Türkiye’de en düzenli okuyucularımın başında CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel gelir. Sağ olsun, CHP Grup Başkanvekili iken olduğu gibi, Genel Başkan olduktan sonra da sadık okuyucum olmayı sürdürmüştür; bunu gerek ekranlardan, gerekse gazetelerden sık sık vurgular. Yazılarımı titizlikle takip ettiği gibi, CHP ve kendi adına yazılarımdan rahatsızlık duyduğu da muhakkaktır.
2022 yılında CHP Grup Başkanvekili olarak TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Özgür Özel şöyle demişti:
“Bana inanmıyorsanız, Yıldıray Çiçek var, çok temiz bir kardeşimiz. Bizlere sövmekten boş kalan zamanında başka bir köşe yazmış…”
Geçtiğimiz hafta Evrensel gazetesine verdiği röportajda, gazetecinin, “Bahçeli'nin Başdanışmanı Yıldıray Çiçek, 15 Eylül’de bir yazı kaleme almış ve ‘Devlette yeni bir paralel yapılanma söz konusu’ demişti. Böyle tartışmalar var MHP açısından. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Özgür Özel, “Yıldıray Çiçek de bozuk saatin günde iki kere doğruyu gösterdiği gibi bu sefer de doğruyu göstermiş.” cevabını vermişti.
Geçtiğimiz günlerde ise TV100’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu canlı yayına katıldığında da, ismimi ve yazı konumu şöyle andı:
“Türkgün gazetesinin Başyazarı Yıldıray Bey söylüyor. O bana çok hakaret eder de, yine de ben gazeteci olduğu için o yazıları alıp okuduğunuzda Milliyetçi Hareket Partisi’nin bu meseleyi nasıl gördüğünü ve nasıl yakından takip ettiğini görebiliyorsunuz.”
Elbette Özgür Özel’in yazılarım hakkındaki ‘sövmek, hakaret etmek’ tarifine katılmıyorum. Ancak merhum Mehmet Akif Ersoy’un dizelerinde belirttiği ‘Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek / Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek.’ Şeklindeki ölçüsünü kabul edebilirim.
Geçmişte Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP politikaları üzerinden sert bir şekilde eleştirdiğim gibi, aynı üslubu Özgür Özel için de sürdürüyorum. CHP’nin terör örgütlerine yaklaşımı, dış ve iç politikası, yolsuzluk ve rüşvet olaylarına bakışı ile Atatürk konusundaki istismar tavırları, öfkelenmeden veya sinirlenmeden değerlendirilebilecek konular değildir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu politikaların dozajını artırarak sürdürmesi karşısında çok sert eleştirdiğim de doğrudur; çünkü Ekrem İmamoğlu’nun emir eri gibi hareket etmesi ve İmamoğlu’nun cezaevine düşmesinin ardından, onu kurtarmak için psikolojisini iyice yıprattığı herkesin malumudur.
Yazılarımda sık sık vurguladığım; onun koskoca CHP’yi Ekrem İmamoğlu’nun siyasi menfaatleri, hırsları ve ihtirasları uğruna küçük düşürmesi, CHP’li belediyelerdeki somut ve ispatlanmış yolsuzluk ile rüşvet olaylarını “Bizde rüşvet yok, irtikap yok, yalan yok, zimmet yok, yolsuzluk yok” diyerek savunması, ABD ve İngiltere’ye “Kendimizi terk edilmiş hissediyoruz” şeklinde adeta “Bizi kurtarın” diye yalvarması ve CHP’yi Atatürk’ün felsefesinden uzaklaştırması gibi konulardır. Onun bu politikalara yönelik eleştirilerimi, ‘sövmek’ veya ‘hakaret’ olarak görmesi ise büyük bir haksızlıktır.
Özgür Özel, yazılarıma bundan sonra bu tarifini yaptığım gözle bakarsa, CHP’yi Atatürk’ün kuruluş felsefesindeki çizgiye taşıyacak ve partinin Türk milletinin değer yargılarından uzaklaşmasını engellemiş olacaktır.
Sadık bir okuyucum olan Sayın Özel’e, ‘Yıldıray Çiçek var, çok temiz bir kardeşimiz’ dediği yazardan naçizane tavsiyem budur.