Vahşet ve soykırım girişimlerinin başladığı ilk günden beri bunu dile getiriyoruz. Gazze’nin yaşadığı durum, yalnızca bir milletin ya da bir dinin meselesi değil; tüm insanlığın ortak meselesidir. Çünkü Gazze’de yaşananlar, insan olan herkesi derinden yaralayan bir tablo ortaya koymaktadır.
İsrail’in vahşetine karşı, siyonizme karşı duran Yahudiler bile seslerini yükseltmektedir. İsrail’in hukuk tanımazlığı, soykırım girişimleri ve sergilediği şiddet dünyanın dört bir yanında tepkiyle karşılanmaktadır. Batı’da yüzbinlerce insan bir araya gelerek İsrail’e karşı protestolar düzenlemektedir.
İsrail, bölgede büyümek isterken aslında dünyada giderek küçülmektedir. Bugün İsrail’i temsil eden siyasetçiler, sanatçılar ve sporcular dünyanın neresine giderse gitsin protestolarla karşılaşmakta, hatta kimi zaman şiddete varan tepkilere maruz kalmaktadır. Son olarak İspanya devletinin aldığı kararlar ve halkının İsraillilere gösterdiği tepkiler buna somut bir örnek olmuştur.
“Büyümek için büyümek, kanser hücresinin ideolojisidir” sözü günümüzde tam da İsrail’in yaptıklarına uymaktadır. İsrail, dünyadaki bir kanser hücresi gibi davranarak kendisini hem lanetli bir ülke haline getirmiş hem de tecrit koşullarını yaratmıştır. Bugün sahipsiz Gazzelilere bomba yağdırıp soykırım uyguluyorsun; peki yarın senden daha güçlü bir ülke yumruğunu tepene indirirse ne yapacaksın?
İsrail, son Katar saldırısıyla sınırları tamamen aşmış ve dünya barışı için ciddi bir tehdit, adeta bir mikrop olarak görülmeye başlanmıştır. Gazze’deki Müslüman katliamı karşısında uzun süre sessiz kalan Arap dünyası bile artık homurdanmaya başlamıştır.
Keyfi, çıkarları ve Siyonist hesapları uğruna binlerce çocuğu, on binlerce masumu katleden İsrail’e hâlâ normal bir ülke gibi davranan, yöneticilerine insan muamelesi yapanlar; en az İsrail kadar soykırım suçlusu ve insanlıktan çıkmış varlıklardır.
İsrail, dünyaya bebek ve çocuk öldürmeyi bir övünç kaynağı gibi sunarken, böyle bir ülkenin insanlık adına nefes alması dahi engellenmelidir. (Elbette sağduyulu İsrailliler ve Yahudiler bu değerlendirmelerin dışındadır.)
Bu çağda zevk uğruna masum insanların üzerine tonlarca bomba bırakan, en ufak gerekçelerle bölgedeki ülkelere saldıran bir devlet olsa olsa “terörist” olarak anılır. Böyle bir “terörist devlet” karşısında Birleşmiş Milletler’in (BM) etkisiz ve işlevsiz olduğu da ortaya çıkmıştır. BM, ABD ne diyorsa onu uygulamakta; “uygula” denildiğinde uygulamakta, “uygulama” denildiğinde ise geri adım atmaktadır.
Dolayısıyla kuruluş amacını, yani “dünya barışını ve güvenliğini korumak, uluslararası ekonomik, toplumsal ve kültürel iş birliği oluşturmak” hedefini yerine getirememektedir. Birleşmiş Milletler’in bu acizliği, hem Gazze’deki vahşette hem de İsrail’in İran, Yemen, Lübnan, Suriye, Katar ve Tunus’a yönelik saldırılarında açıkça görülmüştür.
Gazze’de yaşanan vahşet, yalnızca bölgesel bir mesele değil, tüm insanlığın ortak meselesidir. Bundan sonraki adımlar, dünya devletleri tarafından bu bilinçle atılmalıdır.
On milyonluk nüfusu olan İsrail, dünyaya meydan okuyarak soykırım yapıyor ve istediği ülkeye saldırıyorsa bu, insanlığın ayıbı ve acizliğidir. Batı’daki ülkelerin gösterdiği tepkinin onda birini dahi gösteremeyen İslam ülkelerinin durumu ise çok daha vahimdir.