ATATÜRK’E GÖRE LOZAN ANTLAŞMASI (1)

“Saygı değer Efendiler, Lozan Barış Antlaşması’ndaki hükümleri öteki barış teklifleriyle daha fazla karşılaştırmanın yersiz olduğu düşüncesindeyim. Bu antlaşma, Türk milletine karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevres Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir!”

G. M. Kemal Atatürk, Nutuk, 1927.

Atatürk, Nutuk’ta Lozan Antlaşması’na geniş bir yer ayırmış, Lozan Antlaşması ile kazanılanların neler olduğunu daha iyi anlatabilmek için de, Lozan’ın kararlarını kendisinden önceki dört antlaşma şartları ile karşılaştırmalı bir şekilde vermiştir. Atatürk değerlendirmesini önceki antlaşmalar ve Lozan’da gündemi meşgul eden 12 ana başlık altında değerlendirmiştir. Nutuk’tan bu bölümü başlıklar dâhil aynen alarak vereceğiz. Bugün de değişik şekillerde yaşadığımız sorunlar bakımından özellikle, “Sınırlar, Kafkasya (Ermenistan), Kürdistan” ve nihayet “Azınlıkların Korunması” başlığı altındaki değerlendirmeler dikkate değerdir. Atatürk’ün mukayeseli (karşılaştırmalı) Lozan değerlendirmesi şöyledir:

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI

Türkiye Büyük Millet Meclisinin ikinci seçim dönemi, yeni Türkiye Devleti’nin tarihinde, mutlu bir geçiş devresine rastladı. Gerçekten de dört yıllık istiklal mücadelemiz, milletimizin şanına layık bir barış ile sonuçlanmış bulunuyordu.

24 Temmuz 1923’te Lozan’da imza edilen antlaşma, 24 Ağustos 1923’te Mecliste onaylandı.

Mondros Ateşkes Anlaşmasından Sonra Türkiye’ye Yapılan Dört Barış Teklifi Arasında Bir Karşılaştırma

Efendiler, Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra, düşman devletler tarafından Türkiye’ye dört defa barış şartları teklif edilmiştir.

Bunların birincisi, Sevres taslağıdır. Bu taslak hiçbir görüşmenin ürünü olmayıp İtilaf Devletleri tarafından Yunan Başvekili Mösyö Venizelos’un da katılmasıyla düzenlenmiş ve Vahdettin’in hükümeti tarafından 10 Ağustos 1920’de imza edilmiştir.

Bu taslak, Türkiye Büyük Millet Meclisince tartışmaya değer bile sayılmamıştır.

İkinci barış teklifleri, Birinci İnönü Muharebesi’nden sonra toplanan Londra Konferansı’nın sonunda 12 Mart 1921 tarihinde yapılmıştır. Bu teklifler Sevres Antlaşması’na bazı değişiklikler getiriyor ise de, üzerinde durulmamış olan meselelerde Sevres taslağındaki maddelerin olduğu gibi bırakıldığını kabul etmek gerekir.

Bu teklifler, bizce tartışmaya yol açmadan İkinci İnönü Muharebesi’nin başlamasıyla sonuçsuz kalmıştır. Üçüncü barış teklifleri, 22 Mart 1922’de, yani Sakarya zaferinden ve Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşması’ndan sonra ve yakında yeni bir taarruzumuzun beklendiği sıralarda, Paris’te toplanan İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanları tarafından yapılmıştır. Bu tekliflerde, artık işe Sevres taslağını temel olarak ele alma usulünden vazgeçilmiş ise de, ana çizgileri ile milli gayemizi gerçekleştirmekten uzaktı. Dördüncü teklif Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla sonuçlanan görüşmelerdir.

İtilaf Devletleri’nce Türkiye’ye kabul ettirilmesi düşünülen esaslar ile Milli Mücadele sayesinde ulaşılan sonucu açıkça gözler önüne serebilmek için, bu dört türlü teklif arasında en önemli noktaları içine alacak şekilde kısa bir karşılaştırma yapmayı yararlı sayarım.

1. SINIRLAR

a) Trakya Sınırı:

Sevres’de: Çatalca hattından biraz ileride bulunan Podima-Kalikratya hattı.

Mart 1921 teklifinde: Söz konusu edilmemiştir.

Mart 1922 teklifinde: Tekirdağ bize, Babaeski Kırkkilise ve Edirne Yunanlılara kalacak şekilde bir hat.

Lozan’da: Karaağaç da bizde olmak üzere Meriç hattı.

b) İzmir Bölgesi:

Sevres taslağında: Bu bölgenin sınırları Kuşadası, Ödemiş, Salihli, Akhisar ve Kemer iskelesine az çok yakın yerlerden geçmektedir.

Bu bölge, Türk hâkimiyetinde kalacak, fakat Türkiye, bu hâkimiyetini kullanma hakkını Yunanistan’a devredecek. Türk hâkimiyetinin belirtisi olarak, İzmir şehrinin dış istihkâmlarından birinde Türk bayrağı bulunacak. Bir bölge meclisi toplanacak ve beş yıl sonra bu meclis, bu bölgenin sürekli olarak Yunanistan’a katılmasına karar verebilecekti.

