ne farkı vardır? TSK’ya gizlenmiş, yıllarca kendilerini saklamayı başarmış asker görünümlü bu caniler belgeli, delilli, ilelebet vatan hainidir, Türkiye düşmanıdır. Ve bunların Pensilvanya’daki çürümüşten emir alan paralel yapılanmanın uzantıları olmaları meselenin bir başka ibret verici tarafıdır.

Çok şükür bu darbe teşebbüsü akamete uğramıştır. Millet hakkına sahip çıkmıştır. Darbe teşebbüsü milletin azim ve sinesine çarpmış ve dağılmıştır. Demokrasinin itibar ve iffeti kurtarılmıştır. Türkiye ipten alınmıştır. Halkımızın canı pahasına tankların üzerine çıkarak darbeyi püskürtmesi takdir ve tebrike şayan asil bir duruştur. Milletimle övünüyorum. Darbeye karşı çıkan, demokrasiye samimiyetle bağlı herkesi, her vatan evladını kutluyor, Allah razı olsun diyorum. Medya, demokrasi imtihanından alnının akıyla çıkmıştır.

İş âlemi, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, siyasi partiler, yediden yetmişe tüm Türkiye darbe emellerine direnmiş, demokrasiye kol kanat germiştir. Askeri kalkışmada şehit olan vatan evlatlarına Cenab-ı Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, büyük milletimize başsağlığı diliyorum. Halen tedavisi süren tüm kardeşlerime tez elden şifa ve deva temenni ediyorum.”

DİĞER LİDERLERE GÖRE ÇOK FARKLI BİR YERDE DURUYOR

Atalarımız “beşer şaşar” ve “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” yani “insan unutur” demişlerdir. İnsanın doğasında var olan “şaşırma” ve “unutma” hali maalesef ona zaman zaman hata yaptıran özellikleridir. Eğer tarih bilinci de gelişmemişse bu şaşırma ve unutma hali daha fazla gerçekleşir. Bu bakımdan özellikle devlet yönetme sorumluluğunda olanlar veya liderler için tarih bilmek ve tarihten gerekli dersleri çıkarmak çok daha önemlidir. Tarih bilen, tarih bilinci sebep-sonuç ilişkisini kavrayarak gelişen liderler ve devlet adamları “vizyoner” kişilikleri ile pek çok tehlikeyi, gelişmelerin eğilimine bakarak önceden görürler ve topluma “uyarıcı” vazifesi görürler. Onlar bu özelliklerinden dolayı daima “haklı çıkarlar”.

Vizyoner liderlik bakımından Sayın Devlet Bahçeli diğer liderlere göre çok farklı bir yerde durmaktadır. Türk milletinin yaşadığı ve yaşayacağı çok önemli olayları önceden ikaz eden, yanlışları dün-bugün ve yarın açısından ifade eden ve daima haklı çıkan bir liderdir Sayın Bahçeli… Bu olayda da aynı durum gerçekleşmiş, Devlet Bey bir kere daha isabetli teşhisleri ve ikazları ile haklı çıkmıştır. Türkiye’deki siyasi liderler içinde herkesin bir şekilde irtibat kurarak menfaat temin etmeye çabaladığı, iş birliği yaptığı, FETÖ’nün “cemaat, hizmet hareketi” olarak görüldüğü dönemlerde bile bu ihanet şebekesini teşhis etmiş, iktidar sahiplerini ve milleti ikaz etmiştir. Fakat, bu ikazları yaptığı sıralarda hem kendisi hem de partisi ciddi saldırılara maruz kalmıştır. O günlerde ona saldırıp, Fetullah Gülen’e güzellemeler yapanlar Devlet Bey’in ne demek istediğini 15 Temmuz günü acı bir şekilde anlamışlardır.

