Cumhur İttifakı’nda çatlak iddialarını ortaya atanları eleştiren MHP Lideri Devlet Bahçeli, “29 Ekim’de Anıtkabir’e niye gitmemişim. Resepsiyona niye gitmemişim. Yok Kıbrıs politikasında anlaşmazlık varmış. Geçiniz beyler geçiniz. İddia sahiplerinin hepsi çuvalladı, yine ters köşeye yattı. Sahte ve kaotik görüşlerinizi Cibali karakoluna gidip anlatın. Galata Köprüsü’nü satarken yakayı ele veren Sülün Osman hayatta olsaydı bu kadarına da pes doğrusu diyerek tasını tarağını topladığı gibi terki diyar eylerdi” dedi.
"29 Ekim’de özel bir durum olamaz mı?" ifadesini kaydeden Bahçeli, “Belki de turnusol kağıdı gibi kimin kiminle iş çevireceğini, ne söyleyeceğini, kafasının içindekilerin deşifresi için imtihan vesilesi görmüş olamaz mıyız” diye konuştu.
“Anıtkabir'e gitmedik, resepsiyona gitseydik Anıtkabir'i protesto etmiş gibi takdim edilmeyecek miydik…” ifadeleriyle Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’na da yüklenen Bahçeli, "Anıtkabir'e gitmeyip de koşa koşa resepsiyona katılanları, boy boy fotoğraf servis edenleri görmemek bir çifte standart değil midir” açıklaması yaptı.
FEHMİ KORU’YA ELEŞTİRİ
“MHP ile AK Parti’nin bağı kopar mı” başlıklı makale kaleme alan Fehmi Koru da Bahçeli'nin eleştirilerinden nasibini aldı. Bahçeli, “AK Parti ile aramızda bir hadise değil iki tarafı sımsıkı saran bir hakikat vardır. Akılları, vicdanları ipotekli olanların bunu anlaması mümkün değil” dedi.
"Biz Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı'yız" diyen Bahçeli, şunları bildirdi:
ne bir görüş ayrılığı ne de siyasi bir ihtilaf asla, kat'a söz konusu değil
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı arasında 'Terörsüz Türkiye' hedefi etrafında ne bir görüş ayrılığı ne de siyasi bir ihtilaf asla, kat'a söz konusu değildir. Ne tuhaf bir garabet haldir ki Cumhur İttifakı'nda sürekli kriz izi sürüyorlar. 'Çatlak var' demekten bıkmadılar, 'cam çerçeve kırıldı' demekten usanmadılar, 'koptu kopacak', 'bitti bitiyor' yalanlarından hiç dönüş yapmadılar. Biz çeliğe su verdikçe, biz vatan ve millet aşkında tek yürek oldukça CHP'sinden diğer muhalefet partilerine, yarım porsiyon aydınlardan fikri saplantı içinde sarkaç gibi gidip gelen fuzuli yorumculara, bir kısım köşe yazarıyla sosyal medya tetikçilerine kadar niyet okuyucuları papatya falı açıyorlar çünkü 15 Temmuz'un karanlık gecesinde kutup yıldızı misali parlayıp meydanlarda anıt gibi kurulan böylesi ahlaki ve fazıl bir siyasi ittifaka bünyeleri alışkın değil, akılları almıyor, seciyeleri bir türlü yetmiyor.
Cumhur İttifakı bayraktır, vatandır, millettir
Eniği cücüğü, ipsizi sapsızı, yandaşı yoldaşı 'Cumhur İttifakı çöktü, çökecek' derken ne hikmetse yorgunluk emaresi göstermediler. Cumhur İttifakı'nı oluşturan partilerin tüzel kişiliği, dünya görüşleri, siyasi mazileri, küresel gelişmeleri ve Türkiye'yi yorumlama biçimleri tabiatıyla farklıdır, bu da son derece doğaldır. Fakat Cumhur İttifakı'nın hepsinden önemli, belki de inatla üzeri örtülmek istenen bir özelliği ise Türkiye ve Türk milleti sevdasının aşılmaz kalesi, hesabi değil hasbi ve harbi birlikteliğin serdengeçti iradesi olmasıdır. Cumhur İttifakı bayraktır, vatandır, millettir, dünyayı Türkçe okuyan, ihanete ve zulme kahramanca direnen Kızılelma ruhu, İ'la-yı Kelimetullah şuurudur."
RESEPSİYONA NEDEN GİTMEDİM
Külliye'deki Cumhuriyet resepsiyonunu neden protesto etmişim. Yok Kıbrıs politikasında derin anlaşmazlık varmış, yok gözünün üstünde kaşın varmış, yok öyleymiş yok böyleymiş. Geçiniz beyler geçiniz, iddia sahiplerinin hepsi çuvalladı, yine ters köşeye yattı. Zahmet olmazsa sahte ve kaotik görüşlerinizi Cibali Karakolu'na gidip anlatın. 29 Ekim'de Anıtkabir'e gitmememizin nedeni insani bir halden kaynaklanmış olamaz mı? O gün için özel bir durumla muhatap kalmamız ihtimal dışı mı? Bundan dolayı belki de turnusol kağıdı gibi kimin kiminle iş çevireceğini, ne söyleyeceğini, kafasının içindeki spekülasyonların deşifresi için bir imtihan vesilesi, bir test vetiresi, bir öğrenme veçhesi olarak görmüş ve düşünmüş olamaz mıyız?
çifte standart değil midir?
Anıtkabir'e haydi gidemedik, peki resepsiyona katılınca bu defa da Anıtkabir'i protesto etmiş gibi takdim edilmeyecek miydik? Anıtkabir'deki törene gitmeyince resepsiyona katılmak ne kadar doğru, dengeli ve isabetli bir davranış olarak değerlendirilirdi? Peki Anıtkabir'e gitmeyip de koşa koşa resepsiyona katılanları, boy boy fotoğraf karesi servis edenleri görmemek ayıplı ve alçalmış bir çifte standart değil midir?