Balya balya, deste deste paralar bavullar içinde el değiştiriyor. Baklava kutularında rüşvetler gidip geliyor; ofislerde, bürolarda rüşvet paraları sayılıyor, teslim alınıyor. CHP belediyelerinin çürüme manzarası bundan ibaret. Aylardır bu sahneleri izliyoruz. Üstelik manzaraya eklenen yeni görüntüler dur durak bilmiyor. Oradan, buradan, şuradan… CHP’deki çürümenin fotoğrafı giderek netleşiyor, kareler çoğalıyor.
Özgür Özel ise, bu tablo ortadayken, çaresiz ve aciz bir şekilde “Bizde rüşvet yok, irtikap yok, yalan yok, zimmet yok, yolsuzluk yok. Bize karşı iftira var.” diyerek CHP’yi savunmak için aşırı enerji harcıyor. Ama bu rüzgârı tersine çeviremiyor. CHP, bir çukura düşmüş, içinde debelenip duruyor.
Üstelik, CHP içinde “Topuklu Efe” diye sembolleşmiş belediye başkanı, yanındaki üç ilçe belediye başkanıyla birlikte şu açıklamayla istifa etti:
“Cumhuriyet Halk Partisi içinde yaşadığımız sorunlar konusunda defalarca partinin yetkili makamlarında çözüm aramamıza rağmen maalesef bir sonuca ulaşamadık. Özellikle bilinmesini isterim ki, bu noktaya gelinmemesi için her seviyede dürüstlük, ahlak, yasalara uygunluk taleplerimizi dile getirmeme rağmen, şahsım ve ailem hedef alındık.”
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun CHP’den istifa edip AK Parti’ye geçmesi sonrası Özgür Özel ve avanesi adeta cinnet geçirdi. Hatta öyle bir seviyesizlik, dengesizlik ve ahlak yitimi sergiledi ki, kameraların önünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a son derece çirkin bir üslupla seslendi.
Ardından şu açıklamayı yaptı:
“Yarın 12.00’yi bekle. AK Parti kuruluş yıldönümü hediyen geliyor, yarın 12.00’yi bekle. Tayyip Bey, hani ‘Turpun büyüğü heybede’ diyorsun ya… Heybede tutmayacağım, yarın 12.00’yi bekle. Yarın 12.00’de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nde bütün basın mensuplarını çağırıyorum. İmzalı, yazılı… Açık açık isimler yazıyor. AK Toroslar çetesi çöküyor. AK Parti çöküyor. Yarın AK Parti’ye kuruluş yıldönümü hediyesi.”
Bu sözlerle herkesi beklentiye soktu. CHP’nin diğer yöneticileri, gazeteciler, yorumcular ve troller ise “Yarın AK Parti tarihe karışıyor. Recep Tayyip Erdoğan istifa etmek zorunda kalacak.” diyerek sosyal medyada adeta seferberlik başlattı ve çıtayı en yükseğe çıkardı.
Ertesi gün, saat 12.00 oldu. Sonuç: Dağ yine fare doğurdu.
Özgür Özel, daha önce de “Bugün saat üçte bir büyük açılış töreninde buluşacağız. Uzun süredir beklenen bir başlangıcı yapacağız. Büyük bir sürpriz yapacağız.” diyerek merak uyandırmış; ancak sürprizinin “iktidara kırmızı kart göstermeye davet” çıkması üzerine dalga konusu olmuştu. Komedyen Şahan Gökbakar da “Özgür Özel’in yerine yabancı hakem getirilmesini talep ediyorum.” diyerek esprili bir şekilde alay etmişti.
Bu “saat 12.00” meselesi de aynı ona döndü. Daha açıklama yapılır yapılmaz, herkesten önce CHP’liler “Açıklayacağın bu muydu?” diyerek Özgür Özel’e öfke kustu. Yazılanlara, çizilenlere bakarsak AK Parti çöküyordu, Cumhurbaşkanı Erdoğan istifa ediyordu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik rüşvet ve yolsuzluk operasyonları kapsamında tutuklu bulunan iş insanı Murat Kapki’nin, vekâlet verdiği AK Parti (MKYK) üyesi Avukat Mücahit Birinci ile arasında geçen diyalogları hükümetin zaafiyeti olarak sunması, kamuoyunda oldukça basit bulundu. Tutuklu vekâlet vermiş, avukat “kurtarma” vaatlerinde bulunmuş… Bunu hükümetin çöküşü ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istifasıyla ilişkilendirmek zaten akla ve mantığa aykırı. Ortada bir hukuksuzluk varsa, bu yalnızca o iki kişinin hesap vermesiyle ilgilidir. Ortada bir borsa kurulduysa elbette kuranlar hesabını vermelidir. Nitekim savcılık her ikisi hakkında da soruşturma başlattı.
Özgür Özel ise, partisi gibi, çaresiz bir durumdadır. Kırmızı kart ve “saat 12.00” gibi sürprizler, bu çaresizliğin en basit örnekleridir.