Türkgün | Gündem | TBMM'de yeni yasama yılı başladı! Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye kimse karşısında diz çökmez

TBMM'de yeni yasama yılı başladı! Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye kimse karşısında diz çökmez

TBMM'de 28. Dönem 4. Yasama Yılı başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan açılış konuşmasında ""Filistin davasına ömrümüzü adadık diyen" Erdoğan, "Son nefesimize kadar Filistin'in ve ilk kıblemiz olan Kudüs'ün hakkını korkusuzca savunacağız" dedi. 'Terörsüz Türkiye' sürecine değinen Erdoğan, MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye teşekkür etti.

TBMM'de 28. Dönem 4. Yasama Yılı başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan açılış konuşmasında ""Filistin davasına ömrümüzü adadık diyen" Erdoğan, "Son nefesimize kadar Filistin'in ve ilk kıblemiz olan Kudüs'ün hakkını korkusuzca savunacağız" dedi. 'Terörsüz Türkiye' sürecine değinen Erdoğan, MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye teşekkür etti.

MUHABİR: Eylül Şahin

 TBMM Genel Kurulu, 27. Dönem 6. Yasama Yılı için bugün özel gündemle toplandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM), 28'inci dönem 4'üncü yasama yılı başladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclis'e geldi, yasama yılı açılışında konuştu.

Erdoğan'ın konuşması şu şekilde:

Aziz milletim, sayın başkan, değerli vekiller, TBMM yasama yılı açılışında sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum.

Her Meclis açılışında ilk günde, bundan 105 yıl önceki heyecanı hepimiz yaşıyoruz. Halkın oyları ile seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olarak sizinle aynı heyecanı yaşıyorum. 

“3'üncü yasama yılı yoğun çalışma takvimine sahne oldu”

28. dönem 3. yasama yılı ülkemizde ve bölgemizde yoğun bir çalışma takvimine sahne oldu. Meclis'imiz faaliyetleri ile milletimizin iradesini en güzel şekilde temsil etti. Meclis'imizin tüm mensuplarına şahsım, ülkem, milletim adına teşekkür ediyorum. Önümüzdeki 10 ay boyunca teklifleri ile önergeleri ile, ufuk açıcı değerlendirmeleri ile her bir vekile şimdiden minnettarlığımızı iletiyorum. 

“Aslolan, bu aziz millete hayırlı hizmetler ve eserler kazandırabilmektir”

Her zaman söylediğimiz gibi; aslolan, milletin ve memleketin esenliğidir, huzurudur, bu aziz millete hayırlı hizmetler ve eserler kazandırabilmektir. Aslolan, vatandaşı olmaktan şeref duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti'ni ilelebet mesut, muvaffak ve muzaffer kılabilmektir. Aslolan, Türkiye Yüzyılı hedeflerimizi kuvveden fiile çıkarmak için canla başla çalışmak, gecesini gündüzüne katabilmektir. Bu mücadele, iktidar ve ittifak olarak sadece bizim görevimiz değildir. Şu anda Yüce Meclis'in Genel Kurul salonunda milletimizin tensipleriyle bulunan her bir milletvekilimizin de asli vazifesidir.

Şuraya özellikle dikkatlerinizi çekiyorum; Millete ve memlekete hizmet yolunda, hepimiz biriz, beraberiz. Büyük ve güçlü Türkiye ülküsüne giden yolda, hepimiz biriz, beraberiz. Milletimizin hak ve hukukunun savunulmasında, hepimiz biriz, beraberiz. Uğruna nice bedeller ödediğimiz demokrasimizin yüceltilmesinde, hepimiz biriz, beraberiz. Vatanımız, bayrağımız, mukaddes değerlerimizle birlikte Cumhuriyetimizin muhafaza ve müdafaasında aynı şekilde hepimiz biriz, beraberiz.

Bakınız, bu kader birlikteliğimiz top seslerinin Polatlı'dan yankılandığı günlerde de böyleydi; bugün de değişen hiçbir şey yoktur. Siyasetin farklı kulvarlarında rekabet halinde olsak da, söz konusu Türkiye olduğunda, herkesin ortak bir paydada buluşma erdemi göstermesi, hem millete karşı sorumluluğumuzun hem de milli menfaatlerimizin gereğidir.

