TURAN’A GİDEN YOLUN, HÜZÜNLÜ KAVŞAĞI SARIKAMIŞ - I -

[email protected]

Sarıkamış harekatının üzerinden 104 yıl geçti. Çok uzun süre, varlığını bile hatırlamadığımız bu harekat, son 20 yıldır hatırlanmaya, konuşulmaya ve şehitlerimiz anılmaya başlandı. Yapılan araştırmalarla birçok bilgi ve belgeye ulaşıldı. Bugün artık harekatın öncesi de, yaklaşık 2 hafta süren taarruzlar da, sonrası da ayrıntılı şekilde biliniyor. Buna rağmen, ciddi bir bilgi kirliliği yaşandığı gibi, saplantılı değerlendirmeler, hastalıklı ideolojik saldırılar da hiç ara vermeden devam ediyor.

Öncelikle hep gözardı edilen bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor. Sarıkamış harekatının hedefi, 37 yıldır Rus işgalinde olan Kars ve Sarıkamış’ı geri almakla sınırlı değildi. Enver Paşa’nın Kafkasya’yı aşıp Büyük Turan İmparatorluğu’nu kurmak gibi bir hayali vardı. Zaten Enver Paşa’ya yapılan akıl almaz saldırıların, Sarıkamış harekatı ile ilgili saplantılı değerlendirmelerin asıl sebebi budur. Enver Paşa’nın Turan hedefi, Türk tarihi ve Türk milleti ile meselesi olanları çıldırtıyor ve peşin olarak suçlu duruma getiriyor. Sarıkamış harekatının detaylarını bilgi ve belgelere dayalı olarak ortaya koyan ayrıntılı bir araştırma hazırlamış ve önceki yıllarda çalıştığım gazetede yayınlamıştım. Harekatın önemi ve anlamının daha iyi anlaşılması, ortadaki bilgi kirliliğinin giderilmesi, Enver Paşa hakkındaki ölçüsüz saldırılara bir cevap olması ve bir Sarıkamışlı olarak şehitlerimize duyduğum saygının gereği olarak, bu araştırmayı yeniden yayınlamayı bir görev biliyorum.

SARIKAMIŞ, İSTANBUL’UN SİGORTASIDIR

Rusya, tarihte en çok tehdit aldığımız, en çok savaştığımız, en çok şehit verdiğimiz, en büyük toprak kayıplarına uğradığımız devlettir. Tarihe 93 harbi diye geçen (1876-1877) savaşlarda Tuna boylarında ve Kafkaslarda çok ağır kayıplar verdik. Sırbistan’ı, Romanya’yı, Yunanistan’ı bu yüzden kaybettik. Gümrü’yü, Kars’ı, Batum’u, Ardahan’ı elimizden çıkarmak zorunda kaldık. Karadağ ve Bulgar prenslikleri Rusya etkisiyle başımıza bela oldu. Rus orduları Çatalca’ya kadar dayandı. Rusya boğazlara inme hayali kuruyordu ve İstanbul hedefteydi. Sarıkamış harekatı aynı zamanda İstanbul’un sigortasıydı. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulmasından sonra da Rusya’nın tehditleri devam etmiştir. Türkiye’nin NATO’ya ağır bedeller ödeyerek girmesinin temel sebebi Rus tehditleridir.

