ATATÜRK’TE İSLAMİ BİLGİ İLE BİRİKİMİN OLUŞUMU VE KAPSAMI - 5

Manisa üzerinden İzmir-Karşıyaka istasyonuna gelen Mustafa Kemal Atatürk, annesinin mezarı başına gitti. Burada yaptığı tarihi konuşmada şunları söyledi: Annem, bu toprağın altında, fakat milli hâkimiyet sonsuza dek devam etsin. Beni teselli eden en büyük kuvvet budur. Evet, milli hâkimiyet sonsuza dek devam edecektir.

Bu çok önemli konuşmadan sonra Gazi Paşa, odasına çekildiği sırada, İzmir’den bir telgraf aldı. Başyaver Salih Bozok, annesi Zübeyde Hanım’ın ölümünü üzülerek bildiriyordu. Haberin alınışı bazı kaynaklarda şu şekilde anlatılmaktadır: Gazi Paşa Emir Eri Çavuş Ali’yi çağırmış, “Bir haber var mı?” diye sormuş, “şifre geldi ama çözülmedi” diye cevap veren Ali Çavuş’a hüzünle bakan Mustafa Kemal Paşa, “annemin öldüğünü biliyorum” dedi. “Bir rüya gördüm, yeşil tarlalarda annemle dolaşıyordum. Birden bir fırtına çıktı, anamı alıp götürdü.” Deşifre edilmiş telgraf eline verildiği zaman okudu, gözlerini kapadı, bir an düşündü ve “İzmir’e gitmiyoruz. Treni İzmit’e çevirsinler” dedi. Aynı gün (15 Ocak 1923) Eskişehir’den annesinin ölümünü telgrafla kendisine haber veren İzmir’deki Başyaver Salih Bozok’a “dakika geciktirilmesi sorumluluk sebebidir.” Notuyla şu telgrafı çekti: “...verdiğiniz elim haber, beni çok müteessir etti. Merhumenin münasip bir tarzda merasim-i tedfiniyesini (uygun bir şekilde cenaze törenini) ifa ettiriniz. Cenab-ı Hak, milletimize hayat ve selamet versin.” Yaklaşık 12-13 gün çeşitli yerleri dolaşan ve programına uygun olarak devlet işlerini takip eden Mustafa Kemal Paşa, 27 Ocak 1923 günü Manisa üzerinden İzmir-Karşıyaka istasyonuna geldi. Doğruca annesinin mezarı başına gitti. Burada yaptığı tarihi ve duygusal konuşmada anne ile oğul arasındaki manevi iklimi açıkça görmek mümkündür. Konuşmanın bazı bölümleri şu şekildedir: “Zavallı annem bütün millet için ülkü olan İzmir’in kutsal topraklarına bedenini vermiş bulunuyor. Arkadaşlar, ölüm, yaradılışın en doğal bir kanunudur. Fakat böyle olmakla beraber bazen ne üzüntü verici görünüşler olur. Burada yatan annem, eziyetin, zorlamanın bütün milleti felaket uçurumuna götüren bir keyfi idarenin kurbanı olmuştur… Annemin kaybından şüphesiz çok üzüntülüyüm. Fakat bu üzüntümü gideren ve beni avutan bir konu vardı ki, o da anamız vatanı yok olmaya götüren idarenin artık bir daha geri gelmemek üzere yokluk mezarına götürülmüş olduğunu görmektir. Annem, bu toprağın altında, fakat milli hâkimiyet sonsuza dek devam etsin. Beni teselli eden en büyük kuvvet budur. Evet, milli hâkimiyet sonsuza dek devam edecektir. Annemin ruhuna ve bütün ataların ruhuna üzerime almış olduğum vicdan yeminini tekrar edeyim. Annemin mezarı önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum, bu kadar kan dökerek milletin kazandığı ve elde tuttuğu hamiyetin korunması ve savunması için gerekirse annemin yanına gitmekte asla kararsız davranmayacağım. Milli hâkimiyet uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.” Mustafa Kemal’in bu nutku, Karşıyakalıların çok candan tezahüratına vesile teşkil etti ve halk kendisini çılgın gibi alkışlayarak, “çok yaşa paşam...” diye haykırıyordu.

ZÜBEYDE HANIM’IN MEZAR TAŞI

Zübeyde Hanım öldükten sonra İzmir Karşıyaka’daki Ferik Hacı Osman Paşa Camii Bahçesi’nde hazırlanan bir mezara gömülmüştür. Atatürk’ün annesinin mezarını ziyareti sırasında çekilen fotoğrafta (27 Ocak 1923) görüldüğü üzere geçici bir mezar taşı (belirteç) yapılmıştır. Daha sonra geleneklere uygun olarak üzerinde “Hüve’l-bâki. Türkiye Reis-i Cumhuru Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin vâlide-i muhteremeleri Zübeyde Hanım’ın ruhuna rızâen lillâhi’l-Fâtihâ. Sene 1338 (1923).” Yazısı bulunan bir mezar taşı yapılmıştır. Bu taşta Atatürk’ten “Türkiye Reis-i Cumhuru” (Türkiye Cumhurbaşkanı) şeklinde bahsedildiği için bu taş muhtemelen Kasım- Aralık 1923’te yapılmış olmalıdır. Bu taş sonradan (1940’lı yıllar) değiştirilmiştir.

