“Terörsüz Türkiye” hedefi ete kemiğe bürünmeye başladı. Ancak oldukça dikkat çekici bir durum söz konusu… Bugüne dek terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıyla ittifak ve iş birliği yapan, terörle mücadelede engel teşkil eden ve çoğu zaman PKK’nın hedeflerine destek veren bazı siyasilerin, yazarların ve yorumcuların, PKK’nın kendini feshetme ve silah bırakma kararından rahatsız olduğu görülüyor. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin öncülük ettiği bu süreçte, pazarlık olmayacağı ve Türkiye’ye zarar verecek hiçbir adımın atılmayacağı açıkça bilinmesine rağmen “Terörsüz Türkiye” hedefinden rahatsızlık duymak; bu kişilerin Türkiye’deki teröre dolaylı da olsa destek verdiği izlenimini uyandırıyor.
Örneğin, Kemal Kılıçdaroğlu’na ağır hakaretler edip Canan Kaftancıoğlu’nu savunan, Özgür Özel’e yönelik eleştirilerle yetinmeyip Ekrem İmamoğlu’nu öven tutarsız tavırlarıyla bilinen yazar ve yorumcu Yılmaz Özdil, PKK’nın kendini feshetme kararını “Türkiye Cumhuriyeti Devleti şu an itibarıyla devlet olma özelliğini yitirmiş durumda” şeklinde yorumlamış.
Daha önce “PKK yardakçısı Yılmaz Özdil” başlıklı yazımda ele aldığım bu isim, geçmişte de tartışmalı çıkışlarıyla dikkat çekmişti.
Yılmaz Özdil’in, “Rumlar öyle meze yapar ki kardeşim, helali hoş olsun, Kıbrıs’ı veresin gelir” gibi alkol ve meze muhabbetine düşkünlüğünü yavru vatanı gözden çıkaracak derecede yansıtan bu ifadeleri, onun bugün yaptığı yorumların yine ciddiyetten ve akıldan uzak olduğunun kanıtı niteliğindedir.
Cumhur İttifakı; Türkiye, Irak ve Suriye cephelerinde terörle mücadelede kararlı bir duruş sergileyip somut sonuçlar alırken, bu mücadeleyle alay eden Özdil ve benzerlerinin şimdi bir anda hassasiyet göstermesi inandırıcı olmaktan oldukça uzak.
Örneğin, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, Zeytin Dalı (Afrin) Operasyonu’nun başladığı günlerde CHP ve yandaşlarının bu operasyona şiddetle karşı çıkmasına tepki göstererek, Türk Ordusu’na, “Gerekirse ben de bir Bozkurt gibi Afrin’e gider, canımı seve seve feda ederim” diyerek moral vermişti. Buna karşılık, Özdil’in, “Afrin’e gidecekmiş, git baba tutan mı var?” şeklindeki saygısız ve hadsiz açıklaması, onun terörle mücadele konusundaki tutumunu bir kez daha gözler önüne sermişti.
Sonuç ne oldu?
Türk Ordusu, 4.600 YPG’li teröristi etkisiz hale getirdi ve Afrin’e Türk bayrağını dikti.
Terörle mücadele eden iradenin yanında yer almayıp bu mücadeleyle alay edenler, bugün aynı iradenin stratejileriyle terör örgütünün feshedilmesini bir yenilgi gibi sunmaya çalışıyor. Dahası, Gazze’de 55 bin masumun öldürülmesine karşı duyulan haklı öfkeyi, “Türkiye nasıl oldu da böylesine Yahudi düşmanı haline getirildi?” şeklinde masumların ölümünü Siyonist’çe yorumlayan Özdil’in, PKK’nın silah bırakmasından duyduğu rahatsızlık düşündürücüdür.
Acaba Özdil, PKK’ya Suriye ve Irak hattında ABD ve İsrail tarafından açılması planlanan sözde “Davut Koridoru”nun sekteye uğramasından mı endişe duyuyor?
Yılmaz Özdil, İsrail’in hedefleri adına mı kaygı duymaktadır?
Bu tür bir karşıtlığın ardındaki motivasyon, açıkça sorgulanmalıdır.
Terör örgütü PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan’ın, “Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültürel çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır” değerlendirmesiyle, “Kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısı, bu süreçte dönüm noktası oldu. Gelinen noktada bu çağrı karşılık buldu ve tüm muhataplar, sürecin “pazarlıksız” yürütüldüğünü vurguluyor. Kaldı ki, süreci Türk milletinin varlığını, geleceğini asla pazarlık konusu yapmayacak olan Sayın Devlet Bahçeli’nin adımları ve çağrıları başlattı.
Dün “Teröre cephe alın” demeden PKK’nın unsurlarıyla ittifak yapanlar, bugün pazarlıksız bir şekilde inşa edilen “Terörsüz Türkiye” hedefinden neden rahatsız?
Yılmaz Özdil, bu kesim adına Sözcü’lük yapıyorsan, çık açıkça söyle; bu rahatsızlığın sebebi nedir?
Okuyalım, öğrenelim.
