Artık herkes çok iyi biliyor ki, bu ülkede bir meselenin çözüme kavuşması için önce sayın Devlet Bahçeli’nin ne söylediğine, sonra da MHP’nin ne yaptığına bakmak gerekiyor.

Ülkemizin büyük ve derin sorunları var. Her siyasi parti bu meselelerle ilgili değerlendirmeler yapıyor.  Ama herkesin gözü kulağı MHP’de. Artık herkes çok iyi biliyor ki, bu ülkede bir meselenin çözüme kavuşması için önce sayın Devlet Bahçeli’nin ne söylediğine, sonra da MHP’nin ne yaptığına bakmak gerekiyor. Bu bakımdan MHP grup toplantıları çok önemli bir platform oluşturmaktadır.

İsrail, Gazze’deki yıkım ve katliamlarına devam etmektedir. Birkaç gün önce 7 Filistinli daha hayatını kaybetti. Sayın Bahçeli’nin şu sözleri, Türk milletinin ortak hissiyatıdır: “İsrail her zaman olduğu gibi tahammülsüz ve zorbadır. Çocuklara silah doğrultacak kadar da gözünü kan ve kin bürümüştür. Şiddet, İsrail devletinin vazgeçmeyeceği bir politika haline gelmiştir. Terör yöntemlerini kullanarak mazlumların kanını döken, bölgesel gerilim ve habis senaryoların ana aktörü haline gelen İsrail’in arayıp da henüz bulamadığı belasına er ya da geç kavuşacağına yürekten inanıyorum. Tarih, hiçbir katilin, hiçbir katliamcının yaptığı kötülüklerin yanına kalmadığını göstermemiştir.”

  TÜRKİYE SESSİZ KALAMAZ

Türkiye’nin kağıt üstünde müttefiki görülen ABD, dönüp dolaşıp Türkiye düşmanlarıyla beraberlik kuruyor. Bu kabul edilemez durum sayın Bahçeli’nin de gündemindeydi: “Teröristler Menbiç’in çevresine çukurlar kazıyor, ABD sözde Büyük Kürdistan hayaliyle avunuyor, PKK/YPG silah ve terörist takviyesiyle günden güne palazlanıyor. Türkiye bu iğrenç tabloya sessiz kalamaz. Hainler doğduklarına doğacaklarına pişman edilmelidir. Büyük Kürdistan beyhude hevestir. Türk milletiyle oyun olmaz. Yanılıp yenilip meydan okumaya cüret edenler bugüne kadar ağır sonuçlara katlanmışlar, bedelini ödemişler, ödemeye de devam edeceklerdir.”

  BÖYLE DEVLET YÖNETİLEMEZ

Brunson’ın tahliyesi ve ülkesine dönmesi Bahçeli’nin grup konuşmasında çok önemli bir yer tuttu ve şu çarpıcı tespitleri yaptı: “Papaz iki ülkenin bütün diyaloglarını tıkadı, onlarca yıllık ittifak hukukunu dinamitledi. İlk bakışta ve yüzeysel olarak diyebiliriz ki, Papaz gitmiş, kavga bitmiştir. Trump’ın Türkiye’ye hisleri şıpsevdiler gibi birden bire değişmiştir. Böyle devlet yönetilmez, böyle devlet adamı olunmaz, böylesine şuur kaybıyla, aklı kaymasıyla Türkiye-ABD ilişkileri istikrarlı kalamaz. Türkiye’nin değerini bir Papaza indiren, Türkiye’ye bakışını bir Papazla eşitleyen bir ülkenin başkanına güven duyulamaz, itibar edilemez. Papaz’ı almak için her dayatmayı yapan, yegane siyasi ve diplomatik gündemi haline getiren ABD Başkanı, yarın bir başka meseleyle ilgili aynı tutumunu sürdürürse ne yapacağız? Yine gözlerimiz döviz kuruna mı bakacak? Korumacı politikalar takip edecek, biz susacağız. Bu mu isteniyor? ABD Başkanı büyük Türk milletini hafife almasın, Türkiye’nin şanını ve şerefini tartışmaya açacak sefillikle arasına mesafe koysun. Bu işin şakası yoktur.”

  GİZLİ TANIK TASALLUTU

Papaz’ın serbest kalması pek çok soru işaretine de neden olmuştur. Sayın Bahçeli, bu soru işaretlerini özellikle dikkat çekti: “Terör örgütleriyle ilişki ve iltisakı belli olan bir şahsın, casusluk suçlamasıyla tutuklanan bir misyonerin, 2 yıl bile dolmadan serbest kalması adalet ilkeleriyle nasıl izah edilecektir? Papaz davasında ifade değiştiren, Türk adaletini şaibelerle hırpalayan gizli ve kiralanmış tanıklar kimlerdir? Gizli tanık Türk Ceza Hukuku sistemine ekilen fitne tohumudur. Nerede ve kimin aleyhine işleyeceği ise meçhuldür. Türk hukukunu gizli tanık tasallutundan kurtarmak hepimizin boynunun borcudur. Papaz Brunson verildiyse, ABD’deki Papaz Gülen niye alınmaz, neden alınamaz? Bu hain Türk adaletinin önüne ne zaman çıkarılacak? Halkbankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın iadesi ne zaman olacak? Hukuk varsa devlet vardır, devlet varsa hükümranlık vardır, hukuk sakatlanırsa devlet irtifa ve itibar kaybedecektir. Papaz Brunson kararı, ne söylenirse söylensin, nasıl tevil edilirse edilsin milletimizi üzmüş ve yaralamıştır.”

  SUUDİ GAZETECİYE NE OLDU?

Sayın Bahçeli, Cemal Kaşıkçı’nın akıbetiyle ilgili pek çok vahim iddiayı hatırlatmış ve bu konuda şunları söylemiştir: “İstanbul’da güpegündüz Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na girip bir daha da ortalıkta görünmeyen bir gazeteciye ne olduğu, nereye gittiği, neyle karşılaştığı bir türlü açıklığa kavuşturulamamıştır. Muhalif kimliğiyle bilinen bu gazeteci örtülü bir operasyona maruz mu kalmıştır? Bizim temennimiz Kaşıkçı olayındaki sis perdesinin aralanması, içyüzünün daha fazla gecikmeden aydınlatılmasıdır. ABD-Suudi Arabistan ve Türkiye arasında krize ve bilmeceye dönüşen Cemal Kaşıkçı vakasının tarafsız ve objektif şekilde vuzuha ermesi şarttır.”

  SİZ KİM ATATÜRK KİM?

İş Bankası hisselerinin gündeme gelmesiyle birlikte çılgına dönen CHP yönetiminin sayın Bahçeli’nin şu sözlerini dikkatle okumalarını özellikle tavsiye ederiz: “CHP’li yöneticiler herkesi aynadaki akislerine benzetiyorlar. Atatürk’ün miras ve tapusunun delinmeye çalışıldığını söylüyorlar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçek varisi büyük Türk milletidir. Bugünkü CHP’nin Atatürk’le yolları çoktan ayrılmıştır. Siz kim Atatürk kimdir? Sizin nereniz Atatürk’e benzemektedir? Yok öyle mirasyedilik, İş Bankası hisseleri doğruca Hazine’ye devredilmelidir.”