“Mesele Türkiye’yse gerisi teferruattır anlayışıyla hareket eden herkesin başımızın üstünde yeri olduğunu tekrar hatırlatıyorum. Yeni Yasama Yılı'nın aziz milletimizin iradesinin en parlak şekilde tebellür ettiği; intizam ve insicamın asla bozulmadığı; saygı, hoşgörü ve uzlaşının öne çıktığı verimli, bereketli ve başarılı bir yıl olmasını temenni ediyorum. Milletimizi temsil gibi ulvi bir vazifeyi ifa eden milletvekillerimize, siyasi partilerimize, Meclisimizin tüm birimlerine çalışmalarında Rabbim'den üstün başarılar diliyorum.

Siyasette faklı kulvarlarda rekabet halinde olsak da söz konusu memleket olunca ortak paydada buluşmamız milli meseledir. Mesele Türkiye ise gerisi teferruattır. Bu anlayış ile hareket eden herkesin başımızın üzerinde yeri vardır. Milleti temsil gibi ulvi görevi icra eden vekillerimize çalışmalarında rabbimden başarılar niyaz ediyorum. Burası aynı zamanda demokrasimizin merkez üssüdür. 

15 Temmuz gecesi savaş uçaklarının sonik patlamalarına ve tepesine yağan bombalara rağmen milletin emanetine sahip çıkan meclisimiz ikinci defa gaziliğe müşerref olmuştur. Darbe girişimini püskürterek dünya parlamentoları arasında adını onurla yazdırmıştır.

Bugün, burada, milleti temsil görevini şanla, şerefle, büyük bir mesuliyet duygusuyla yerine getiren tüm milletvekillerimizin, 15 Temmuz ruhunu her daim ihya edeceklerine inancım sonsuzdur. Bu vesileyle Malazgirt'teki ilk akınlardan İstanbul'un Fethine, Kurtuluş Savaşı'ndan 15 Temmuz destanına, istiklal ve istikbalimiz uğruna canlarını feda eden tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle yâd ediyorum. Hepsinin ruhları şâd, kabirleri nur, makamları cennet olsun, diyorum.

“SOYKIRIMA EN GÜÇLÜ TEPKİ TBMM’DEN GELDİ”

Şunu da büyük bir gurur ve memnuniyetle belirtmekte fayda görüyorum: Meşruiyetini doğrudan doğruya milletimizden alan Türkiye Büyük Millet Meclisi, daima hakkın, haklının ve mazlumun yanında oldu. İsrail yönetiminin Gazze'de ve Filistin'in diğer bölgelerinde iki yıldır sürdürdüğü soykırıma; bölgede estirdiği devlet terörüne en güçlü tepki, 86 milyon vatandaşımızın temsil edildiği bu koltuklardan yükseldi. Gazze'deki "toplu-kıyıma" karşı sergilediği tavizsiz tavırla milletimizin vicdanına tercüman olan Meclisimiz, yayımladığı 7 ortak bildiriyle farkını ortaya koymuştur.

Özellikle Genel Kurul tarafından 29 Ağustos'ta kabul edilen "İsrail'in Filistin Halkına Yaptığı Soykırım Hakkında Tezkere", zulme göz yumanlar ve gaflet çukurunda boğulanlar için çok güçlü bir mesaj teşkil etmiştir. Filistin'i Destekleyen Parlamentolar Grubu bünyesindeki çalışmalar da, Gazze ve Filistin diplomasisi bağlamında Meclisimizin bir diğer başarısıdır.

Hasılı bu yüce çatı, Gazze sınavını tarihimize ve milli seciyemize yaraşır biçimde, tam ve eksiksiz şekilde, iftiharla vermiştir. Filistinli mazlumlarla dayanışma sergileyen siyasi partilerimize ve değerli milletvekillerimize kalpten teşekkür ediyorum. Rabbim hepinizden razı olsun.

