Yazılarımda sıkça kullandığım bir Uygur atasözü vardır: “Köyün itleri birbirlerine küs olsalar da kurdu görünce birleşirler.”
Türkiye karşıtlığında birleşen İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), geçtiğimiz günlerde bu atasözünü doğrular biçimde, İsrail’in işgali altındaki Kudüs’te bir araya geldiler.
Aslında İsrail–Yunanistan ilişkileri tarih boyunca kesintili, inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Soğuk Savaş yıllarında Yunanistan’ın Arap ülkeleriyle —özellikle petrol ticareti ve Kıbrıs meselesi nedeniyle— yakın ilişkiler kurması ve Filistin yanlısı bir politika benimsemesi, iki ülke arasındaki mesafeyi artırmıştır. 1980’lerde Andreas Papandreou hükümeti döneminde Yaser Arafat ve FKÖ ile kurulan yakın bağlar, İsrail’in Yunanistan’a yönelik eleştirilerini daha da sertleştirmiştir.
Daha sonraki yıllarda Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler iyi seyrederken, Yunanistan bu durumdan rahatsız olmuş ve mesafe korunmuştur. Ancak 2010’dan sonra Türkiye–İsrail ilişkileri bozulmaya başlayınca, söz konusu Uygur atasözü bir kez daha devreye girmiştir.
Özellikle son 15 yılda İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasındaki ilişkiler, en üst düzeyde bir ittifaka dönüşmüştür. Bu ittifakın temel motivasyonu Türkiye karşıtlığıdır. Enerji, savunma ve istihbarat alanlarındaki işbirlikleri de eklenince, bu üçlü adeta birbirine tutkalla yapıştırılmıştır.
Köyün itleri misali yan yana geldiklerinde ise, yaratık ruhlu Netanyahu Türkiye’ye aba altından sopa göstererek şu mesajı vermiştir:
“Topraklarımız üzerinde yeniden imparatorluk hayali kuranlara söylüyorum: Bunu unutun.”
İsrail’in yayılmacı politikası, Gazze’deki soykırımla birlikte belirgin biçimde hız kazanmıştır. Gazze’de vahşetini sürdürürken; aynı anda İran’a, Katar’a, Suriye’ye, Lübnan’a, Yemen’e ve Tunus’a saldırabilen İsrail, yayılmacı hedeflerini sürdürebilmek adına ittifaklarını genişletmektedir.
Mısır ile imzaladığı doğal gaz anlaşmasının ardından, Türkiye faktörünü de dikkate alarak Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Doğu Akdeniz’de bir “Hızlı Müdahale Askerî Gücü” oluşturma fikrini gündemine almıştır.
İsrail’in Yunanistan ve GKRY ile Kudüs’te bir araya geldiği günün akşamında, Suriye’de İsrail’e taşeronluk yapan YPG ve Dürzilerin kalkışmaya girişmesi, bölgedeki gelişmelerin hangi eksende ilerlediğini net biçimde göstermektedir.
Türkiye ise bugün, birçok cephede kendisine karşı birleşmiş aktörlere karşı, adeta kurt misali, çok boyutlu ve stratejik bir mücadele yürütmektedir.
Tüm bu gelişmeler ışığında, “Terörsüz Türkiye” sürecinde yapılmak isteneni sağduyu sahibi herkes çok net biçimde görmektedir. ABD ve İsrail, PKK’ya silah vererek örgütü taşeron olarak kullanmaya devam etmek isterken; Türkiye, terör örgütünün silah bırakmasını ve kendisini tamamen feshetmesini sağlamaya çalışmaktadır.
Cumhur İttifakı, bölgedeki tüm bu gelişmelerin farkında olarak stratejiler geliştirmekte ve mücadelesini kararlılıkla sürdürmektedir. Mücadeleye devam.
Ne diyordu Necip Fazıl Kısakürek:
“Kırılır da bir gün bütün dişliler,
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim.”