Cumhur İttifakı öncesinde muhalif olduğum AK Parti iktidarının olumlu ya da olumsuz yönlerini değerlendirmenin, bugünün koşullarında anlamlı olmadığını düşünüyorum. Ancak Cumhur İttifakı’nın kurulmasıyla birlikte Türkiye’nin elde ettiği kazanımlar açıkça ortadadır ve bu süreci başından beri destekliyorum.
Terörle mücadelede Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta eş zamanlı yürüttüğü etkili operasyonlar; Karabağ’ın 30 yıl süren işgalden kurtarılmasına yönelik sergilenen kararlı ve millî duruş; Türk dünyasıyla ilişkilerin güçlendirilmesi ve somut iş birliği adımlarının atılması; savunma sanayii ile teknoloji alanında yerli üretimin artması; yerli otomobil TOGG’un geliştirilip üretilmesi; ülke genelinde doğal gaz ve petrol arayışında yürütülen sondaj çalışmalarının başarılı sonuçlar vermesi; Mavi Vatan’da haklarımızın korunmasına yönelik kararlı mücadele ve bu doğrultuda atılan somut adımlar; karayolları, köprüler, tüneller, barajlar ve şehir hastaneleri gibi altyapı yatırımları, Türkiye’nin bağımsızlık yolundaki iradesini ve kararlılığını açıkça ortaya koymaktadır.
Türk milleti adına bu ve benzeri kazanımlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde hayata geçirilmiştir. Bu kazanımlar, Türk tarihine altın harflerle yazılmış ve her daim bu eserler takdirle anılacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanlığı adaylığı şu anki gündemin odağında yer almaktadır. Kimileri bu konuyu tartışmalara malzeme yaparken, kimileri de çeşitli senaryolar üretmektedir.
Tam bu aşamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Budapeşte dönüşü gazetecilere yaptığı, “Yeni anayasayı kendimiz için değil, ülkemiz için istiyoruz. Tekrar seçilme veya yeniden aday olma gibi bir derdim yok,” şeklindeki açıklaması, fırsat kollayanları heyecanlandırmış ve siyasi dizayn peşinde koşanlara adeta umut olmuştur. CHP medyasında gevezeliği ve boş boğazlığı için yer bulan ve itibar gören Liberal Demokrat Parti’nin eski genel başkanı Cem Toker gibi isimlerin “‘Aday olma derdim yok’ sözü şahsen beni kesmez… ‘Kesinlikle aday olmayacağım, söz ağızdan bir defa çıkar’ diyebiliyor mu ve daha da önemlisi, seçim zamanı geldiğinde sözünün arkasında duruyor mu?” şeklindeki yorumları, o atmosferin “bir umut ışığı” duygusunu yansıtmaktadır.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde elde ettiği kazanımlara vurgu yaparak, “Sayın Cumhurbaşkanımızın yapacağı daha çok hizmetler vardır,” demiştir ve devamında “Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin, yeni yüzyılın yol haritasını çizen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a çok ihtiyacı olduğu tartışmasız bir tarih ve hayat gerçeğidir. Derdi vatan ve millet olan bir Cumhurbaşkanının yolundan caymaya hakkı yoktur. Kaldı ki bu durum, bugünkü şartlarda ne ülkemizin ne de bölgesel ve küresel gelişmelerin gerçekleriyle uyumludur,” diyerek Erdoğan’a olan desteğini ve güvenini net bir şekilde ortaya koymuştur.
Sayın Devlet Bahçeli, “Bulanık suda balık avlama merakında olan, kriz ve kaos müellifi siyaset bezirgânlarının el ovuşturmasına, bozgun heveslerinin azgınlaşmasına, yapılanı yıkmak için pusuya yatmalarına göz yumacak bir vicdan ve siyasi ahlak, Milliyetçi Hareket Partisi’nde ve Cumhur İttifakı’nda bulunması baştan ayağa muhal bir hayaldir,” ifadeleriyle CHP ve yancılarının ruh sağlığını daha derinden yine bozmuş ve Cumhur İttifakı’nın kararlı duruşunu vurgulamıştır.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin ortaya koyduğu birliktelik, dosta güven, düşmana ise korku veren sağlam bir iradenin tezahürüdür.
Sayın Erdoğan ve Sayın Devlet Bahçeli’nin liderlikleri, Türkiye’nin bekası, istikrarı ve geleceği açısından vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Buna karşılık, mevcut muhalefetin söylem ve eylemleri ise çoğu zaman Türkiye'nin milli çıkarlarıyla örtüşmemekte; dolaylı ya da doğrudan Türkiye karşıtı odakların beklentilerine ek olarak kendi menfaatlerine uygun bir paralel çizgi izlemektedir.
