TÜRKGÜN gazetesi olarak tarihi bir görev yaptık ve zilletin paylaşamadığı adayın gerçek yüzünü, belgeleriyle kamuoyuna duyurduk. Buna rağmen, böyle bir ismin hâlâ aday olarak anılıyor olması, zilletin çaresizliğini belgelemektedir.

Yerel seçimler için aday belirlemelerde son aşamaya gelindi. Muhtemelen ay sonuna kadar bütün partiler belediye başkan adaylarının tamamını açıklamış olacaklar. Sonrasında haraketli geçeceği anlaşılan bir seçim süreci yaşanacaktır ve son kararı Türk milleti sandıkta verecektir.

Adayların yerel seçimlerde önemli olduğunu daha önceki yazılarımızda değerlendirmiştik. Partilerin bilinen, tanınan, toplumda karşılığı olan, beldesinde sevilen ve sayılan isimlere yönelmesi son derece doğaldır. Ancak, belli bir popülaritesi var diye şaibeli adaylarla yola çıkmak, önce rakibe, sonrasında da seçmene saygısızlıktır. 31 Mart seçimleri Cumhur İttifakı'nın iş birliği ve zilletin yıkım çabaları arasında geçecektir. Bunu bir tahmin olarak söylemiyoruz, gelişmelerin gösterdiği kaçınılmaz bir sonucu şimdiden dile getiriyoruz. Zillet, siyasi ikbal uğruna her şeyi göze almış durumdadır ve bu uğurda feda edemeyeceği hiçbir değerin olmadığını her söz ve davranışıyla ortaya koymaktadır.

HEDEFLERİ KAOS ÇIKARMAK

Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere büyükşehirler yerel seçimin kilit noktalarıdır. Zilletin buralarda sonuç alması durumunda, nelerin olabileceği bellidir. Sayın Devlet Bahçeli’nin bu konuda aylar öncesinden yaptığı uyarının ne kadar haklı ve yerinde olduğu, daha şimdiden ispatlanmıştır. Üç büyükşehrin zilletin eline geçmesi durumunda, ülkenin bir kaosa sürükleneceğini görmemek için siyasi kör olmak gerekiyor. Siyaseti kilitleyeceklerini, milleti sokağa dökeceklerini, sistem ve hükümet tartışmalarıyla ülkeyi bir açmaza çekeceklerini her fırsatta dile getiriyorlar. Bununla da kalmıyor, yerel seçimlerde sonuç alabilmek için her türlü kumpası kuruyor, her yolu deniyorlar. PKK uzantısı HDP ile iş birliği artık gizlenemeyecek bir şekle girmiştir. İP’in bu kirli ve rezil ortaklığı milletten kaçırabilmek için Meclis'te oynadığı oyunlar, MHP üzerinden yürüttükleri yalan, iftira ve karalama kampanyaları ifşa olmuştur, ama yine de bu kepazelikten vazgeçecek gibi görünmüyorlar.

İLKE VE ETİK YOK

Nasıl bir telaş yaşadıklarının, neleri göze aldıklarının bir başka örneği de Ankara adayı konusunda ortaya çıkmıştır. Kerameti kendinden menkul bir adayı paylaşabilmek için açık ve aleni şekilde at pazarlıkları yürütmüşler, sonrasında da diğer şehirler üzerinden yapılan alışverişle bir noktaya gelmişlerdir. Siyaset yok, program yok, plan yok, teşkilat yok, ciddiyet yok, ilke ve etik zaten hiç yok. Bunlardan sadece bir tanesi olsaydı, sırf önceki seçimlerde yüksek oy aldı diye, şaibeli bir aday üzerinde bu kadar pazarlık yapılır mıydı?

TARİHİ GÖREV YAPTIK

Paylaşamadıkları adayın foyası ortaya çıkmıştır ve bugünden siyaseten tükenmiştir.TÜRKGÜN gazetesi olarak tarihi bir görev yaptık ve bu adayın gerçek yüzünü, belgeleriyle birlikte Türk kamuoyuna duyurduk. Tehdit, sahtecilik ve şantaj mahkeme kararıyla sabittir. Yargıtay onayından da geçmiş ve bu suçlardan cezası kesinleşmiş birinden söz ediyoruz. Bu yüzden mal varlığına haciz konulmuştur. Tehdit edilen, sahte senetlerle şantaj yapılan iş adamının avukatı, tehditlerini sürdürdüğü ve delilleri karartma şüphesi sebebiyle, CHP ve İP’in paylaşamadığı bu ismin tutuklanması talep edilmiştir. Bu sicile rağmen, böyle bir ismin hâlâ aday olarak anılıyor olması, CHP Parti Meclisi’nde oylamaya sokulması, zilletin çaresizliğini gösterirken, oy uğruna nelerin göze alındığını da belgelemektedir. Bizi çok şaşırtan ve hatta dehşete düşüren bir başka gelişme de, bu kadar açık ve kesin belgelere rağmen, medyanın bu durumu görmezden gelmesi ve malum ismi hâlâ parlatmaya uğraşmasıdır.

ZİLLETİN SİCİLİNE UYGUN

Aslına bakarsanız CHP ve İP’in böyle bir isimde ısrar etmesine şaşırmamak gerekiyor. Zira, sicilleri ve siyaset anlayışları bu duruma son derece uygundur. FETÖ kumpası ile MHP’yi ele geçirmek için tarlada kurultay yapmaya kalkışanlar bunlar değil miydi? O zamanlarda bugün İP’i oluşturanlar tezgah kuruyordu, CHP’liler de açıklamalarıyla, belediyelerin tahsis ettiği salonlarla onlara yardımda bulunuyordu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı operasyonlara kara çalan, “Ne işimiz var Afrin’de” diyerek, PKK ve uzantılarının sözcülüğüne soyunan, bölücülük, halkı isyana teşvik ve terör örgütüne yardım gibi suçlamalarla hapishanede bulunan Selahattin Demirtaş’a özgürlük isteyen, HDP’yi Kürtlerin siyasi temsilcisi olarak tanımlayan yine CHP ve İP’in sözcüleri değil miydi?

BİRBİRLERİNİ TAMAMLIYORLAR

Birbirlerini sırtlayarak Meclis'e taşıdılar, şimdi orada ittifak kuruyor, oradan saldırıyorlar. CHP, İP’in hamisi; İP, CHP’nin arka bahçesi; HDP hepsinin ortak hanesi. Nasıl da birbirlerini tamamlıyorlar? Bu hallerine bakmadan bir de çıkıp MHP’ye laf yetiştirmeye çabalamaları siyasi arsızlığın zirvesidir. HDP’yi merkeze alıp, bu ülkeyi felakete sürüklemek için her türlü iş birliğini yapmayı kendilerinde hak görecekler, ama MHP’nin ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunmak, Türk milletinin geleceğini teminat altına almak, bekamıza yönelik amansız saldırıyı kavuşturmak için Cumhur İttifakı içinde yer almasını, büyük bir kabahat olarak anlatacaklar. Zillete düşmek tam da budur. Bu milletin zillete geçit verdiği nerede görülmüştür?