Su altı dünyası, her daim insanlığın ilgisi cezbeden yerlerden biridir. Su altında devasa boyutlardaki canlılardan tutun mikroskobik boyutlardaki canlılara kadar binlerce canlı türü yaşamaktadır. Planktonlar da, su altı dünyasında yaşayan mikroskobik canlı türlerinden biridir. Su altı ekosisteminin temel yapı taşlarından olan planktonlar, Yunanca da ‘’sürüklenen’’ veya ‘’dolaşan’’ anlamlarına gelmektedir. Deniz, okyanus veya tatlı sularda yaşayan planktonlar, su altı dünyasının sağlıklı şekilde işlemesi için kritik öneme sahiptir.
Yukarıda da değindiğimiz gibi plankton, Yunanca da sürüklenen manasına gelir. Bu deyim, su altı dünyasında yüzgeci veya solungacı olmayan ve suyun devinimiyle hareket eden canlılar için kullanılmaktadır. Planktonlar ikiye ayrılır: bitkisel planktonlar (fitoplankton) ve hayvansal (zooplankton) planktonlar. Bu iki plankton çeşidinin de ekosistem açısından farklı yararları vardır. Fitoplanktonlar genellikle su altında fotosentez yaparak oksijen üretir ve aynı zamanda da sudaki karbondioksiti emer. Bu durum, su altı canlılarının suyun altında nefes almasına ve suyun temiz olmasına yardımcı olur. Ayrıca fitoplanktonların bu görevleri, su altı yaşamın karbon döngüsü ve oksijen dengesi açısından kritik bir önem taşır.
Zooplanktonlar ise mikroorganizmalar ve fitoplanktonlar ile beslenir. Zooplanktonların bu beslenme şekilleri, su altı gıda zincirinin temelini oluşturmaktadır.
Planktonların önemi yalnızca su altındaki biyolojik çeşitliliğe katkı sunmalarından kaynaklanmaz. Planktonlar, dünyada bulunan oksijenlerin büyük kısmını üretir ve atmosfer dengesine önemli katkı sağlar. Ayrıca planktonlar, su altı dünyasının besin zincirinde ilk halkada bulunmaktadır. Özellikle balinalar başta olmak üzere su altındaki binlerce balık türü, planktonlara ihtiyaç duymaktadır.

Planktonlar Nasıl Oluşur?
Gerek su altı dünyası, gerekse de dünya ekosistemi için oldukça önemli olan planktonların oluşumu çevresel faktörlere ve yaşam döngülerine bağlı olarak gerçekleşebilir. Bu noktada plankton oluşumu, şu sebeplerle olabilmektedir:
1- Işık ve Sıcaklık: Özellikle fitoplanktonların güneş ışığına bağımlı olmaları, yüksek sıcaklık ve güneş ışığına bağlı olarak plankton oluşumunu artırabilir. Bu nedenle güneş ışıklarının dik ve güçlü geldiği dönemlerde denizde plankton oluşumu artabilir. Zaman zaman bu artış, dışarıdan da gözlemlenebilmektedir.
2- Hücre Bölünmeleri: Fitoplanktonların çoğalması bölünmeyle gerçekleşir. Özellikle yüksek sıcaklık, yüksek ışık ve fosfat, nitrat ve demir gibi besin maddelerinin bol olduğu zamanlar bu bölünmeler hızlanır. Plankton oluşumu oldukça artar.
3- Besin Bolluğu: Besinler, fitoplanktonlar için olmazsa olmaz konumdadır. Bu noktada nehirlerin denizle buluştuğu noktalardaki mineral fazlalığı, dış etkenlerle taşınan fazla toprak veya deniz tabanından yukarı yükselen besin maddeleri fitoplanktonların fazla beslenmesine olanak sağlar. Bu durum da, planktonların hızla çoğalmasına neden olur.
4- Üreme: Özellikle zooplanktonlar yumurta bırakma şeklinde çoğalabilmektedir.

Plankton Türleri Nasıl Sınıflandırılır?
