Gazze’deki vahşet, ABD’nin “oyalama, perdeleme ve İsrail’e sınırsız destek verme” taktiğiyle sürüyor. Trump ise tüm bunları aynı anda oynayabilen kabiliyetli bir tiyatrocu gibi davranıyor.
Gazze’deki zulme karşı dünyadaki vicdan sahiplerinin tepkisi artınca, geçtiğimiz günlerde yine sahneye çıkıp şu sözleri söyledi:
“(Gazze'deki) Bu durum bir an önce halledilmeli. Bu işin bir an önce bitmesi gerekiyor. Bitmesi gerekiyor çünkü açlık ve açlıktan daha kötü olan insanların öldürülmesi gibi diğer tüm sorunlar sürüyor. Bence 2-3 hafta içinde oldukça iyi ve kesin bir sonuca varacağız ama bunu söylemek zor çünkü onlar binlerce yıldır savaşıyorlar. Ancak bu durum sona ermek zorunda.”
Trump bunu defalarca yaptı. Ancak aynı Trump, bunca vahşetin baş sorumlusu Netanyahu için, sözde Gazze hassasiyeti gösterdiği dönemlerde bile şu yüzsüzlüğü sergilemekten geri durmadı:
“İyi bir adam. Orada savaş veriyor… O bir savaş kahramanı, çünkü birlikte çalıştık. O bir savaş kahramanı. Sanırım ben de öyleyim.”
Bir yandan “Gazze’nin haline üzülüyorum” diyerek timsah gözyaşları döken, diğer yandan bu vahşetin, açlığın ve kıtlığın baş sorumlusunu “İyi bir adam, bir savaş kahramanı” diye öven aynı kişi olunca insanın kanı donuyor.
Trump, ikinci kez ABD başkanı seçildiğinde de benzer bir istismar yapmış, Gazze’de ateşkesi kendi başarısı gibi sunarak “Savaşı ben durdurdum” demişti. Oysa İsrail o ateşkesi sadece esir takası için bir zaman kazanma aracı olarak gördü ve kullandı. Karşılıklı belli sayıda esir takası yapıldıktan sonra vahşetine kaldığı yerden devam etti. Sonraki ateşkes süreçleri de aynı şekilde gelişti.
Ortaya çıkan tek gerçek şudur: ABD, sadece kontrollü bir süreç yöneterek İsrail’in vahşetine yön veriyor, önünü açıyor ve stratejiyi belirliyor.
Çünkü ABD, İsrail’i Ortadoğu’da ileri karakolu olarak görmekte ve bölgesel hedeflerinde merkezi temsilcisi olarak konumlandırmaktadır. Bu nedenle İsrail’in bölgede genişlemesine, işgallerine ve saldırılarına açıkça yol vermektedir. Dünyada tek güç olmadığının farkında olduğu için de “oyalama ve gölgeleme” taktiğini uygulamakta, dengeleri gözetiyor görüntüsü vermektedir.
Sorulması gereken şudur: ABD arkasında durmasa, 10 milyon nüfuslu İsrail sürekli İran’a, Suriye’ye, Lübnan’a, Yemen’e saldırabilir mi?
İsrail’in her saldırısı ABD’den onaylıdır. ABD’nin zaman zaman İsrail’i “uyarıyor” gibi yapması ise yalnızca dünyadaki tepkileri yumuşatmak ve biriken öfkeyi boşaltmaktan ibarettir.
Gazze’de yaşananlar bu pencereden görülmelidir. ABD gerçekten insanlık hasleti taşıyan bir irade tarafından yönetilseydi, bu vahşete onay verebilir miydi? Kaldı ki, ABD’nin kendi sicilinde milyonlarca masumun kanı vardır. Irak’ta ve daha birçok ülkede milyonlarca insanı katleden bir devletin İsrail’e insanlık dersi vermesi zaten mümkün değildir. ABD ile İsrail birbirinin ruh ikizidir. Haçlı-Siyonist ittifakı tek bir beden hâlindedir. Onların her türlü menfaat birlikteliği insanlığa vurulmuş en büyük darbedir.
Trump dünyayı oyalamayı, ikiyüzlülüğü bırakıp Gazze’deki vahim tabloya dair söylediği son sözlerin arkasında durmalıdır. Cennete gitmeyi çok istediğini dile getiren Trump, bu kadar masumun ahıyla oraya nasıl gidebileceğini de düşünmelidir. Allah’a inanan biri Gazze’de bu vahşete onay verebilir mi? Yanında, bu gerçeği yüzüne söyleyebilecek akıl sahibi bir kişi yok mudur?