ZÜBEYDE HANIM’DAN DARÜŞŞAFAKA’YA YARDIM

Türk milletinin geleneksel milli ve manevi değerlerine bağlı, muhafazakâr, dindar bir anne olarak hayat süren Zübeyde Hanım, hayır işlerine de büyük önem vermiştir. Hem vasiyetinde hem de yeni bulunan bir bağış belgesinde açıkça görülmektedir ki, Zübeyde Hanım aynı zamanda hayırsever bir Türk anasıdır. Zübeyde Hanım, Ankara’ya gelmeden önce İstanbul’da Akaretlerde 76 numaralı evde oturuyordu. Kızı Makbule evli ve yanındaydı. Damadı Mecdi Bey (Boysan) de sık sık Ankara’ya gidip geliyordu. M. Kemal Ankara’da onca işi arasında İstanbul’da bulunan annesi ile de yakından ilgileniyor, eniştesi Mecdi Bey’den haber alıyordu. Yine anne tarafından yakın akrabası olan, Ankara’da Dışişleri Bakanlığı Levazım Müdürü olarak görev yapan Cemal (Bolayır) Bey’le (eski Selanik Başkonsolosluk memurlarından) İstanbul’a elden mektup ve para gönderiyordu. Cemal Bey’in son ziyaretlerinden birinde artık iyice hastalığı ilerlemiş bulunan Zübeyde Hanım, Cemal Bey’den bir istekte bulundu: “Evladım, ben öldükten sonra ruhuma her sene hatim okutmak üzere bir yere bir miktar para bırakmak isterim. Bunu nereye verelim?” Cemal Bey biraz düşündükten sonra: “Peki, size çok iyi bir müessese göstereceğim, arzu ederseniz sizinle oraya gidip görüşelim.” dedi. Ertesi gün Cemal Bey o zaman Darüşşafaka müdürü olan Ali Kâmi Bey’i ziyaret ederek Zübeyde Hanım’ın arzusunu iletti. Ali Kâmi Bey, “memnuniyetle teberrularını (bağışlarını) kabul ederiz. Mektep esas defterine kaydını yaparak her sene arzusu veçhile hatim ettirip duasını yaparız.” dedi. Daha sonra, Cemal Bey ile Zübeyde Hanım, Atatürk’ün Halası Emine Hanım’ı da alarak Darüşşafaka’ya gittiler. Müdür Ali Kâmi Bey bütün talebeyi büyük salona topladı ve kendilerine Paşa’nın annesini tanıttı. Bundan sonra Kur’an-ı Kerim ve ilahiler okundu, dualar yapıldı. Zübeyde Hanım bu güzel karşılamadan çok memnun kalmıştı. Zübeyde Hanım Darüşşafaka’ya yüklü miktarda bir para bağışladı.

2009 yılında Darüşşafaka Cemiyeti’nin arşivinde devam eden düzenleme çalışmaları sırasında Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın 28 Kasım 1921’de yaptığı bir bağış sözleşmesi bulunmuştur. Bu belgeye göre Zübeyde Hanım belli şartlar karşılığında o günün parasıyla 20 bin kuruş yardımda bulunmuştur. Şartların başında her sene Ramazan ayının Kadir Gecesi’nde Darüşşafaka öğrencileri tarafından Kur’an’ın hatmedilmesi vardır. Elde edilecek sevapların peygamberimiz efendimiz hazretlerinin mübarek ruhlarına, daha sonra peygamberimizin ehlibeytine, enbiyalara, ilk dört halifeye, evliyalara, bütün mü’minlere, şehidlerin temiz ruhlarına ve Zübeyde Hanım’ın vefat eden akrabalarının, çocuklarının ruhlarına bağışlanması istenmiştir. Zübeyde Hanım’ın dolayısı ile Atatürk’ün anne ve baba tarafından akrabalık ilişkileri hakkında eksik bilgilerimizi de tamamlayan Belge şu şekildedir:

