Ortaya çıkan tablo artık son derece nettir ve gizlenemez hâle gelmiştir.
Dün;
• HDP teröre yardım ve yataklık yapıyor, “kapatılsın” diyorsun : “Hayır. Asla.”
• Türk Ordusu Irak ve Suriye’de terörle mücadele operasyonları yürütüyor : “Hayır. Asla.”
Bugün;
• DEM’e “Teröre cephe al, Türkiye Partisi ol” çağrısı yapıyorsun : “Hayır. Asla.”
• MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, terör örgütü PKK’nın kurucusu Öcalan’a açık ve net bir çağrıda bulunuyor:
“Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini TBMM’deki DEM grubunda haykır” : “Hayır. Asla.”
O hâlde sorulması gereken asıl soru şudur:
Neye “evet” diyorsunuz?
Teröre “hayır” demiyorsunuz; terörle mücadeleye hayır diyorsunuz.
Silaha karşı değilsiniz; silah bırakma çağrısına karşı çıkıyorsunuz.
Bu; bilinçli, kasıtlı bir pozisyon alıştır.
Sürekli “hayır” diyenlerin, aslında neye ve kime “evet” dediklerini Türk milleti gayet iyi bilmektedir.
Aylardır yazıyorum; tek bir muhatap çıkıp cevap veremiyor.
2019 yerel seçimlerinde, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde,
2024 yerel seçimlerinde “Kent Uzlaşısı” adı altında HDP (DEM) ile ittifak yapan;
bunlarla anayasa taslakları hazırlayan; sınır ötesi terörle mücadeleye birlikte karşı çıkan partiler…
Bugün neden DEM’e ve Öcalan’a yöneltilen “teröre cephe al, örgütü feshet” çağrılarından bu kadar rahatsız?
Cevap son derece basit ve son derece açıktır.
Çünkü “Terörsüz Türkiye” hayata geçtiği anda;
figüranlık bitecek,
taşeronluk çökecek,
ezberler bozulacak,
maskeler düşecek,
iç cephe güçlenecek ve siyasi menfaat üzerine kurulu düzen çökecektir.
Ve işte tam da bu yüzden rahatsızlar.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrılar neticesinde, terör örgütü PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan; “Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültürel çözümler tarihsel toplum sosyolojisine yanıt verememektedir. Bu koşullarda silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihî sorumluluğunu üstleniyorum. Devlet ve toplumla bütünleşme adına kongrenizi toplayın, karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.” şeklindeki açıklamayı, terör örgütü tarihinde ilk kez yapmıştır.
Şimdi asıl soru şudur:
Düne kadar HDP (DEM) ile açık ya da örtülü ittifaklar kuran CHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi; bu çağrıyı güçlendirmek, muhatapları üzerinde baskı oluşturmak ve terörün tamamen tasfiyesini istemek yerine, neden “Terörsüz Türkiye” hedefini sabote edercesine Cumhur İttifakı’na saldırmaktadır?
Terörün bitmesini sağlayacak bu denli açık ve tarihî bir çağrı ortadayken,
bu çağrıya cephe almak nasıl bir siyasi aklın, nasıl bir mantığın ürünüdür;
kime hizmet etmektedir?
PKK içindeki bazı unsurların ABD–İsrail taşeronluğunu bırakmak istememesi ya da ikiyüzlü davranması şaşırtıcı değildir.
Ancak, özellikle de düne kadar DEM ile ortaklık kurmuş olanların, bu çağrıyı görmezden gelmesi kabul edilebilir değildir.
O hâlde tekrar soralım:
Madem DEM sizin siyasi ortağınızdı, neden bugün bu çağrıyı toplumda baskın hâle getirmiyor, neden DEM’e sürekli olarak “Silah bırakma ve örgütün feshi çağrısının arkasında dur, Türkiye partisi ol” baskısı yapmıyorsunuz?
MHP ve AK Parti’nin “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” bünyesinde TBMM Başkanlığı’na sunduğu raporlar ortadadır.
Türk milletinin millî devlet yapısına zerre kadar zarar verecek hiçbir unsur bulunmadığına göre, “Terörsüz Türkiye”nin amacı, hedefi ve stratejisi aslında çok nettir. Bu projeyi baltalamak isteyen kim varsa art niyetli ve Türkiye düşmanıdır.