Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, "İzmit Körfezi'nden 33 milyon metreküp kadar bir çamur çıkartacağız. Onu sıvılaştırmadan uzaklaştıracağız, kurulaştıracağız ve Marmara da bundan öncesi gibi asli haline yeniden dönecek. Burada hayat yeniden canlanmış olacak. Ne koku kalacak ne de bizim tehdit olarak gördüğümüz müsilajlar bir daha buralarda inşallah gözükmeyecek diye düşünüyorum. Bu bizim bakanlık olarak yürüttüğümüz en büyük projelerin başında geliyor"

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, bir dizi ziyaret ve program için Kocaeli'ye geldi. Bakan Özhaseki önce Vali Seddar Yavuz'u ardından da Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ı ziyaret etti. Valilik ve belediye ziyaretlerinin ardından Bakan Özhaseki AK Parti Kocaeli İl Başkanlığı'nda partililerle buluştu.

‘BİR TANE ÜLKEMİZ VAR, ASLA KİRLENMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ’

Bakan Özhaseki daha sonra, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ortaklığında hayata geçirilen ‘İzmit Körfezi Doğu Baseni Dip Çamurunun Temizlenmesi, Susuzlaştırılması ve Bertaraf Hizmeti Projesi’ sahasına gitti. Çamur temizliğinin yapıldığı alanda gazetecilere açıklamalarda bulunan bakan Özhaseki, Marmara bölgesinin Türkiye’nin can damarı olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Bu bölge Türkiye’nin can damarı diyebileceğimiz bir bölge. Ticaret, sanayi, finans olarak her türlü Türkiye’nin bağımlı olduğu bir bölgeden bahsediyoruz. Böyle bir bölgede yıllar öncesinden başlayan ihmallerin getirmiş olduğu birtakım kirlilikle geçtiğimiz yıllarda karşı karşıya kaldık. Geçmişte bundan 20-25 sene önce burada kokudan durulmuyordu. O sıkıntılara tedbir alınamadığı için geçtiğimiz yıllarda müsilaj diye bir bela ile karşı karşıya kaldık. Bunun en büyük sebebi bir taraftan tarımsal, bir taraftan evsel, bir taraftan da fabrika atıklarının denizde kontrolsüz bir şekilde arıtılmadan temizlenmeden verilmiş olması. Yıllar içinde dipte biriken bu çamurlar o ekosistemi bozuyor. Balıkların beslenme alanı olarak görebileceğimiz alanları çamur kaplayınca oksijen de kalmıyor. Hayat yavaş yavaş son buluyor. Siz buna tedbir almazsanız karşınıza kocaman bir balçık ve belki de bir batak alan gibi bir problem ile de karşı karşıya kalıyorsunuz. Burada çok acil olarak böyle bir faaliyetin yapılması gerekiyordu. Şu an ilgili firma çalışmalara devam ediyor. Bir gecikme yok ve planladığımız şekilde süren bir çalışma var burada şimdi. Birinci etap bitince ikinci etaba da devam edeceğiz. İzmit Körfezi'nden 33 milyon metreküp kadar bir çamur çıkartacağız. Onu sıvılaştırmadan uzaklaştıracağız, kurulaştıracağız ve Marmara’da bundan öncesi gibi asli haline yeniden dönecek. Burada hayat yeniden canlanmış olacak. Ne koku kalacak ne de bizim tehdit olarak gördüğümüz müsilajlar bir daha buralarda inşallah gözükmeyecek diye düşünüyorum. Bu bizim bakanlık olarak yürüttüğümüz en büyük projelerin başında geliyor. Bu faaliyetleri biz sürdüreceğiz. Bir tane ülkemiz var, asla kirlenmesine izin vermeyeceğiz. Bu tür yanlış işlerin yapılmasına da izin vermeyeceğiz. Bunu da temizlemek için o tehditleri giderebilmek için bu faaliyetlere devam edeceğiz.”