Sayın Devlet Bahçeli 19 Temmuz 2019 tarihli grup konuşmasında “tehlikeyi defalarca dile getirdiğini, fakat duyan olmadığını” üzüntüyle ifade etmiştir. O konuşmasında tarihi tespitler de yapan Sayın Bahçeli şunları ifade etmiştir:

“Değerli Milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde hiyerarşik silsileyi tanımayan, kanun ve ahlak dışı bir yuvalanma olduğu netleşmiştir. Bunun arkasında asıl amil ve tahrik edici unsurun ise Gülen Cemaati olduğu anlaşılmaktadır. Adalet, emniyet ve bürokraside okyanus ötesi çok geniş bir ağ kurmuştur. Devlet adeta bu ihanet odağı tarafından ele geçirilmiştir. Tüm kritik ve hayati görevlere paralel çetenin temsilcileri gelmiş veya getirilmişlerdir.

Biliyorum, gün eleştiri günü değildir. Farkındayım bağrımıza saplanan hançeri tam çıkarmadan söyleyeceğimiz her söz yanlış anlamalara veya çarpıtmalara konu olabilecektir. Ancak yine de şu soruların cevabını aramak en tabii hakkımız ve milletimizin bize yüklediği bir sorumluluktur. 2. Ordu Komutanı, Hava Kuvvetleri eski Komutanı ve terörle mücadele halinde bulunan çok sayıda tuğgeneralin de içinde bulunduğu darbeci general ve amiraller bu ülkeye karşı nasıl bir hıyanet ve iş birlikçiliğin tarafı olmuşlardır? Görev sahaları dikkate alındığında, 20 Temmuz 2015’ten beri teröre karşı verilen mücadele bu hainler tarafından sabote edilmiş ya da ağırdan alınmış mıdır? Şehit haberlerinin sel gibi gelmesiyle darbe ortamının toplumsal alt yapısı kurulmak mı istenmiştir?

Bunlar aklımıza takılan ve cevabını beklediğimiz vahim sorulardan bazılarıdır. Gülen cemaatinin öteden beri TSK’ya konuşlanmak istediği bilinen bir gerçektir. Bu tehlikeyi defalarca dile getirdik, ama duyan olmadı. Tehlikenin farkına varılması konusunda bilhassa hükümeti uyardık. Dinlemek yerine aşırı iftira ve suçlamalarla karşılaştık. Hatta 31 Mart 2011 tarihinde Gülen Cemaati hakkında yazılı basın açıklaması yaparak faaliyetlerini durdurduğunu veya askıya aldığını açıklamasında yarar olacağını ifade ettim. Ne gezer, makineli yuvası gibi şahsımı ve partimizi yaylım ateşine tuttular.

2012 yılının şubat ayında, şimdilerde siyaset sahnesinde pek görünmeyen AKP’li bir eski bakan ve genel başkan yardımcısı, “Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış, bunlar kargaları güldürür” diyordu. Belki kargalar gülmedi, belki yarasalar ürkmedi, ama millet hüngür hüngür ağlayacak noktaya sonunda geldi.

Dedim ki, okyanus ötesi milli güvenlik tehdididir. Dediler ki, yani Hocaefendi işi gücü bırakmış da Bahçeli’yle mi uğraşacak? Dedim ki, bazı dava süreçleriyle ilgili arama kararları, gözaltı ve tutuklamalarda kanun ve meşruiyet dışına çıkılmıştır, bunda da cemaatin adı geçiyor. Dediler ki, Hocaefendiye çete denemez. Dedim ki, Gülen Türkiye’ye gelsin, hakkındaki iddiaları aydınlatsın. Dediler ki, o başımızın üstündedir, 40 yıldır tanırız. Şimdi paralel ihanet çetesinin yeri göğü yıkmaya niyet ettiği anlaşıldı. Eğer vaktinde tam bir isabetle yaptığım ikazlara kulak verilmiş olsaydı, bugünkü felaket ve hezimeti yaşamayacaktık. Cemaat devlete kafileler halinde yerleştirilirken, bir Allah’ın kulu MHP’yi de bir dikkate alsak deseydi, ne darbe ne de haşhaşi örgütün düşmanlıkları görülecekti.