HAREKATIN GEREKÇELERİ

Sarıkamış harekâtının yapılması için birçok gerekçe vardı. Rusya’dan cesaret bulan Ermeniler, isyan ve çetecilik hareketlerine başlamışlardı. Devlet kendi toprakları içinde güvende değildi. Rusya’nın Birinci Dünya Savaşı’ndaki durumu ve Kafkas cephesindeki zayıflığı, bütün bu kayıpların rövanşını almak için bir fırsat sayılmış, ancak taktik hatalar yapılmıştır. Bu hatalardan en önemlisi, 3. Ordu’nun başında bulunan ve çok tecrübeli bir komutan olan Hasan İzzet Paşa’nın gereğinden çok ihtiyatlı davranması ve Köprüköy savaşlarında ele geçirdiği üstünlüğü sonuca ulaştırmak yerine, vehimlere kapılıp geri çekilmesidir. Nitekim, Ramazan Balcı, Sarıkamış harekatını bize göre çok doğru ve geniş bir açıdan değerlendirdiği “Tarihin Sarıkamış Duruşması” isimli eserinde “Bu kuşatma manevrası Köprüköy savaşının yapılması için 3. Ordu komutanlığının elindeki kuvvetleri tümüyle kullanmadığından kaynaklanan hatanın zorunlu bir sonucuydu” demektedir.

İKMAL VE İAŞE ZORLUKLARI

Başka bir önemli gerçek de, Doğu cephesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun Rusya’ya değil, Rusya’nın Osmanlı’ya saldırmasıdır. Sarıkamış taarruzu Ruslarla bir dizi muharebeden yaklaşık bir buçuk ay sonra yapılmıştır. Taarruz planı hazırlanırken ihmal edilen en önemli konu ikmal ve iaşe teminidir. Kışlık giyecek ve yardım getiren 2 geminin Karadeniz’de batırılması, sıkıntıyı çok daha büyütmüştür. Ancak mevcut imkanlar, Erzurum’da bulunan 3. Ordu’yu zaten beslemeye yetecek genişlikte değildir. Taarruz etmekle etmemek arasında iaşe yönünden büyük bir fark yoktur. 9. Kolordu Kumandanı Galip Paşa da ikmal güçlüklerini dile getirerek, taarruzun yaza bırakılmasını istemiştir. Galip Paşa’yı dinleyen Enver Paşa, yanındaki Bronzard Paşa’ya dönüp, “Sanki Ruslar bizi o zamana kadar bekleyecek, değil mi?” diyerek, konunun diğer bir boyutuna dikkat çekmiştir. 3. Ordu’nun harekata katılan 120 bin askerinden 80 bini muharipdir. Muharip sınıfın ordu içindeki ağırlığı yüzde 60’ı buluyordu. Kışın harpsiz geçirilmesi ya da müdafaada kalınması durumunda, bu oranın korunması mümkün değildi. Bu kadar insanın Ankara, Sivas, Erzincan, Elazığ, Erzurum veya Basra, Musul, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Muş hattında insan sırtında ve yük hayvanlarıyla taşınacak erzakla değil bir iki yıl, birkaç ay bile beslenmesine imkan yoktu.

ENVER PAŞA VE ALMANYA ETKİSİ

Sarıkamış harekatıyla ilgili tartışmaların düğümlendiği bir nokta da Enver Paşa’nın Almanya ile iş birliği yapmak istemesidir. Almanların, Sarıkamış taarruzunun yapılması hakkında bir baskı unsuru olmaktan çok projeyi el altından teşvik ederek neticesinden emin olmadıkları bir harekette ön planda bulunmaktan kaçındıkları söylenebilir. Enver Paşa 1911 temmuzunda yazdığı mektuplarında kendisindeki Alman sevgisinin duygusal olmayıp, her iki memleketin menfaatlerinin uzun süre yürüyebileceğine olan inançtan kaynaklandığını belirtir. Sarıkamış harekatına Enver Paşa’nın Alman hayranlığı ve Almanların Osmanlı’yı kendi hesapları için savaşa sürükleme oyununu olarak bakmak, son derece yanlış, sığ ve yanıltıcıdır. Enver Paşa’nın büyük hedefleri ve idealleri vardı. Bu hedefler asla ulaşılmaz değildi.