'CEZALARIMIZ ÇOK AĞIR OLACAK'

İzmit Körfezi’ni devasa bir akvaryum haline getirecek Dip Çamuru Temizliği Projesini yerinde inceleyen Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, "Burası birinci etap, devamı gelecek, çalışacağız temizleyeceğiz. Bir daha kirletilmemesi için de elimizden gelen her türlü tedbiri alacağız. Yoksa birileri hoyratça davranacak, kirletecek. Biz de geleceğiz milyarlar harcayacağız. Bir daha temizleyeceğiz. Böyle bir şey olamaz. 7/24 izlediğimiz bir sistem var. Özellikle kirletme istidadı bulunan sanayi kuruluşlarının tamamının gerek bacalarından çıkan atıkları gerekse dışarıya vermiş oldukları sıvı atıkların tamamını 7/24 takip ediyoruz. Oradaki cezalarımız da çok ağır" dedi.

'HER TÜRLÜ YAPIM AŞAMASINDA SIFIR TOLERANS UYGULANACAK'

Türkiye’nin deprem bölgesi olduğunu hatırlatan Bakan Özhaseki, 1999 yönetmeliğinden sonra yapılan binalarda eğer herhangi bir suistimal yapılmamışsa, binanın depreme dayanıklı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Türkiye’nin tamamı deprem bölgesi bunu bilelim. 1’inci ve 2’nci derecede deprem bölgesi olarak sınıflayabileceğimiz alan, topraklarımızın yüzde 66’sı. Nüfusumuzun yüzde 71’i bu bölgelerde yaşıyor. Ama hiç kimse 3’üncü ve 4’üncü derece olarak belirtilen yerde deprem olmaz diye düşünmesin. Her an her yerde olabilir. Bizim deprem bölgesi olduğumuzu bilerek hareket etmemiz gerekiyor. İnşaatlarımızı yaparken, evlerimizi kurarken, büyük bir dikkat ve titizlikle bu işi sürdürmemiz gerekiyor. Bunu yapmazsak, çok dizimize vurur, çok ağlarız, çok pişman oluruz. 99 depreminden sonra yönetmelikler değişti. 99 depreminden sonra çıkan yönetmeliğe uygun olarak yapılmış binalar herhangi bir şekilde suiistimale uğramamışsa emin olun hiçbir şey olmaz onlara. Ama siz yönetmelikleri yazar, her şeyi tarif edersiniz, zemin etütleri statik hesapları ve her türlü mimarlık mühendislik hesaplarını ortaya koyduğunuz halde birileri buna uymazsa ona da yapacak bir şeyiniz kalmaz. Şimdi biz bakanlık olarak uzunca bir süredir, deprem bölgelerindeki imar yetkilerini kendimizde topladık. 4 tane kırmızı çizgimiz var. 1’incisi fay hatlarının olduğu yerde, asla ve asla inşaat yapılmayacak. Üstüne çelikten bile tek katlı bina inşa etseniz aşağıdan gelen enerji onu kaldırıp atıyor. O zaman sizin buna çok riayet etmeniz gerekiyor. 2’ncisi dere yataklarının olduğu yerlerde bir yasak getirilip, bir daha yapının yapılmaması gerekiyor. 3’üncüsü zemin sıvılaşması olan yerler var. Oralarda yapacağınız yapıda her türlü kurala riayet etseniz bile yıkılıyor. Son olarak da bundan sonra mühendislik hesaplarından başlayarak her türlü yapım aşamasında sıfır tolerans uygulanacak. Zamanında yapılan toleransların ve ihmallerin nelere mal olduğunu gördük ve çok dizimize vurduk. Bundan sonra asla bunlara tahammülümüz yok. Bundan sonra inşallah daha dikkatli olacağız. Kurallara riayet ettiğimizde 8-9 şiddetinde de deprem olsa evimizde güvenli bir şekilde oturacağız diye ümit ediyoruz.”

Editör: Bilge Güler