"Gazzeli kardeşlerimizin yanında dimdik durduk"

Biz de geçen hafta katıldığımız Birleşmiş Milletler 80'inci Genel Kurulu başta olmak üzere her platformda, Filistin davasının gür sesi olduk. Şahsımızı, hükümetimizi ve ülkemizi hedef alan karalama kampanyaları karşısında izzetli duruşumuzu en güçlü şekilde muhafaza ettik. Dünyanın en modern silahlarıyla topraklarına saldıran işgal kuvvetlerine kahramanca direnen Gazze'nin yiğit evlatlarını asla yalnız bırakmadık.

Gazze'ye 102 bin tonu aşan insani yardım ulaştırarak, İsrail'le ticareti bundan 1,5 yıl önce tamamen keserek, Uluslararası Adalet Divanı'nda açılan Soykırım Davasına müdahil olarak... Daha burada sayamayacağımız nice diplomatik, hukuki, ekonomik adımla, Allah'a hamdolsun, Gazzeli kardeşlerimizin yanında dimdik durduk.

Türkiye'nin çabalarının en yakın şahidi Gazzeli kardeşlerimizdir. Filistin halkı bizim kendileri için neler yaptığımızı, nasıl bir özveriyle gayret ettiğimizi çok ama çok iyi bilmektedir. Ancak buna rağmen, ülkemizin ve hükümetimizin, bu konuda sicili hiç de parlak olmayan çevrelerden gelen haksız ve hadsiz eleştirilere maruz kaldığını görüyor, bundan dolayı büyük üzüntü duyuyoruz.

“Filistin davasıyla 2 yıl önce tanışmadık”

Ne şahsımız ne de birlikte yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız, birileri gibi Filistin davasıyla 2 yıl önce tanışmadık; biz bu davaya ömrümüzü adadık. Allah izin verirse son nefesimize kadar da Filistin'in ve ilk kıblemiz Kudüs-ü Şerif'in hakkını korkusuzca savunmaya devam edeceğiz. Şundan hiçbir şüphe duymuyorum: İnşallah tarih, Gazze'deki bu omurgalı duruşumuz sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti'ni çağının vicdan abidesi olarak altın harflerle yazacaktır.

Burada şunun da özellikle bilinmesini isterim: Amerikan Başkanı Sayın Trump'la gerçekleştirdiğimiz görüşmede de, Gazze'de akan kanın durdurulması gündemimizin ilk sırasında idi. Bu konuda tekliflerimizi yaptık, çıkış yollarını gösterdik, kalıcı barış için nelere ihtiyaç duyulduğunu çok net biçimde ortaya koyduk.

“Gazze kana, göz yaşına ve yıkıma artık doymuştur”

Bizim ilkemiz şudur: Savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz. Filistinli kardeşlerimiz onurlu mücadeleleriyle barışı ve huzuru dünyada en fazla hak eden millettir. Hak ettikleri o kalıcı barış ortamıyla Filistinlileri buluşturmak, önce İslam dünyasının sonra da uluslararası toplumun Gazze'ye borcudur. Gazze kana, göz yaşına ve yıkıma artık doymuştur. Bu utanç, bir an önce son bulmalıdır.

Biz tek bir masumun daha hayattan kopartılmasını, tek bir çocuğun daha açlıktan ölmesini, Gazze'ye tek bir bombanın daha düşmesini istemiyoruz. Türkiye olarak bunun için çalışmaya tüm gücümüzle devam edeceğiz. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin Devleti kuruluncaya kadar, inşallah, mücadelemiz sürecek.

Yaşanan onca acıya, oluk oluk akıtılan onca masum kanına rağmen, umudumuzu muhafaza ediyoruz. Nasıl ki 14 yıllık karanlığın ardından Suriye'nin özgürlüğüne kavuştuğunu görmeyi Rabbim bizlere nasip ettiyse... Allah'ın izniyle "nehirden denize" barışın, huzurun ve güvenliğin hâkim olduğu güzel günleri de göreceğimize tüm kalbimle inanıyorum. Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimize de buradan dayanışma mesajlarımızı gönderiyor; her zaman yanlarında olan Türkiye'nin, inşallah bundan sonra da yanlarında olmaya devam edeceğini önemle ifade ediyorum.