PLANA UYULMADI

Dr. Ramazan Balcı, “İntihar girişimi sayılabilecek bu hareketlerin psikolojik arka planında, son bir çılgınlıkla, ölümle pençeleşen imparatorluğu kurtaracak mucizeyi aramanın yattığını” söylemektedir. Bize göre de bu tespit son derece doğru ve yerindedir. Nitekim, harekat planının çok doğru ve akıllıca yapıldığı bugün de kabul edilmektedir. Felakete yol açan yanlışlık ve eksiklik bu planın uygulamasında yaşanmıştır. Özellikle 10. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı Bey’in plana uymak yerine, gereksiz inisiyatif kullanması ile meydana gelen gecikme, savaşı kaybetmenin temel sebebidir. 11. Kolordu Komutanı Galip Paşa’nın da harekat sırasında kendisinden bekleneni yapmakta çok zayıf kaldığı, üzerinde ittifak edilen bir gerçektir. Neredeyse her yıl büyük toprak kayıplarına uğrayan, daha 2 yıl önce Balkan Harbi felaketini yaşamış olan Osmanlı, uzun zaman sonra ilk defa bir cephede üstünlük kuracak ve galip gelecekti. Bu üstünlüğün Ruslara karşı olması hayati derecede önemliydi. Sarıkamış Hareketi bütün bu kayıpların telafisi ve bir ölçüde intikamı anlamına da geliyordu. Planlanan gibi sonuçlanması durumunda can çekişen imparatorluk, yeni bir nefes alma imkanı bulacak ve dünya dengeleri büyük ölçüde değişecekti.

HASTALIK, AÇLIK VE FIRTINA

Edebi eserlere konu olan Sarıkamış kayıpları, farklı rakamlarla anılır. Yaklaşık 15 gün süren taarruz ve geri çekilme sonucunda her iki ordu da taarruzdan evvel bulundukları hatlarında hareketlerine son verdiler. Muharebe alanında Rus ordusunun kayıpları Türk ordusundan az değildir. Geri çekilme esnasındaki son birkaç güne kadar taarruz inisiyatifi devamlı olarak Türk kıtalarının elinde kalmıştır. Türk kıtaları son ana kadar çok çetin şartlarda Ruslara ağır kayıplar verdirdiler. Rusları Türk taarruzlarından kurtaran, nispet kabul etmeyecek derecede üstün olan ikmal imkanları ile, Türk kıtalarını arkadan çeviren hastalık, açlık ve fırtınalardır. Kayıplar konusunda çok farklı rakamlar verilmiştir. Çeşitli kaynaklar 60 bin ile 90 bin arasında bir kayıptan söz eder. Hangi rakam esas alınırsa alınsın, çarpışmalarda verilen şehit sayısı, toplam kayıp sayısının üçte birini geçmemektedir. Harekat sırasındaki donukların toplamıyla ilgili verilen rakamların en büyüğü dahi 13 binden fazla değildir. Bit ve salgın hastalıklar ve firarlar diğer kayıpları oluşturmaktadır. Rus kayıpları, 20 bin ölü , 9 bin donuk olmak üzere 30 bin civarındadır. 12 bin hasta vardır.

HEDEF, KAFKASYA İDİ

Bu kadar ağır şartlar altında yapılan Sarıkamış harekatı esasen her türlü ihtiyacın düşünüldüğü bir cephe açma hareketi değildi. Kafkasya’nın etnik özellikleriyle, bu bölgede sürdürülen propaganda çalışmaları ve Rusların batı cephesinde zorlanmaları Türk Genelkurmayı’na ani bir baskınla ağır kayıplar verdirilmesi durumunda Rus ordusunun Kafkasya’yı boşaltacağı fikrini vermişti. Bu yapıldığı takdirde Türk kuvvetleri yerinden beslenme şartıyla Kafkasya’da tutunabilirdi. Harekat başarılabilseydi bu tahmin gerçekleşecekti. Zira Türk taarruzu işitildiği günlerde Ruslar Tiflis’i boşatmaya başlamışlardı. Ne var ki her türden yetersiz imkanlara komutanların taktik hataları eklenince, bileşenlerin sonucu olarak Sarıkamış felaketi ortaya çıktı.

