15 Temmuz 2016…
Bu tarih, Türk tarihi açısından kara bir leke olarak anılacaktır. Bu lekenin en çarpıcı yönü, Türk Ordusu içinde bu kadar çok hainin bugüne kadar kendilerini gizleyebilmesi ve hücresel yapılanmalar aracılığıyla faaliyet göstermesidir. Ancak sebep-sonuç ilişkisi içinde değerlendirildiğinde, bu tarih aynı zamanda Türk devletinin yapısına sızmış unsurların kendilerini açığa vurduğu bir dönüm noktasıdır. Bu yönüyle devlet, bünyesindeki kanserli hücreleri teşhis etmiş ve temizleme sürecine girmiştir.
Her ne kadar büyük ölçüde bir temizlik yapılmış olsa da, gerçekleştirilen yeni operasyonlar, küçük çaplı ve sinsi bazı hücrelerin hâlâ gizlenmeyi başarabildiğini ortaya koymaktadır.
FETÖ’nün Türk Ordusu içinde bu denli büyümesinin yegâne sebebi, bugüne kadar iktidarların onlara açtığı alan olmuştur. 1980 sonrasından 15 Temmuz 2016’ya kadar geçen sürece bakıldığında, neler yaşandığı daha net görülebilir.
İktidarların oy kaygısı ve FETÖ’nün ustalıkla taktığı maske, uzun süre gerçek niyetlerinin görülmesini engellemiştir. Uyarıların dikkate alınmaması, tehdidin giderek büyümesine ve nihayetinde ülkeyi bir darbe girişimiyle karşı karşıya bırakmasına neden olmuştur.
15 Temmuz 2016’ya kadar, Türk Ordusu içinde bu denli örgütlenebildiklerine kimse ihtimal vermezdi. Çünkü ordunun Atatürkçü, laik ve vatansever çizgisi, böyle bir yapılanmaya fırsat tanımayacak kadar güçlü görünüyordu.
Ancak 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde yan yana dizilen darbeci üst düzey komutanların rütbeleri ve görev alanları görüldüğünde, milletçe hepimiz aynı şeyi düşündük: “Eyvah!”
Türk milleti ve devleti kimlerin ellerine emanet edilmişti?
Canını koruması gereken insanlara kurşun sıktıran, üzerlerine bomba yağdıran hainleri meğer yıllarca bağrımızda beslemişiz...
Bu hainler yüzünden 250 kahraman vatan evladı şehit olurken, 2 bin 193 kardeşimiz de gazilik mertebesine erişti. Ne acı değil mi?
Amerika’da, CIA’nın koruması altındaki bir terör yapılanması, bu ülkenin hainlerine darbe talimatı verdi ve karşımıza böyle acı bir manzara çıktı.
Acılar yaşadık ama Türk milletinin iradesini aşamadılar. Türk milleti, canıyla ve kanıyla adeta destan yazdı. Türkiye’yi emperyalizmin kurbanı yapmak isteyenleri ezip geçti… Bir daha deneyeceklere de ibretlik ders verdiler…
FETÖ, basite alınamayacak kanlı ve tezgâhçı bir yapılanma olduğunu her yönüyle ortaya koymuştur. Bu nedenle Türk devletinin içindeki izleri ve gölgeleri dahi titizlikle temizlenmelidir. Onlara acıyan, sonra acınacak hale düşebilir.
Siyasi partiler, yakınlıklarına göre “Benim Fetöcüm, senin Fetöcün” mantığını bir kenara bırakmalı ve köklü bir temizlik yapmalıdır. Fethullah Gülen artık yok, ancak onu kullanan CIA hâlâ varlığını sürdürüyor. Bu yüzden hücreler sık sık kontrol edilmeli…
Yaşananlar bize bu tecrübeyi öğretmedi mi?