Mart 1921 teklifinde:

İzmir şehri Türk hâkimiyetinde kalacak, İzmir şehrinde bir Yunan kuvveti bulunacak ve İzmir bölgesinin geri kalan yerlerinde, çeşitli unsurların nüfus oranlarına göre oluşturulacak bir jandarma birliği görev alacak ve buna İtilaf Devletleri’nin subayları komuta edecek. Yönetim işlerinde de yine aynı nüfus oranı göz önünde bulundurulacak, bölgenin Milletler Cemiyeti’nce tayin edilecek bir Hristiyan valisi olacak, bunun yanında seçim yoluyla kurulmuş bir meclis ile bir danışma kurulu bulunacak. Valilikçe, Türkiye’ye gelir artışına göre ayarlanacak bir vergi konacak; bu anlaşma beş yıl süre ile geçerli olup iki taraftan birinin isteği üzerine Milletler Cemiyeti’nce değişikliğe uğratılabilecek.

Mart 1922 teklifinde: Bütün Anadolu ve dolayısıyla İzmir de bize geri verilecek yolunda aldatıcı bir vaat. İzmir Rumlarının yönetime adaletli bir şekilde katılmasını sağlamak için ve anı hakkın Yunanistan’da kalacak Edirne Türklerine de verilmesi şartıyla bir usul tespiti konusunda İtilaf devletleri, Türkiye,ve Yunanistan ile anlaşacaklardır.

Lozan’da: Elbette bu gibi meseleler söz konu bile edilmemiştir.

c) Suriye Sınırı:

Sevres’de: Akdeniz kıyısında aşağı yukarı Karataş burnundan başlayarak Osmaniye, Bahçe, Gaziantep, Birecik, Urfa, Mardin ve Nusaybin’i epey güneyde ve Suriye topraklarında bırakan bir sınır.

Mart 1921’de: Aşağı yukarı şimdiki sınır olmak üzere Fransızlarla ayrıca bir anlaşma imzalanmıştır.

Lozan’da: 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Anlaşması’ndaki sınır olduğu gibi bırakılmıştır.

d) Irak Sınırı:

Sevres’de: İmadiye bizde kalmak şartıyla, Musul ilinin kuzey sınırı.

Mart 1921 teklifinde: Söz konusu edilmemiştir.

Mart 1922 teklifinde: Söz konusu edilmemiştir.

Lozan’da: Çözüm daha sonraya bırakılmıştır.

e) Kafkas Sınırı:

Sevres’de: Türk-Ermeni sınırının tayini Amerika Cumhurbaşkanı Wilson’a bırakılmıştır. Wilson, sınır olarak Karadeniz kıyısında Giresun’un doğusundan başlayan, Erzincan’ın batı ve güneyinden, Elmalı, Bitlis ve Van Gölü’nün güneyinden geçen ve birçok noktada Birinci Dünya Savaşı’ndaki Türk-Rus Cephesini izleyen bir hattı göstermiştir.

Mart 1921 teklifinde: Milletler Cemiyeti bir Ermeni yurdu kurulması için doğu illerinden Ermenistan’a bırakılacak toprakların tespiti için bir komisyon kuracak, Türkiye bu komisyonun kararını kabul edecek.

Lozan’da: Bu konu ortadan kaldırılmıştır.

f) Boğazlar Bölgesi:

Sevres’de: Rumeli’nin Türkiye’de kalan bütün parçaları. Anadolu’nun Adalar Denizi üzerinde aşağı yukarı İzmir bölgesinin sınırından başlayarak Manyas Gölü’nün güneyine, Bursa’nın ve İznik’in biraz kuzeyinden Sapanca Gölü’nün batı ucundan Ahabadr deresinin göle döküldüğü yere kadar uzanan bir hatla sınırlandırılmış bölge. Bu bölgelerde asker bulundurmak ve askeri harekâtta bulunmak hakkı yalnız İtilaf Devletleri’ne aittir. Bu bölgedeki Türk jandarması da İtilaf Devletleri’nin komutası altında olacaktır. İtilaf Devletleri, bu bölge içinde, askeri maksatlarla kullanılabilecek yol ve demiryolu yapımını yasaklayabileceği gibi, yapılmış olan yollardan bu gayeyle kullanılacak olanları da tahrip ettirebilecektir.

Mart 1921 teklifinde: Çanakkale güneyinde Bozcaada karşısından Karabiga’ya çekilen hattın kuzeyi ile Boğaziçi’nin her iki yakasında – 25 kilometrelik bir bölge.

Çanakkale boğazına hâkim olan her iki tarafındaki adalar.

İtilaf devletleri yalnız Yunanistan’a kalacak olan Gelibolu ve bize kalacak olan Çanakkale’de asker bulunduracak böylece, İstanbul’u ve İzmit yarımadasını boşaltacak, Türkiye’nin İstanbul’da asker bulundurmasına ve Anadolu’dan Rumeli’ye ve Rumeli’den Anadolu’ya asker geçirmesine izin verecektir.

Mart 1922 teklifinde: Çanakkale’nin güneyinde Erdek yarımadası dışarıda kalmak üzere Çanakkale sancağı. Boğaziçi’nin güneyinde o zaman tarafsız sayılan bölge, yani aşağı yukarı İzmit yarımadası askersiz bölge olacaktır.

Bizde İtilaf Devletleri’nin işgal kuvvetleri kalmayacaktır.

Lozan’da: Gelibolu yarımadası ile Kumbağı, Baklaburnu hattının güney-doğusu, Çanakkale bölgesinde kıyından yirmi kilometrelik bir yer ve Boğaziçi’nin iki yakasında kıyıdan on beş kilometrelik birer bölge ve Marmara’da da İmralı dışındaki adalarla İmroz ve Bozcaada askerden arınmış bir duruma getirilecektir. Hiçbir yerde İtilaf Devletleri’nin işgal kuvvetleri kalmayacaktır.

YARIN: ASKERLİKLE İLGİLİ HÜKÜMLER