BİZİM VATANIMIZ İŞGAL EDİLMİŞTİ

Sarıkamış harekatı 3. Ordu’nun büyük kısmının kaybıyla neticelenmekle birlikte, Ruslara da kendilerini mağlup ilan ettirecek kadar büyük zarar vermiştir. Rusların, Erzurum cephesini mart 1916’da yardıkları düşünülecek olursa, Sarıkamış harekatıyla Erzurum’un düşmesi arasında bir yıllık sürenin geçtiği görülür. Bu arada sınırlı sayıda mevzi sayılabilecek çatışmalar olmakla1 birlikte, büyük çaplı bir taarruz yaşanmamıştır. Sonuç alınamamış olsa da, bu harekat Türk tarihinin çok önemli bir kilometre taşıdır. Savaşın sonunda Ruslar ağır kayıplara uğramışlardır ve Doğu Anadolu’da ilerlemeleri durmuştur. Bir yılda ancak toparlanmışlar ve çok az ilerleyebilmişlerdir. Ermeni hainlerinin gözü korkmuş ve bir süre sinmişlerdir. Hepsinden önemlisi Türk askerinin kahramanlığı ve hangi şartlarda olursa olsun savaşma azmi ve yeteneği bu savaşla bir defa daha zirve yapmış ve daha sonraki kurtuluş mücadelesine ilham ve şevk vermiştir. Çanakkale, bu yüzden geçilmez olmuş, Kurtuluş Savaşı’nın milli direniş ateşi burada tutuşmuştur. Bütün bunların yanında bir de sadece o bölge insanına, yani bize özel bir durum vardır; Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Rus işgaline uğramış olan ve zulüm görenler, bizim dedelerimizdi. Enver Paşa bizim yurdumuzu, bizim dedelerimizi bu işgalden kurtarmaya gidiyordu. Sonuç felaket de olsa, sadece bu niyetinden dolayı kendisine müteşekkiriz. DEVAM EDECEK

ELDEKİ BELGELER VE ŞERİF BEY’İN ANILARI

Enver Paşa ve Sarıkamış faciasıyla ilgili eldeki en önemli belge, Sarıkamış harekatına katılan Köprülü Kaymakam (Yarbay) Şerif’in anılarıdır. Sami Önal tarafından günümüz Türkçesine çevrilmiştir. Aynı kitap daha sonra Dr. Mustafa Görüryılmaz tarafından da yayınlanmıştır. Görüryılmaz’ın kitabında yer ve mekan isimleri ile haritalar daha doğru olarak yer almaktadır. Özellikle son yıllarda Sarıkamış ve Sarıkamış harekatıyla ilgili çok sayıda eser piyasaya çıkmıştır. Bunların tamamı Kaymakam Şerif’in kitabının etrafında geliştirilmiş yayınlardır. Çok önemli bir kaynak olmasına rağmen Kurmay Yarbay Şerif Bey’in bu kitabına ihtiyatla yaklaşmak gereklidir. Çünkü, oldukça ön yargılıdır. Enver Paşa peşinen suçlu ilan edilmiş ve kitap tamamen bu ön yargılar üzerine kurgulanmıştır. Bunun çok çeşitli sebepleri vardır. İlk çeviriyi yapan Sami Önal da bu duruma dikkat çekiyor ve şu değerlendirmelerde bulunuyor; “Yarbay Şerif, Enver Paşa’dan daha yaşlı, mezuniyet yılı bakımından daha eski idi. Ama rütbece öne geçen Enver Paşa, geride kalan Şerif Bey’di. Üstelik Şerif Bey, 1918 yılı başlarında Sibirya’daki esaretinden kurtulup ülkeye döndükten iki ay sonra, Enver Paşa tarafından emekli edilmişti. Tüm bu olumsuzluklar bir araya gelince kuşkusuz ki Şerif Bey’den, yazdığı kitapta Enver Paşa’yı göklere çıkarması beklenemezdi. Ancak eleştiriler biraz daha yumuşak olabilirdi.”