Planktonlar temelde bitkisel ve hayvansal planktonlar olarak ikiye ayrılsa da, planktonların biyolojik ve ekolojik olarak birçok alt sınıfı bulunur. Bu sınıflandırmalar genellikle planktonların ekosistemdeki rollerine, boyutlarına, yaşam biçimlerine veya beslenme şekillerine göre değişiklik gösterir. Bu noktada plankton türleri şu şekilde sınıflandırılmaktadır.
1- Beslenme Şekillerine Göre:
Planktonlar, enerji elde etme ve beslenme biçimlerine göre sınıflandırılabilir. Bu sınıflandırma biçimi planktonların temel sınıflandırmasıdır ve ikiye ayrılır. Bunlar:
a. Fitoplankton: Bu plankton çeşidi bitkisel formlu planktonlardır ve bitkilerin yaptığı gibi fotosentez yaparlar, oksijen üretiler ve karbondioksidi emerler. Özellikle su altı dünyasının karbon döngüsüne büyük katkı sağlarlar.
b. Zooplankton: Bu planktonlar hayvan formunda görev yapan planktonlardır. Besin zinciri arasında fitoplanktonlar ve diğer mikroorganizmalar vardır.
2- Yaşam Döngülerine Göre:
a. Meroplankton: Bu plankton çeşitleri yaşamlarının bir bölümünü plankton olarak geçirdikten sonra bir aşamada yüzme veya dibe tutunma özelliği kazanırlar. Bu planktonlara örnekler arasında larvalar bulunur.
b. Holoplankton: Bu plankton çeşitleri ömürlerini plankton olarak geçirirler.
3- Boyutlarına Göre:
a. Femtoplanktonlar: 0.02-0.2 mikrometre arası boyutları olur.
b. Picoplanktonlar: 0.2-2 mikrometre arası boyutları olur.
c. Nanoplanktonlar: 2-20 mikrometre arası boyutları olur.
d. Mikroplanktonlar: 20-200 mikrometre arası boyutları olur.
e. Mezoplanktonlar: 200 mikrometre – 2 milimetre arası boyutları olur.
f. Makroplanktonlar: 2 milimetre – 20 santimetre arası boyutları olur.
g. Megaplankton: 20 santimetre ve üzerinde boyutları olabilir.
Bunun yanında planktonlar yaşadıkları ortamlara göre de sınıflandırılabilir. Okyanus ve denizlerde yaşayan planktonlar tuzlu su planktonları sınıfına girerken göl, nehir, gölet ve benzeri tatlı sularda yaşayan planktonlar ise tatlı su planktonları sınıfına girer.
Planktonların Ekosistemdeki Rolü Nedir?
Su altı dünyasının temel yapı taşları olan planktonlar, ekosistem açısından oldukça önemli role sahiptir. Bu canlılar biyolojik çeşitliliğin korunması ve artmasında, suyun oksijen seviyesinin korunmasında, enerji akışının sağlanmasında ve çevresel dengenin korunmasında aktif rol alır. Okyanuslarda, denizlerde, göllerde, akarsularda ve bunlar gibi büyük sularda bulunan planktonlar, su altı ekosisteminde hem birincil üretici hem de tüketici konumunda yer alır.
Planktonların ekosistemdeki en birincil ve önemli görevi, oksijen üretimi sağlamasıdır. Özellikle fitoplanktonların fotosentez yapması ve karbondioksidi emmesi, suyun oksijen dengesinin korunmasını sağlar. Bunun yanında dünyamızın oksijenlerinin de büyük kısmını planktonlar üretmektedir. Planktonların karbondioksit emmesinin ekosisteme yararı, ekosistemin karbon döngüsünü sağlamasıdır.
Ayrıca planktonların ekosisteme katkılarından biri de hem birincil üretici hem de tüketici olmalarıdır. Bu noktada planktonlar besin zincirinin zeminini oluştururlar. Plankton seviyesi arttıkça su altındaki canlı popülasyonu da artar, bu durum da balıkçılık faaliyetleri için büyük önem taşır.