Suudi Arabistan bizim için özel bir devlet. Mukaddes topraklar üzerine kurulmuş bu ülkeye, inancımızın gereği olarak her zaman saygılı olmuşuzdur. Tarihten gelen bir sorumluluğumuz da var. Ancak, ecdadımızın çekirge yiyerek savunduğu, bu kutsal toprakların bugün içine düştüğü ağır hasarlı ve hazin manzara, hakikaten kahredicidir ve onur kırıcıdır. Tahammül sınırlarımız zorlanmaktadır ve böyle gitmeyeceği aşikardır.

KAŞIKÇI OLAYI

Kaşıkçı olayı başlı başına bir skandaldır ve hiçbir değer veya ölçü ile izahı mümkün değildir. 2 Ekim 2018 Salı günü, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğuna girdikten sonra bir daha çıkmayan ve kendisinden bir daha haber alınamayan gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın akıbeti resmi olarak açıklanmasa da, artık herkesin malumudur. Konsoloslukta vahşi bir cinayete kurban gittiği anlaşılmaktadır. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez bir durumdur ve olayın etraflı olarak aydınlatılması ve Suud yönetiminin, artık komik bahaneler üretmek yerine, sorumluluğunu üstlenmesi gerekmektedir. Burası şımarık Prenslerin akıllarına eseni yapabilecekleri, hiçbir kuralın olmadığı derme-çatma bir ülke değildir. Olayın detaylarının ortaya çıkması ile birlikte, Türkiye’nin uluslararası hukuk ve kendi menfaatlerinin gereğini yapma hakkı saklı kalmak üzere, en azından bir özür dilenmesi ve bir daha bu tür hadsizliklerin yaşanmayacağı teminatının verilmesi şarttır. Başkonsolosun görevden alınması, geri çekilmesi ile bu defter kapanmaz.

TERÖRE YARDIM EDİYORLAR

Bütün dünyada büyük yankı uyandıran bu olay, Vahabi Suud rejiminin Türkiye’ye karşı hasmane tavırlarının bir başka türevidir. Çok daha vahim şeylere tanıklık ediyoruz. Türkiye’nin varlığına ve birliğine yönelmiş terör örgütlerinin Suudi Arabistan tarafından destek gördüğünü büyük bir üzüntü ve şaşkınlıkla takip ediyoruz. Suudi Arabistan Devlet Bakanı Samir es-Sebhan, ABD’li yetkililerle birlikte terör örgütü YPG/PKK işgalindeki Rakka’nın Ayn İsa bölgesi ve bazı köylerini ziyaret etmekte bir sakınca görmedi. Ziyaretten sonra da büyük bir pişkinlikle Rakka’nın yeniden imarı bahanesiyle, YPG/PKK’ya kullanılmak üzere ABD’ye 100 milyon dolarlık yardım yaptılar.

Bu skandala bir yenisi daha eklendi. Başkan Trump’ın talimatıyla kayıp gazeteci Kaşıkçı’nın durumunu görüşmek üzere Suudi Arabistan’a giden ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun, Riyad’a ayak bastığı saatlerde skandal bir gelişme yaşandı. Suudilerin ABD hesaplarına terör örgütü PYD-PKK için 100 milyon dolarlık para nakli yaptığı ortaya çıktı. Haberi New York Times duyurdu.

KILIÇ DANSI YAPANLAR

Suudi Arabistan yönetiminin ABD’ye bu kadar teslim olması, bizi çok rahatsız etse de, kendi bilecekleri bir iştir. Trump’la kılıç dansı yapan Kralların varlıklarını ve geleceklerini ABD’ye emanet etmeleri çok acı bir durumdur. O Trump ki, özellikle Suud yönetiminin bu aczini dünya önünde malzeme yapmakta hiçbir sakınca görmemiştir. Doğrudan Kral Selman’a seslenerek, “bak Kral, biz olmasak iki hafta bile koltuğunda oturamazsın. ABD ordusu seni koruyor. Bu yüzden bize ödeme yapmalısın.” Diyebilmiştir. Bu skandal sözlere, bu çirkin ve rezil üsluba verilen cevap son derece cılız kalmıştır.

KUDRETLİ ASIRLAR NEREDE?

Peygamber efendimizin doğduğu ve yaşadığı, İslamın mukaddes şehirlerinin bulunduğu topraklarda bütün bunları görmek kahredicidir. Hazreti Ebubekir’in Sadakati, Hazreti Osman’ın ilmi, Hazreti Ömer’in adaleti, Hazreti Ali’nin cesareti nerede kalmıştır? Nerededir zalimlere meydan okuyan, muzlumu koruyan ve kollayan, İslamın şeref ve şanına şahitlik eden kudretli asırlar? Sayın Devlet Bahçeli’nin bir grup toplantısında belirttiği gibi, koltuğu muhafaza için bırakınız haraç vermeyi, bunu aklından geçirmek; başkalarının insaf ve merhametine sığınmak ne İslam’la, ne iman kaideleriyle, ne de bağımsızlık haysiyetiyle bağdaşır. Her gün ölüp ölüp dirileceğine, bir gün ölürsün, fakat adam gibi, kahraman gibi, mükafatı yalnız Allah’tan bekleyen iman eri gibi ölürsün.

Suudi Arabistan’ın diğer Müslüman coğrafyalardaki hali ve davranışı da farklı değildir. Kralın veya şımarık veliaht prensin şahsi hesapları, kendi gelecek arayışları her şeyin önüne geçmiştir. Özellikle muhteşem Türk tarihi ve medeniyeti önünde bir eziklik hissettiklerini saklayamıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ini tehdit eden terör unsurlarına destek verdikleri gibi, bizimle işbirliği yapan devletlere de düşman oldular. Bu kadarla da kalmadı, o toprakları yüzlerce yıl canların ortaya koyarak koruyan, şerefine ve onuruna sahip çıkan Osmanlıyı silmek için özel bir gayret gösteriyorlar. Osmanlının edep ve adap ölçüleri ve çağlara hükmeden medeniyet anlayışı içinde o topraklara götürdüğü bütün hizmetler, neredeyse yok edildi. Yerine koydukları ise birer garabetten ileri gitmediği gibi, İslami edep ve adaba da uymuyor. Söylenecek çok şey var, ama biz yine de susuyor ve bu kadarla yetiniyoruz. Beklentimiz ve dileğimiz Suud yönetiminin bir an önce aklını başına alması, neyi temsil ettiklerinin farkına varması ve tahammül sınırımızı daha fazla zorlamamasıdır.