“Terörsüz Türkiye hedefimize yönelik tarihi adımlar atTIKı”

Geçen yıl tam bu vakitte, yeni yasama dönemi başlangıcında, bu kürsüde, iç cephenin tahkimine dikkat çekmiş; topluma örnek olacak şekilde Meclisimizin iktidar ve muhalefetiyle, uyum, ittifak, uzlaşı, karşılıklı saygı çerçevesinde çalışması temennilerimi dile getirmiştim. Aynı gün, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, gerek Meclis Genel Kurulu'nda nazik tavrıyla, gerekse Meclis dışında yaptığı ufuk açıcı beyanatlarıyla, iktidar ve muhalefetiyle, terörsüz bir Türkiye'nin inşası için düşüncelerini paylaştı.

Geride bıraktığımız 1 yıl içinde, terörsüz Türkiye hedefimize yönelik tarihi nitelikte adımlar atıldı, önemli mesafeler alındı. Bu vesileyle, engin siyasi tecrübesi, birikimi ve dirayetiyle terörsüz Türkiye idealimizin mimarlarından olan Sayın Devlet Bahçeli'ye bir kez de huzurlarınızda ülkem ve milletim adına teşekkürlerimi ifade ediyorum. Aynı şekilde, bu 1 yıllık süreçte, yapıcı duruş ve çabalarıyla Türkiye'nin terörden arındırılması yolunda önemli katkılar vermiş olan DEM Parti heyetine ve yönetimine de şükranlarımı sunuyorum.

Son nefesine kadar terör duvarının yıkılması, ülkemizin her karışında barış ve kardeşliğin egemen olması için ter döken İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder'i de burada rahmetle anıyorum. Geride bıraktığımız 1 yıl içinde, terör örgütü saldırılarını durdurmuş, kendisini feshettiğini açıklamış, sembolik bir törenle silahlarını yakmıştır. 1984'ten bu yana hem on binlerce can kaybına, hem de 2 trilyon dolarlık ekonomik kayba yol açan terör belası, böylece bitme noktasına gelmiştir.

"SURİYE'DE DEJAVU YAŞANMASINA İZİN VERMEYİZ"

86 milyonun bir olduğu Türkiye enerjisini refah için harcayacaktır. İnşallah yeni atılımlara da fırsat oluşacaktır. Sınırlarımızın ötesindeki Kürt kardeşlerimizin terör örgütleri baskısı ile Müslüman düşmanı ülke ve odaklar tarafından istismar edilmesine rıza göstermeyiz. Suriye'nin bölünme planlarının bugün e karşısındayız. Gerekse herhangi bir terör oluşumunu önlemek için diplomasinin tüm kanallarını devreye aldık. 

Diplomatik girişimler cevapsız kalırsa Türkiye'nin politikası bellidir. Türkiye Suriye'de bir dejavu yaşanmasına izin vermeyecek. Bu ilkeli tavrımız Kürt kardeşlerimizin aleyhine değil tam tersine onların lehinedir. Bölgemizin terörden kurtarmak için bir adımdır. Hepimiz ortak geleceğin yolcularıyız. Biz birbirimize duvarın tuğlaları gibi kenetlenirsek bölgedeki barış gerçekleşecektir. Aramıza simsarlar girdiğinde çatışma, kan gözyaşı eksik olmayacaktır. Nasıl Çanakkale'de Türk Kürt Arap birlikte vatanı savunduysa yakında da ülkenin refahını kalkınmasını birlikte tahkim edecektir.

"DEPREMİN İZLERİNİ SİLMEYİ BAŞARDIK"

6 Şubat'ın izlerini silmeyi başardık. 350 bininci konutun kurasını çekiyoruz. Yıl başına kadar 450 bin konutu teslim etmek için canla başla çalışıyoruz. Bugüne kadar deprem bölgemiz için kamu olarak güncel rakamlarla 3,6 trilyon lira, yani yaklaşık 90 milyar dolarlık harcama yaptık.

Önceliğimiz, halkımızın hayat pahalılığı sorununu kalıcı olarak çözmektir. Enflasyon rakamları son 45 yılın en düşük enflasyonu oldu. Hedef bu yılın sonunda yüzde 30'a indirmek. 

