Stokçular, karaborsacılar, ekonomik kuşatmadan nemalanmaya çalışan utanmazlar, TÜİK’in açıklamalarıyla bir defa daha ifşa olmuşlardır. Haksız kazanç, yağmacılık, vurgunculuk ayıptır, ahlaksızlıktır, edepsizliktir.

Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti ile meselesi olanların, şanslarını bu defa da ekonomi üzerinden deneyeceklerini biliyor ve söylüyorduk. Nitekim, Türkiye ekonomisi kasıtlı biçimde bir kur savaşının içine çekildi. Okyanus ötesinden başlayan bir saldırı ile karşılaştık. İçerideki işbirlikçilerin de yardım ve desteği ile ne yazık ki büyük hasar aldık. Bu hasarın boyutları ve sonuçları henüz tam olarak ortaya çıkmamıştır. Kesin olan, çok ciddi ve derin bir sarsıntı geçirdiğimizdir. Bu sarsıntı henüz atılabilmiş değildir. Daha da büyüyebileceği gibi, azalıp yok olması da mümkündür. Dikkatli olmak, yeni tedbirler almak ve her ihtimale karşı hazırlık yapmak gerekmektedir.

  FIRSATI GANİMET SAYDILAR

Ekonomiye dışarıdan gelen baskıları, yapılan taarruzları kabul etmesek de biliyoruz ve izliyoruz. Ancak, asıl sorun içerideki fırsatçıların yaptığı büyük yıkımdır. Dövizdeki artış karşısında bir direnç ortaya koymak yerine, fırsatı ganimet sayıp zam yağdıranlar, stokçuluğa yönelip vurgun hazırlığı yapanlar ve bunları görmezden duymazdan gelenler içinden geçtiğimiz sıkıntının asıl müsebbipleridir. Fırsatçılara ve soysuzlara rağmen milletimizin dayanışması ve sağduyusu ile döviz saldırısı kısmen püskürtüldü. Dolar geri çekildi ve belli bir seviyeye geldi. Taarruzun başladığı yer dikkate alınırsa, doların fiyatı hala yüksektir ve bir miktar daha geri gitmesi ciddi rahatlama sağlayacaktır. Ancak, asıl mesele doları bahane ederek fiyatlarını katlayanların hiçbir geri adım atmamalarıdır. Bunun nasıl bir yıkım getirdiği, vurgunculara milletin sırtından nasıl kazançlar sağladığı, TÜİK’in açıkladığı son rakamlarla belgelenmiştir.

  AZ SATIP ÇOK KAZANDILAR

Eylül ayında perakende satış hacmi düşmüş olmasına rağmen, cirolar yüzde 22,5 büyümüştür. Bunun anlamı gayet açıktır. Satışlar azaldı, ama yapılan haksız zamlardan dolayı kasaya giren paralar arttı. Birileri az satıp çok kazandı. TÜİK’in rakamları, satılmayan yüzde 3,5 da dahil edilirse bu kazancın yüzde 25’den fazla olduğunu ortaya koyuyor. Yani, vatandaş ekonomik mağduriyet ve fakirleşmenin pençesinde kıvranırken, bu soysuzlar durduk yerde yüzde 25 daha fazla kazanmışlar. Sadece bu kadarla da kalmıyor, bu fırsatçıların yaptığı zamlardan dolayı enflasyon büyüyor ve vatandaş bir defa daha kaybediyor. Ekim ayı enflasyon oranı son 15 yılın en yüksek rakamıdır ve TÜFE aylık yüzde 25,24 olarak gerçekleşmiştir. Gıda enflasyonu yüzde 30’a yaklaşmıştır.

  ZAM ORANINDA İNDİRİM

Enflasyonla mücadele kapsamında binlerce firmanın yüzde 10’luk fiyat indirimine gittiği ilan edildi. Bir lütuf, hatta bağış yapılmış gibi duyuruldu. Biz o zamanda bu karara ihtiyatla yaklaştık. Yapılan çok daha yüksek zamların üzerinden yüzde 10 indirimin bir anlam ifade etmeyeceğini yazdık. TÜİK’in rakamları bizi haklı çıkarmıştır. Cirosunu durduk yerde ve tamamen vatandaşın sırtından en az yüzde 25 büyüten bir firmanın yüzde 10 indirim yapması ne kadar gerçekçi, ne kadar insaflı olabilir? Yapılması gereken bunu her hangi bir orana bağlamadan, döviz bahane edilerek ne kadar zam yapılmışsa, geri çekilmeye bağlı olarak indirimin de aynı oranda gerçekleşmesidir. Bu bir ihsan değil, aklın, vicdanın, ekonomik gerçeklerin ve insan olmanın gereği olarak mutlaka yerine getirilmesi gereken bir görevdir.

  PİYASADA GÜVEN ARTMALI

Ekonomide tedirgin bekleyiş devam etmektedir. Alının tedbirler yerindedir ve faydalı olmuştur, ancak yeterli değildir. Mutlaka üretimi arttıracak, piyasaları dengeleyecek bir şeyler yapmak gerekiyor. Faiz-döviz sarmalı kırılmalı ve piyasalara güven verilmelidir. Yatırım ve üretim dengesini doğru kurmak zorundayız. Katma değer üretmeyen yatırımlar yük olmaktan ileri gitmiyor. Buna belli yerlerden gelen kriz çığırtkanlığı eklenince tedirginlik daha da büyüyor. Krizin geçtiği ve normalleşmenin sağlandığı piyasalara sonuçlarıyla birlikte yansımalıdır. Döviz artınca fiyat etiketlerini anında şişirenler, artık sıranın kendilerine geldiğini görmelidirler. Vatandaşlık da, insanlık da, vicdan da bunu gerektiriyor.

  NİMETİ PAYLAŞANLAR KÜLFETİ DE PAYLAŞMALI

Stokçular, karaborsacılar, ekonomik kuşatmadan nemalanmaya çalışan utanmazlar, TÜİK’in açıklamalarıyla bir defa daha ifşa olmuşlardır. Haksız kazanç, yağmacılık, vurgunculuk ayıptır, ahlaksızlıktır, edepsizliktir. Sayın Bahçeli’nin daha önce grup konuşmasında belirttiği gibi, dövizin yükselişinden fiyatları artıranlar, inince geri almazlarsa kazandıkları her lira haramdır, zıkkımdır, burunlarından gelecektir. Vatandaşlarımız nimette en arkada, külfette en önde olmamalıdır. Bu işleyiş, bu haksız süreç mutlaka değişmeli, dönüşmelidir. Kimse yangına körükle gitmemelidir. Zor bir dönemden geçiyoruz. Elbirliği ile bunun da üstesinden geliriz. Karamsar olmaya da, vurdumduymaz bir tavır içinde bulunmaya da gerek yoktur. Bu ülke bizim. Gidecek başka yerimiz yok. Nimeti nasıl paylaşmakta kimseye sıra vermeyenler, külfete de ortak olmak zorundadırlar. Bunu sağlayabilirsek, gerisi kendiliğinden gelecektir.