Ben, kendi ırkının varlığını başkalarının yokluğunda aramayan; Türk milletinin çatısı altında yaşayan herkesin huzur, refah, birlik ve beraberlik içinde yaşamasını ülkü edinmiş bir Türk milliyetçisi yazarım. İnancım odur ki, kim “Türk’üm” diyorsa ama masuma ya da mazluma zulmediyorsa, ona hiçbir koşulda sahip çıkılamaz. Vicdanım ve merhametim, böyle bir kötülüğü kim yaparsa yapsın karşısında durmayı emreder.
Bir Türk; bir kadına ya da çocuğa tecavüz ediyorsa, onları katlediyorsa, haksız yere bir cana kıyıyorsa, hırsızlık yapıyor ya da herhangi bir ahlaksızlığa bulaşıyorsa, en ağır şekilde cezalandırılmasını yürekten isterim.
Çünkü ben, Orhun Yazıtları’nda geçen şu uyarıyı bir pusula gibi taşırım:
“Türk Oğuz beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir? Ey Türk milleti, kendine dön!”
Bu söz sadece bir hitap değil; Türk’ün özünü, töresini ve kimliğini yaşatma çağrısıdır.
Ben de bu çağrıyı yazılarımda daima diri tutmaya çalışıyorum.
Bu nedenle, “O bizden” diyerek suç işleyenleri sırf etnik kimlikleri yüzünden savunanları; akıldan, ahlaktan ve insanlıktan nasibini almamış, toplumun bağışıklık sistemini çökerten mikroplar olarak görürüm.
Yakın zamanda yaşanan acı bir olay, bu düşüncelerimi daha da derinleştirdi: Babası İtalyan, annesi Türk olan masum bir çocuk, Mattia Ahmet Minguzzi, iğrenç bir yetiştirme tarzının eseri olan caniler tarafından hunharca katledildi. Ne yazık ki, bu vahşeti sırf etnik ırkçılık adına aklamaya ve hatta kahramanlaştırmaya çalışanlar var. Bu tavır, yalnızca adalete değil, insanlığa da ihanettir.
Bir masum çocuğu bir Türk öldürseydi, Türkçü duygu ve düşüncelere sahip biri olarak, o Türk’ün bin parçaya ayrılmasından asla rahatsızlık duymazdım.
Sapkın ırkçılığın bir diğer utanç verici örneği ise Gazze meselesidir. Bu vahşet karşısında vicdanını ve merhametini yitirmiş insanlara, ne yazık ki Türkiye’de de sıkça rastlıyoruz.
Oysa Türk milletinin medeniyet tarihi, kıtalara adalet götürmekle ve mazluma kol kanat germekle gurur duyar.
Allah kimseyi masumlarla, mazlumlarla dalga geçen, onlara vahşet uygulayanları destekleyen rezil bir hale düşürmesin…
Bugün bu büyük mirasın üzerinde duran bazı genetiği bozuk kişiler, İsrail’in Gazze’deki masumlara uyguladığı vahşetten adeta keyif alır hale gelmiştir.
“Rabbim İsrail ordusuna güç, kuvvet versin” diyerek dua edenleri, “Filistinlilerin kanı da pek tatlıymış” sözleriyle mazlumların acısıyla alay edenleri gördük.
Bu ifadeleri kullananlar vicdansız, merhametsiz ve akıl sağlığından yoksun kimselerdir.
Ne yazık ki, Gazze’deki mazlumlara zulmü destekleyen bu sözlerin sahipleri, “Filistin davası Türk milletinin davası değildir” diyen Ümit Özdağ’ın liderliğindeki kaos partisinin mensuplarıydı. Bu kişiler durmak bilmiyor. Geçtiğimiz günlerde Mersin’de, vatandaşlar açlık ve kıtlıkla boğuşan Gazze’deki mazlumlara destek olmak için denize gıda dolu şişeler attı. Bu sembolik ama yüreklere dokunan anlamlı bir davranıştı. Ancak, Zafer Partili olduğu söylenen vicdansız ve merhametsiz bir kişi, bu anlamlı hareketle alay ederek evindeki klozetten “Gazze’ye ulaşması için su gönderdim” diyerek bir pet şişe attı ve bu iğrenç eylemi videoya çekti. Üstelik bu iğrençlikleri, Türklük ve milliyetçilik adına yaptıklarını iddia ediyorlar. Oysa bunların, “Öldürmek için Gazzeli bebek arıyoruz” ya da “Tüm Gazzeli çocuklar açlıktan ölsün” diyen Siyonist asker ve hahamlardan hiçbir farkı yoktur.
Tarih boyunca mazlumun dostu, zalimin hasmı olan Türk milletinin ilini ve töresini bozmak isteyenlere karşı durmak için, Allah hepimize güç, kuvvet ve yüce bir milli şuur nasip etsin. Amin.