CHP’nin “güler misin, ağlar mısın” türünden dramatik politikaları, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sonra Özgür Özel önderliğinde de sürüyor. Akıldan, mantıktan, ahlaktan ve gerçeklikten uzak bu siyaset tarzı, toplumda kaos ve kutuplaşma üretmekte sınır tanımıyor. Bu noktada, CHP’yi yöneten “üst akıl” kim, gerçekten merak ediyorum. Çünkü her söylem ve eylem, ikiyüzlü ve çelişkili bir CHP tablosu ortaya koyuyor.
Nitekim CHP’li belediyelerdeki yolsuzluk ve rüşvet operasyonları gündemdeyken, Özgür Özel önce Amerikan kanalı CNN International’a çıkarak Türkiye’yi Batılı dostlarına “Türkiye’de adalet yok, adil değil, bağımsız da değil” sözleriyle şikâyet etmişti. Ardından İngiliz kanalı BBC’ye konuk olup “Çok kırılganız, terk edilmiş hissediyoruz. Bu nasıl dostluk?” ifadelerini kullanarak İngiltere’den yardım dilenmişti.
Şimdi, Batı’ya adeta yalvaran bu kişi, %52 oyla Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik şu eleştiriyi dile getirdi:
“Meclis’e gelip konuşmak bir meşruiyet gerektirir. Meşruiyet milletten alınır, Trump’tan değil. Trump’tan meşruiyet dilenenlere bizim Meclis zemininde meşruiyet kazandırmamızı kimse beklemesin.”
Özgür Özel bu sözlerinin ardından, gerekçe olarak da aynı söylemi göstererek, TBMM’nin yeni yasama yılı açılış törenine katılmadı.
Pavyondaki pazarlıklarda satıldığı iddia edilen delegelerin oylarıyla seçildiği, bizzat CHP’li delegeler tarafından da itiraf edilen Özgür Özel’in kendi meşruiyet sorunu hâlâ mahkemelerde devam ederken, böylesine büyük laflar etmesi gerçekten trajikomik bir durum olarak yansımaktadır. CHP Genel Başkanı olduğu kongrenin paralarla, iş vaatleriyle ve pavyonda eğlencelerle şekillendirildiği, CHP’nin delegeleri, yöneticileri ve medyası tarafından dile getirilmiş; bu iddialar Özgür Özel’i son derece basitleştirmektedir.
Böylesi iddialarla genel başkanlığı gölgelenen Özgür Özel’in, TBMM’deki yeni yasama yılı açılış törenine katılmaması; MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin şu sözleriyle tam anlamıyla örtüşmektedir:
“CHP’nin bu gayriahlaki siyasi tavır ve tercihi yalnızca Sayın Cumhurbaşkanımıza saygısızlık değil; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tarihsel mehabet ve müktesebatına, aynı şekilde demokrasinin ilke ve esaslarıyla Türk milletinin iradesine kesif bir saldırıdır.”
Özgür Özel, Atatürk’ün mirasına konmuş biri olarak, hem ABD kamuoyuna “Türkiye’de adalet yok, adil değil, bağımsız da değil” diyerek kendi ülkesini şikâyet edip ihanet suçlamalarıyla karşı karşıya kaldığın yetmiyor hem de ABD Büyükelçisinin hadsiz sözlerini Türkiye’ye karşı bir silah gibi kullanıyorsun…
Önümüzdeki hafta Belçika’nın başkenti Brüksel’de miting düzenleyerek Türkiye’yi bir kez daha Batı’ya şikâyet etmeye hazırlanan Özgür Özel’in, Türkiye’deki demokrasinin meşruiyetini sorgulaması olsa olsa Batı’nın Truva atlığından başka bir şey değildir.
“Meclis’e gelip konuşmak bir meşruiyet gerektirir” demek, aslında ülkemiz ve bölgemiz üzerinde hesabı olanlara şu mesajı vermektir:
“Haberiniz olsun, biz Türkiye’de %52 oy iradesiyle seçilmiş hükümeti tanımıyoruz; planlarınızda bize vereceğiniz her türlü göreve hazırız.”
Özgür Özel’in Batı’ya verdiği bu mesajlar ve sergilediği yalvarışlar, Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlık duruşuna açık bir ihanettir.
Özgür Özel; sen önce CHP’deki kongre meşruiyetini sağla, mahkemelere düşmüş pavyon sarmalından kurtul, ondan sonra ülkenin Cumhurbaşkanı ve hükümeti hakkında meşruiyet üzerine ahkâm kesmeye kalk. Olur mu?