“Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.”
(İbrahim Suresi 42. Ayet)
Yunus Emre’nin “Zulüm ile abat olanın akıbeti berbat olur” sözü, zalimce yöntemlerle güç ve refah elde edenlerin, mazlumlara eziyet edenlerin er ya da geç yıkımla karşılaşacağını çarpıcı bir şekilde ifade eder. Dünya tarihi, bu derin anlamı doğrulayan sayısız örnekle doludur. Firavun’un, Neron’un, Nemrut’un ve daha nice zalimin yeryüzündeki sonuna bakıldığında, bu ibretlik gerçek tüm açıklığıyla ortaya çıkar. Günümüzün Firavun’u, Neron’u, Nemrut’u addedilen Netanyahu da bir gün hak ettiği akıbetle yüzleşecektir. Gazze’de açlıktan ve bombalarla hayatını kaybeden çocukların ve diğer mazlumların ahı, zulmün peşini bırakmayacak, adaletin kaçınılmaz hükmünü hızlandıracaktır. Gün gelecek, onun sırtını sıvazlayanlar, zulmünde ona arka çıkanlar bile onu terk edecektir.
Geçtiğimiz günlerde bu köşede şöyle demiştim: “Gün gelecek, Netanyahu kendi öfkesinin ve kanlı politikalarının ağırlığıyla yığılıp kalacaktır. O gün geldiğinde, en büyük destekçisi ABD bile onu yüzüstü bırakacak, ‘Dengesizdi, kendi sonunu kendisi hazırladı’ diyerek sorumluluktan sıyrılmaya çalışacaktır.”
Nitekim, bu yazının yayımlandığı gün, İsrail’in zulüm politikalarına en büyük desteği veren isimlerden Trump bile son savaş atmosferinde, “Özellikle İsrail’den memnun değilim” demek zorunda kaldı. Bazı haberlere göre, Trump telefonda Netanyahu’ya “Saldırıyı durdur” diye bağırırken, Netanyahu yalnızca minnettarlıklarını sundu. Elbette, yarın Trump yine İsrail’in politikalarına sınırsız destek verebilir; bu onun çelişkili tutumunun bir yansıması olur. Ancak “İsrail’den memnun değilim” cümlesinin dahi ağzından çıkması, zulmün ve dengesizliğin bir yere kadar taşınabileceğinin küçük ama anlamlı bir göstergesidir.
Netanyahu, Gazze’de insanlığın tahammül edemeyeceği bir vahşete imza atmıştır. ABD başkanları Biden ve Trump da bu zulme ortak olmuştur. Bu vahşetin ağırlığı, zalimlerin iki dünyasında da taşıyamayacakları bir yük olacaktır.
Boğularak can veren Firavun, burnuna sinek kaçarak ölen Nemrut, katibi Epaphroditos’un yardımıyla kendini öldürmek zorunda kalan Neron gibi nice zalimin sonu, mazlumların ahıyla gelmiştir.
“Sanma ki zalimin ettiği kârdır / Mazlumun ahı indirir şahı / Her şeyin bir vakti vardır” dizeleri yalnızca bir şarkı sözü değil, tarihin bize öğrettiği sarsılmaz bir gerçektir.
Hz. Ali’nin “Bir mazlumun ahı, yer ile gök arası kadar büyüktür” sözüyle, Gazze’deki on binlerce masumun ahının büyüklüğünü düşünün…
Dünyada farklı etnik kökenlere ve dini inançlara sahip pek çok millet, Netanyahu’nun vahşetlerine ve zulmüne büyük bir öfke beslemektedir. Bu nedenle Netanyahu, adeta bir kıskaç içinde yaşamaktadır. ABD’nin desteğini kaybetmesi halinde, onun için bu dünya cehenneme dönecektir. “İsrail’den memnun değilim” diyen Trump’ın çelişkili tutumları ve öngörülemez tavırları, yarın ne yapacağını belirsiz kılmaktadır. Ancak hiçbir zulüm sonsuz ve sürdürülebilir değildir. Şairlerin, “Her hesabın bir tersi, her zulmün bir süresi vardır” dizeleri boşuna söylenmemiştir.
Gazze, insanlığın kanayan yarası ve büyük bir vicdan sınavıdır. Gazze’deki zulme karşı, insan olan herkesin duyarlılık göstermesi bir zorunluluktur.
Netanyahu gibi zalimler, tarihin akışında elbette yaptıklarının bedelini ödeyecektir. Ancak onun vahşetleri karşısında susanlar ve mazlumların çilesini yalnızca seyredenler, acının boyutlarını daha da büyütecektir. O yüzden insanlık zaman kaybetmeden harekete geçmelidir. Kahrolsun zalimler, yaşasın mazlumlar…