Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 1. maddesi, “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” hükmünü içerir.
Anayasaya bağlılık yemini eden ve Türk devletini temsil makamında bulunan herkes, bu ilkeleri kabul etmek zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulmuştur.
Değiştirilemeyecek ve unutturulamayacak bir gerçek de budur.
Geçtiğimiz günlerde, Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 87. yıl dönümünü şuurla ve özlemle idrak ettik. Bu süreçte, yeni Diyanet İşleri Başkanı ve yönetiminin Atatürk konusunda ölçülü, sağduyulu ve birleştirici bir tavırla göreve başlaması ve bu çizgiyi sürdürme gayreti dikkatimi çekti.
Her millî günde, bayramda ve Atatürk’le alakalı konularda tartışmaların odağına çekilerek yıpratılmaya, kutuplaşmaların tarafı hâline getirilmeye çalışılan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, bu kez sağduyulu bir duruş sergilemesi hem önemli hem de takdire şayandır.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Safi Arpaguş’un, makamında asılı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 18 Şubat 1923’te Uşak’ta dualarla karşılandığı ve dua ederken çekilmiş tarihi fotoğrafının önünde verdiği poz, bu ölçülü ve anlamlı başlangıcın önemli bir göstergesi olmuştur.
Ayrıca 10 Kasım günü yaptığı açıklamada, “Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının 87. yılında saygı ve minnetle yâd ediyoruz. Bu vesileyle aziz milletimizin varoluş çabasını temsil eden ve dünyanın pek çok yerindeki mazlumlara ilham kaynağı olan Millî Mücadelemizin tüm kahramanlarına Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyoruz. Ecdadımızın büyük fedakârlıklarla bizlere emanet ettiği cennet vatanımızı ve değerlerimizi muhafaza ederek geleceğe taşımayı ihmal edilemez bir görev olarak görüyoruz.” ifadelerini kullanması, aynı çizginin devamı niteliğinde olmuştur.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Safi Arpaguş’un, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün belirlediği çizgiyi sürdürmesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Atatürk üzerinden yapılan tartışmalarla yıpratılmaması gerekmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen 429 sayılı Kanun ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuş ve bu kuruma “İslam dininin inanç ve ibadet konularıyla ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek” görevini vermiştir.
Dolayısıyla Atatürk’ün bu ölçülerle kurdurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, Atatürk’e düşman bir kurum gibi gösterilmeye çalışılması, hem vefasızlık hem de büyük bir saygısızlık olarak değerlendirilmelidir.
Atatürk’ün din konusunda ölçüsü şu düşünceler olmuştur:
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Din, siyaset aracı olmaktan çıkarılmalıdır.”
“Bizim dinimiz akla en uygun ve en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur.”
İslam’ın aydınlık yüzünü Türk milletine doğru şekilde göstermek ve öğretmek amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurduran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü “din düşmanı” gibi göstermeye çalışanlara karşı, üstelik bunu yaparken İslam’ın yasakladığı her türlü çirkinliği sergileyenlere karşı, Diyanet İşleri Başkanlığı geçmişte olduğu gibi bugün de asla malzeme vermemelidir.
Atatürk, elbette kimsenin putlaştıracağı bir figür değildir. O, zaten bunu sağlığında şu sözleriyle en güzel biçimde ifade etmiştir:
“İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal...
İkinci Mustafa Kemal, onu ‘ben’ kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir!
O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur.
Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir.
O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz.
Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!”
Bu nedenle, vefa, saygı ve mirasına sahip çıkmak, Türk milletinin kendi atasına karşı en temel görevidir.
Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı da, bu bilinçle İslam’ın doğru, çağdaş ve aydınlık yüzünü topluma anlatmaya devam etmelidir. Sayın Prof. Dr. Safi Arpaguş’un göreve başlangıcı ölçülü oldu. Umarım bu çizgi korunur.