Bunları bak gördünüz mü, ben demiştim sözlerini dikte etmek için söylemiyorum. Milletini ve vatanını canından aziz bilen, yasa ve ahlak dışı her karanlık örgütlenmeye sırtını dönmüş bir Türk milliyetçisi olarak yalnızca tarihe not düşüyor, demokratik ve milli sorumluluğumu yerine getiriyorum. Okyanus ötesi devlete sızarken bizim haricimizde rahatsız olan yoktu. Gülen çetesinin devlet kurumlarına nüfuz ederek kurduğu paralel yapı beş ayağa dayanmaktadır: Bunlar Türk Silah Kuvvetleri, emniyet, yargı, bürokrasi ve siyasi partilerdir. Bugün 8 bine yakın asker gözaltındadır. 24 darbeci hayatını kaybetmiş, 50’si yaralanmıştır. 2 bin 745 yargı mensubu hakkında soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda 316 darbeci tutuklanmıştır. Binlerce kamu görevlisi açığa alınmıştır. Bu işin nereye kadar uzanacağı henüz belli değildir. Devlet allak bullaktır.

Biz Türk devletiyle gurur duyarken, meğer FETÖ devleti kurulması için tüm şart ve ortam olgunlaştırılmış, mıntıka temizliği yapılmış, aşama aşama da planlanmıştır. Pek çok yüksek yargı üyesi, hakim, savcı, bürokrat, polis, rütbeli asker paralelin dümen suyuna girip kainat imamı olduğuna inandıkları adamın peşine akılsızca düşmüşlerdir.

Bu paralel ihanet örgütü, bu terörist şebeke, millete silah doğrultacak, Türkiye’yi iç savaşa sokacak kadar adileşmiş, hainleşmiş, dinden imandan çıkmıştır. Bunların kalbinde çan sesleri, gözlerinde dolar resimleri, kulaklarında ise Türk düşmanlığının izleri vardır. Bunların yediği içtiği haram ve zıkkım; öğütüp savurduğu yalan ve riyadır. Türkiye Cumhuriyeti okyanus ötesi tarafından bombardımana tutulmuştur. ABD, bu terör örgütünün elebaşını Türkiye’ye derhal teslim etmelidir. Ve sözümüz söz olsun, biz de siyasetteki uzantılarıyla, içimizi dışımızı saran kanser hücreleriyle sonuna kadar hesaplaşacak, son raddeye kadar yaptıklarını yanlarına bırakmayacağız.” ,

YENİKAPI RUHUNA DOĞRU: BAHÇELİ “GÜN, DAYANIŞMA GÜNÜDÜR”

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, aynı grup konuşmasının son bölümünde FETÖ ihanet kalkışmasının yarattığı tahribatın “milli bir ruhla kaldırılabileceği” ifade ederek, “günün dayanışma günü” olduğunu vurgulamıştır:

“(…) Darbecileri cezalandırırken, yarım yamalak demokrasimizi daha fazla hırpalamayalım. Hukukun üstünlüğünden ayrılmayalım. Birbirimize çatık kaş, eğik yüzle bakmayalım. Çünkü darbecilerin bir amacı da budur. Oyuna gelmeyelim. Tuzağa düşmeyelim.

Burası Irak, Mısır, Somali, Tunus, Suriye, Libya değildir. Yapmaya da kimsenin gücü yetmeyecektir. Bu ülke Türkiye Cumhuriyeti’dir ve bu millet Türk’tür. Türkiye şimdiye kadar birçok darbe ve darbe teşebbüsüyle karşılaşmıştır. Fakat hiçbiri 15 Temmuz kadar ağır olmamıştır.

Yaralarımızı saralım, kardeşliğimizi canlı tutalım, aramıza ekilmek istenen nifak tohumlarını kurutup, çürütüp tümden atalım. Yaşadığımız sürecin şakaya gelir, hafife alınır yanı yoktur. Herkesin hanesine düşen dersi çıkarması lazımdır. Darbe ülkenin içe kapanması, dış dünyayla bağının kesilmesi demektir.

Yarın: Yenikapı’da doğan milli ruh: Birlik ve dayanışma