2026 senesi Türkiye ekonomisinde reform yılı olacak. Sanayiden teknolojiye, tarımdan enerjiye, ekonomimizin tüm alanlarında büyük bir dönüşüm başlatıyoruz.

Bütçe açığımızın millî gelire oranını bu yıl yüzde 3,6’ya; 2026’da ise yüzde 3,5’e indirmeyi öngörüyoruz. İhracat tarafında da hamdolsun çok iyi gidiyoruz. Ağustos ayında yıllık bazda ihracatımız 269 milyar doları aştı. Altın ithalatının yüksek düzeyde seyretmesine rağmen, dış dengemiz hızla iyileşti. 

2025 yılını milli gelire oranla sadece yüzde 1,4’lük bir cari açıkla kapatmayı ümit ediyoruz. Dış kaynaklara erişim noktasında da çok ciddi kazanımlar elde ettik. Gerek bankacılık, gerekse reel sektörümüz için finansmana erişim hem kolaylaştı, hem de maliyetler belirgin şekilde geriledi. Dış borcumuzun milli gelire oranı son 14 yılın en düşük seviyesine indi. Öte yandan, rezerv yeterliliği noktasında da tarihî başarılara imza attık. Merkez Bankamızın brüt rezervleri 179 milyar dolara ulaştı. 

Programımızın etkisiyle risk primimiz ve borçlanma maliyetlerimiz geriledi; Türk lirasına olan güven her geçen gün artmaya başladı. Küresel ekonomideki belirsizliklere, ticaret ortaklarımızdaki düşük büyüme oranlarına rağmen Türkiye ekonomisi, hamdolsun, büyümesini sürdürdü. 2025’in ilk yarısında yıllık büyümemiz yüzde 3,6 olarak gerçekleşirken, millî gelirimiz yıllıklandırılmış bazda 1,5 trilyon dolara yaklaştı. Üretim cephesinde ise, ziraî dona bağlı olarak daralan tarım sektörü hariç, tüm sektörlerde katma değer artışı kaydettik. İmalat sanayimiz son çeyreğin en yüksek performansını sergiledi. Tüketimle yatırım arasındaki denge korunurken, istihdam tarafında da son derece olumlu gelişmeler yaşandı. 

İşsizlik oranımız tam 28 aydır tek hanelerde seyrediyor. Bir başka güzel gelişmeyi, bir başka rekor seviyeyi turizmde gördük. 2025 yılında ilk 6 ayda 25,8 milyar dolar gelirle tüm zamanların ilk 6 aylık gelir rekorunu kırdık. 2025 yıl sonunda 64 milyar dolar turizm gelirine emin adımlarla ilerliyoruz. Aynı başarı hikayesini sağlıkta, eğitimde, ulaştırmada, enerjide, sosyal politikalarda, tarımda, sanayide özellikle savunma sanayinde de görmek mümkündür. Türkiye bütün bu alanlarda kendisiyle yarışarak kısa sürede, çok büyük atılımlara imza atmıştır. İnşallah yakaladığımız bu güçlü ivmeyi hızlandırarak sürdüreceğiz. Son olarak, yapısal reform gündemimize de kısaca değinmek isterim: 2026 senesi, Türkiye ekonomisinde adeta bir reform yılı olacak. Sanayiden teknolojiye, tarımdan enerjiye, ekonomimizin tüm alanlarında büyük bir dönüşüm başlatıyoruz. Yerel yönetimlerde mali disiplini güçlendirecek adımları da devreye alarak kamuda şeffaflığı, hesap verebilirliği ve verimliliği daha da pekiştireceğiz. Ülkemiz, milletimiz ve ekonomimiz için şimdiden hayırlı-uğurlu olsun.

"Çok ciddi bedeller ödedik, nice saldırıları göğüslemek zorunda kaldık"

Bizler, hepimiz burada, her seçimde sandıkları demokrasimizin bayram yerine çeviren on milyonların takdir ve teveccühüyle bulunuyoruz. Türkiye’de tek bir meşruiyet kaynağı vardır; o da aziz milletimizin tertemiz iradesidir. Biz siyaset sahnesine ilk çıktığımızdan beri “meşruiyetin kaynağı millettir” dedik ve millet egemenliğini çok güçlü şekilde tesis etmeye çalıştık. 