“Bin üç yüz kırk sene-i Hicrisi Rebiyelevvelinin Yirmiyedinci Pazartesi gününe (Hicri: 27 Rebiyülevvel 1340) müsadif (denk gelen) 1337 sene-yi Maliyesi Teşrinisanîsinin Yirmisekizinci günü (Rumi: 28 Teşrinisani 1337) (Miladi: 28 Kasım 1921) Darüşşafaka’da Ankara Hükümeti Büyük Millet Meclisi Reisi ve Anadolu Kuva-yı Milliye Başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin valideleri Zübeyde ve Halaları Emine Hanımlarla Cemiyeti Tedrisiye- i İslâmiye (İslamî Eğitim Cemiyeti) Müdürü Cemil ve Darüşşafaka Müdürü Ali Kâmi ve Hariciye Nezareti Selânik Şehbenderhanesi (Dışişleri Bakanlığı Selanik Konsolosluğu) Memurlarından Cemal Beyler hazır oldukları halde mumaileyha (anılan) Zübeyde Hanımefendi her sene Ramazan-ı Şerif’te Kadir Gecesi’nde Darüşşafaka talebesi tarafından hatm-i Kur’anı Şerif icrasıyla ecr ü mesûbatı (sevap ve bundan dolayı Allah tarafından verilen mükafatlar) evvela (ilk olarak) Peygamberimiz Efendimiz Hazretlerinin mübarek ruh-u saadetlerine saniyen (ikinci olarak) ehlibeyt-i risaletpenahi (Peygamberimizin ehlibeytine) ve enbiya-yı izam (büyük peygamberler) ve cihâr (çar)-i yâr-i güzîn (Peygamberimizin başlıca dört dostu, dört Halife) ve evliya-yı vâsılîn hazeratıyla (hakka eren evliyalar hazretleriyle) bilcümle mümin ve müminan ve şühedayı muvahhidin (Allah’ın birliğine inanan erkek ve kadın müminler ve şehidlerin) ervah-ı tayyibelerine (temiz ruhlarına) ve ezcümle (özellikle) mumaileyha (anılan) Zübeyde Hanımefendinin pederleri Feyzullah Efendi ve valideleri Ayşe Hanım ve zevci evvelleri (ilk kocası) Ali ve zevci muahharları (sonraki kocası) Ragıp ve biraderleri (kardeşleri) Hüseyin Efendilerle teyzeleri Fatma, büyük valideleri Ematullah, anneanneleri Emine, kayınvalideleri Ayşe, görümceleri Hatice ve kerimeleri (kızları) İsmet ve Naciye, kerime-i maneviyeleri (manevi kızları) Rabia hanımlarla sagir mahdumları (küçük erkek çocukları) Ömer ve Ahmed’in ruhlarına ithaf olunmak şartıyla hasbeten-lillah (Allah rızası için) 20 yirmibin kuruş evrakı nakdiyeyi (nakit parayı) malından bittefrik (ayırarak) teberru (bağışlama) ve meblağ-ı mezbur (belirtilen miktarı) Cemiyeti Tedrisiye-i İslâmiye İdaresi marifetiyle usulü dairesinde tesviye olunarak (dağıtılarak) hâsıl olacak gallesinden (gelirinden) de talebeye bir def’a mevsim meyvelerinden biri tevzi edilmek (dağıtılmak) hususatı kararlaştırılarak işbu vakfın tevelliyyâtını (velayetini) Darüşşafaka’da her kim müdür bulunursa deruhte eylemesini (gerçekleştirmesini) beyan ve sâlifüzzikr (yukarıda anılan) yirmibin kuruş evrak-ı nakdiyeyi (nakit parayı) Cemiyeti Tedrisiye- i İslâmiye (İslamî Eğitim Cemiyeti)’nin bir kıt’a (tek parça) makbuzu mukabilinde (karşılığında) tamamen ita eyledikleri (verdikleri) ve elyevm (şu anda) Darüşşafaka Müdürü bulunan Ali Kâmi Bey dahi şart-ı mezkur vechile (anılan) şart gereğince) tevliyet-i mezkîeyi (…) kabul eylemiş olmasıyla cereyan-ı hâl Cemiyeti Tedriseye-i İslâmiye (İslamî Eğitim Derneği) ve Darüşşafaka Vakıf defterlerine aynen tespit ve kayıt ve bi’l-rıza imza olunduğunu mübeyyin (ortaya koyan) işbu ilmühaber (belge) mumaileyha (anılan) Zübeyde Hanımefendi Hazretlerine ita olundu (verildi). BİTTİ

Yirmiyedi Rebiülevvel 1340 ve Yirmi sekiz Teşrinisani 1337 (28 Kasım 1921)
Darüşşafaka Müdürü Ali Kâmi
Mühür
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin Valideleri Zübeyde
Mühür
Şuhudü’l-hâl (Şahitler)
Hariciye Nezareti Selanik Başşehbenderhanesi (Başkonsolosluğu)
Memurlarından (Cemal) İmza
Cemiyeti Tedrisiye-i İslâmiye (İslamî Eğitim Cemiyeti) Müdürü
Cemil İmza
Birinci sayfa arkasında: Defteri Mahsusuna kayd olunarak
diğer senedat (senetler) ve hüccetler (belgeler) meyanında
kasada hıfz olunmak (saklanmak) üzere muhasebeye
21 Kânunuevvel 1337
Kayıt No. 134
İşbu tercüme aslına uygundur
İsmail Sezginman / Av. N. Yüksel Ertuğrul 4 Ocak 1968”
NOT: Bu yazının kaynakçası için şu eserimize bakınız: Ali
Güler, Atatürk ve İslam, Halk Kitabevi, İstanbul, 2016.