Bir insanın karakterini; kimi zaman sevgiler, kimi zaman düşmanlıklar, kimi zaman da yaşanan olaylar ortaya çıkarır. Her insan, bilmediklerini yahut anlamlandıramadıklarını bu tecrübelerle öğrenir.
"Her şey zıddıyla kaimdir."
Yani beyazın değeri siyahla, ışığın kıymeti de ancak karanlıkta anlaşılır. Herhangi bir varlık, zıddı olmaksızın var olamaz. Dün yanında olan bugün uzağındaysa, dün övdüğünü bugün yermeye başladıysan ya da bugün yerdiğini yarın övüyorsan bu durumu genellikle yaşadıkların şekillendirir. Ancak bu tarif, kişisel menfaatleri peşinde koşan yanardöner tipleri tanımlamak için değil, her insanın iyiyi kötüden ayırma mücadelesinde karşılaşabileceği bir durumun izahıdır.
Konuyu buradan nereye getireceğimi merak ediyorsunuz, değil mi?
148 gündür cezaevinde bulunan ve suçunun sabit görüldüğüne kanaat getirilerek 2 yıl 4 ay 3 gün hapis cezasına hükmedilen Ümit Özdağ’a bağlayacağım.
Bu bağlamaya, Ümit Özdağ’ın cezaevinden çıktıktan sonra Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in kabrini ziyaret edip poz vermesinden sonra karar verdim.
Onun kabri başında pozunu verince direkt aklıma onun MHP ve Başbuğ Alparslan Türkeş hakkında kaleme aldığı bir yazısı aklıma geldi.
MHP'de yıllardır muhalif sıfatıyla gezen ve sözde "DEMOKRASİ" arayan Ümit Özdağ'ın Şubat- Mart 1993 Sayılı Sosyo-Politik Yaklaşım Dergisi'nin 57-58 ve 59. sayfalarında kaleme aldığı "Demokrasi ve Ülkücü Yaklaşım" başlıklı yazısında Başbuğ Türkeş'in yönetim MHP’deki tarzına bakışı aynen şu şekildeydi:
"Radikal Türk milliyetçiliğin siyasal organizasyonu olan CKMP/MHP hareketinin Türk demokrasisinin gelişmesine doğrudan katkıda bulanmak gibi bir fikri eksen üzerinde olmadığı açıktır. Ancak parti pratiğinden çok, parti önderlerinin zaman zaman hedefi aşan ve/veya gereksiz açıklamaları, CKMP/MHP hareketini neredeyse Türkiye'deki tek anti-demokratik tavır sergileyen siyasal parti olarak ön plana çıkarmıştır. Örneğin radikal dinciliğin temsilcisi olma iddiasını taşıyan MSP/RP çizgisinde, lider hegemonyası CKMP/MHP’den çok daha güçlü iken, CKMP/MHP'nin lider olgusunu sürekli vurgulayışı CKMP/MHP’yi parti içi demokrasiden yoksun tek parti konumuna düşürmüştür. Keza devletin demokrasiden daha önemli olduğu şeklindeki açıklamalar, partiyi, proleterya diktatörlüğünü savunan veya milli egemenliği reddeden partilerden daha anti-demokrat bir konuma itmiştir."
Bu cümleleri ancak bir MHP düşmanı ve Başbuğ Alparslan Türkeş’ten nefret eden biri yazabilir, değil mi?
İşte Ümit Özdağ’a ait bu yazı bile, yaşanan kalem kavgasının ardından dostun kim, düşmanın kim olduğunun ayrıştığı ve araştırıldığı bir dönemde ortaya çıkmıştı.
Şu cümleleri, MHP’de bulunmuş, Ülkücü ve Türk milliyetçisi sıfatını taşımış biri yazmışsa o kişi kurt postuna bürünerek içimize sızmış bir sırtlandır:
- MHP, Başbuğ Türkeş döneminde Türk demokrasisine katkı sağlamıyor; aksine, diktatörlüğü aşan bir anti-demokratik profile sahipti.
- Alparslan Türkeş’in hedefi aşan ve/veya gereksiz açıklamaları bulunuyordu.
- MHP’de Başbuğ Türkeş üzerinden lider vurgusu her zaman öne çıkarılırdı.
Bu cümlelerin sahibi olup Başbuğ Türkeş’in elini öptüğün fotoğrafları paylaşmak, mezarına gidip 18 saniyelik pozlar vermek, bu hadsiz düşünceleri temizliyor mu, Ümit Özdağ?
Yazındaki hadsiz düşüncelerin hepsi gösteriyor ki, merhum babanın Başbuğ Alparslan Türkeş’e sapladığı hançer senin eline geçmiş ve kalem olup durmaksızın saplanmış. Dün Başbuğ Türkeş’e bunları yazdın, söyledin. Gün geldi, MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye karşı da elinde hançer pusuda bekledin. Peşine takılanlara söyle: Sembollerimize ve değerlerimize yönelik “sızmalık” yapmasınlar!
Hayat bize zamanla bu tür “sızmalar” karşısında nice tecrübeler kazandıracak.
Bize düşen ise bu tecrübelerden ders çıkarmak olmalıdır.