Yarım asra yaklaşan siyasi hayatımız boyunca girdiğimiz tüm mücadeleleri daima sandıktan çıkan iradeden aldığımız icazet ve yetkiyle yürüttük. Bakınız, bu ülkede, bir dönem egemenlik kağıt üzerinde millete ait olsa da, hakikatte sermayenin, medyanın ve mütegallibenin tasallutu altındaydı. Vesayetin kılıcı, yıllarca milli iradenin tepesinde sallanmaya devam etti. Hakimiyeti, imtiyazlıların elinden aldık, asıl sahibi olan millete teslim ettik. Bunun için gerçekten çok çalıştık, çok mücadele verdik; çok ciddi bedeller ödedik, nice saldırıları göğüslemek zorunda kaldık. Ama sonuçta Türkiye’de milletin iradesini her alanda egemen kıldık. 

Şunu bugün bir kez daha açık açık söylüyorum: Türkiye’de gücünü halktan almayan ayrıcalıklara yer yoktur. Türkiye’de, siyasette, hukukta, ekonomide, kamuda, sosyal ve gündelik hayatta, milletin iradesine dayanmayan imtiyazlara yer yoktur. İnşallah hiçbir zaman da olmayacaktır. Egemenliğin kaynağı milletin iradesidir; millet de bu iradesini Yürütmede seçilmiş Cumhurbaşkanı, Yasamada milletvekilleri aracılığıyla kullanır. 

Bazı muhalefet aktörlerinin belli periyotlarla, özellikle ortaya dökülen kimi skandalları perdelemek için gündeme getirdiği suni tartışmalar, milletimizin 14-28 Mayıs seçimlerinde ortaya koyduğu iradeye saygısızlıktır; milletin bizatihi kendisine yapılmış büyük bir hürmetsizliktir. Milletimiz, Cumhurbaşkanlığında şahsımıza, Meclis’te sizlere 5 yıllık yetki vermiştir. Aziz milletimizden sandıkta aldığımız bu yetkiyi, inşallah sonuna kadar en güzel, en verimli şekilde kullanacağız. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sağladığı hızlı ve etkin karar alma, bunları uygulama imkanlarıyla Türkiye Yüzyılımızın inşasını sürdüreceğiz. Yasama organımızın siz kıymetli üyelerinin sergileyeceği hassasiyet, Yürütme olarak bize bu çabalarımızda güç ve moral aşılayacaktır. Son 23 yılda, sizlerin de destekleriyle alınan büyük mesafeyi, Türkiye Yüzyılına yakışacak ve Türkiye’ye dar gelmeyecek yeni bir anayasa ile taçlandırma arzumuza da sahip çıkacağınıza yürekten inanıyorum. 

Şunu Yüce Meclisin ve ekranları başında bizleri takip eden kardeşlerimizin bilmesini istirham ediyorum: Biz, Türkiye’nin imkanlarını, potansiyelini, zenginliklerini daha da artırmak için koşturuyoruz. Biz, Türkiye’nin kaynaklarını, yine Türkiye’nin ihtiyaçları için, bu ülkenin 86 milyon vatandaşı için, gençleri ve geleceği için seferber ediyoruz. 

Türkiye merkezli düşünen, üreten, çalışan herkesi de, bu mücadelede yol arkadaşı olarak görüyoruz. Bu millet için çalışan, çabalayan, söz söyleyen, siyaset yapan kim varsa, aynı hedefe doğru beraberce yol almaktan mutluluk duyarız. Ama öksüzün, yetimin, işçinin, çiftçinin, emeklinin, tüccarın, sanayicinin, esnafın hakkına el uzatana da zerre miskal merhamet göstermeyiz. Bu konudaki tavizsiz duruşumuzu muhafaza etmekte kararlıyız. Rabbim yar ve yardımcımız olsun, diyorum.

Bu düşüncelerle 28’inci Dönem 4’üncü Yasama Yılı’nın tekrar hayırlara vesile olmasını diliyorum. Siz değerli milletvekillerimize yeni yasama yılında da Cenab-ı Allah’tan muvaffakiyetler temenni ediyorum. Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...