Kemal Kılıçdaroğlu’nun bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı müjdeli konuşma, özellikle zillet ittifakını temellerinden sarstı. Kılıçdaroğlu 2023’te yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanlığına aday olacağını net şekilde ilan etti. Aslında bu durum olması gerekendir ve şaşılacak bir şey yoktur. Her ne kadar yeni sistemde ana muhalefet diye bir şey olmasa da, alınan oy oranlarına göre ikinci partinin iktidara alternatifi olarak değerlendirilmesi siyasetin tabiatına uygundur. Dolayısı ile ikinci partinin genel başkanının Cumhurbaşkanı adayı olması değil, olmaması şaşırtıcıdır. Kılıçdaroğlu, 2018 seçimlerinde aday olmayarak zaten iktidar gibi bir hedeflerinin bulunmadığını, böyle bir iddia ortaya koymadıklarını göstermişti.

CEVABI BELLİ SORULAR

Bu durumda hemen şu soru akla gelecektir: Şimdi iktidar ihtimali gördüğü için mi, yani yeni sisteme göre Cumhurbaşkanı seçileceğine inandığı için mi şimdiden aday olduğunu açıklıyor? Bu ülkede yaşayıp da bu soruya, “evet” cevabı verebilecek bir tek kişi bile çıkmaz. Siyaseti biraz takip eden herkes, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesinin güneşin akşamdan doğması ihtimalinden daha düşük olduğunu bilir, kabul eder ve söyler. Matematik olarak bu ihtimal sıfır bile değildir. Yine cevap verilmesi gereken bir soru daha var: CHP bir önceki seçimde ortaya çıkan ve hâlâ devam ettiği taraflarca kabul edilen bir ittifakın içinde olduğuna göre, Kılıçdaroğlu bu kararı ortaklarıyla görüşerek, danışarak ve uzlaşarak mı aldı? Bu sorunun cevabı da kesin olarak bellidir. Böyle bir uzlaşma hiçbir şekilde yok.

KENDİ DERTLERİNE DÜŞTÜLER

Bu tespitlerden sonra gelelim asıl soruya: Kemal Kılıçdaroğlu seçimlere 2,5 yıla yakın bir zaman olmasına rağmen, neden şimdiden Cumhurbaşkanı adayı olduğunu açıkladı? Doğal olarak açıklamanın yapılmasından sonra siyasetle ilgilenen herkes bu sorunun cevabını aramaya başladı.

Böyle bir sorunun soruluyor olması bile, zilletin perişan hâlini net olarak ortaya koymaktadır. Cevabı peşin olarak verip, sonra ayrıntıya geçelim: Kılıçdaroğlu ve zilletin bütün ortakları hesaplarının yanlış olduğunu, bırakın Cumhurbaşkanı seçilmeyi veya seçtirmeyi, siyasi ömürlerinin sonuna yaklaştıklarını görmüşler ve kendi dertlerine düşmüşlerdir. CHP daha eski, daha köklü ve daha yüksek oy potansiyeline sahip bir parti olduğu için doğal olarak öne çıkıyor ve belirleyici oluyor. Kılıçdaroğlu, partisini bir kenara bırakmış, kendi siyasi geleceğini teminat altına almanın hamlesini yapmıştır ama nafile.

2018 SEÇİMLERİNDE YAŞANANLAR

Malum bir önceki seçimde zillet bir ortak aday arayışı içine girdi. Kılıçdaroğlu’nun, Abdullah Gül’ü aday yapmak için uğraştığını, ancak Meral Akşener’in kendisinin aday olma ısrarı yüzünden bir uzlaşmaya varılamadığını artık bilmeyen yok. CHP mecburen kendi içinden bir aday çıkardı. Kılıçdaroğlu, istemeyerek de olsa parti tabanından gelen baskılarla Muharrem İnce’yi aday gösterdi. Sonrasında da İnce’yi tamamen yalnız bıraktı. Bunu biz iddia etmiyoruz, İnce söylüyor. İnce’nin parti oyunun gerisinde kalmasını ve böylece bir kamburdan kurtulmayı bekliyordu. Muharrem İnce Cumhurbaşkanı seçilecek oyun çok gerisinde kalsa da, parti tabanını birleştirmeyi ve CHP’nin oy oranını arttırmayı başardı. Oysa, Kılıçdaroğlu’nun hesabı bu değildi. Muharrem İnce alternatif Genel Başkan adayı hâline geldi. Parti içinde önünü kesmeye muvaffak olsalar da, İnce durmadı ve işi yeni parti arayışlarına kadar götürerek CHP’yi içinden sarstı.

YENİ BİR İNCE İSTEMİYOR

Bütün bu gelişmeler şunu ortaya çıkardı: CHP’li olmayan birini aday göstermeyi parti tabanı kabul etmiyor ve sahiplenmiyor. Bu durumda sonuç almak mümkün olmadığı gibi, Kılıçdaroğlu’nun varlığı ve Genel Başkanlığı tartışmalı hâle geliyor. Parti içinden birisinin aday gösterilmesi durumunda da başka sorunlar ortaya çıkıyor. Aday gösterilen isim doğal genel başkan adayı hâline geliyor. Eğer önümüzdeki seçimde de Muharrem İnce’de olduğu gibi Cumhurbaşkanı adayının oyu parti oyunun üzerinde olursa, bu defa Kemal Kılıçdaroğlu’nun o koltukta kalması neredeyse imkânsız görünüyor. Ancak Cumhurbaşkanı adayı olup seçilememesi durumunda da işi çok zordur. Bunu daha sonra ayrıca değerlendiririz.

YOLDA BIRAKANLAR, YOLDA KALDI

Kılıçdaroğlu bir süre önce zilletin bileşenlerini tek tek ziyaret etti ve görüşmeler yaptı. Bu görüşmeler her ne kadar bir nezaket ziyareti gibi gösterilse de, belli ki bir nabız yoklaması olmuş. İP, SP ve siyaset kaçkınlarının kurduğu partilerin CHP’li bir Cumhurbaşkanı adayına açık destek vermeleri çok mümkün olmadığı gibi bir siyasi karşılığı da yok. Ortaya çıkan bu tablo Kemal Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanlığına aday olmaya mecbur etmiştir. Bu açıklama ile birlikte Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilmek veya seçtirmek gibi bir meselesi olmadığını, Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığından memnun olduğunu da göstermiştir. Zilletin diğer ortaklarına, özellikle CHP üzerinden Cumhurbaşkanlığı hayalleri kuran Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’na da yolda bırakanların, yolda bırakıldığını görmek kalmıştır.