Birtakım planlar yapıldığının, tedbirlerin alındığının farkındayız. Ama deprem bu, ne zaman geleceği, ne büyüklükte olacağı, nereleri vuracağı belli olmuyor. Yaşanan deprem orta büyüklüktedir ve çok ciddi bir uyarıdır. Bildiğimiz, emin olduğumuz ve mutlaka yerine getirmemiz gereken tek şey, hazırlıklı olmaktır.

 Marmara Denizi’nin Silivri açıklarında meydana gelen 5.8 şiddetindeki deprem, bir defa daha yüreğimizi ağzımıza getirdi. Her ne kadar deprem konusunda çok deneyimli olsak da, sonuç değişmiyor. Yine panikliyoruz, yine yeteri kadar ders almıyoruz. Her depremden sonra, yeterli hazırlığın yapılmadığı, alınan tedbirlerin eksik kaldığı, tamamlananlarda da devamlılık sağlanamadığı veya unutulup bir kenara bırakıldığı ortaya çıkıyor.

GEREĞİNİ NE ZAMAN YAPACAĞIZ?

          Deprem sonrasında bütün televizyon kanalları anında canlı yayınlara geçiyor, uzmanlar, konuklar, ilgililer, şehir planlamacıları, belediye görevlileri, hükümet yetkilileri kanaldan kanala koşup açıklama yapıyor. Söylenenler neredeyse hep aynı. Bir an önce tedbir almalıyız, depreme dayanıklı binalar yapmalıyız, eski, yetersiz, hatalı, zemini sorunlu, malzemesi eksik binalar yıkılmalı ve kentsel dönüşüm gerçekleşmeli. Aklın yolu birdir. Kimsenin bunlara itirazı yok, bütün mesele ne zaman yapacağız? Elbette bütün bunlar bir günde olacak işler değil. Planlanarak, kararlı ve devamlı biçimde bir hükümet politikası olarak hayata geçirilmesi gerekiyor. Ama deprem bu, ne zaman geleceği, ne büyüklükte olacağı, nereleri vuracağı belli olmuyor. Ayrıca deprem riski taşıyan tek bölge İstanbul değil. Neredeyse her şehrimiz az ya da çok bu riskle karşı karşıya ve her an bir sarsıntıyla karşılaşabiliriz. Gerçekçi olmak ve harekete geçmek gerekiyor. İstanbul, nüfus büyüklüğü, sanayi ve ticari kapasitesi, imar kargaşası, altyapısı ve en önemlisi birinci derecede risk bölgesi olması sebebiyle çok ivedi çözüm bekliyor. Büyük, hatta uzmanların belirttiği kadarıyla çok yakın tehlike altındadır.

DEPREM DEĞİL, TEDBİRSİZLİK ÖLDÜRÜYOR

         Yeni bir keşfe ihtiyacımız yok. Depremin olacağı da, ne yapılması gerektiği de bellidir. Bunlar çok konuşulmuş, çok tartışılmış ve bir karara bağlanmıştır. Planlar yapılmıştır, kaynaklar ayrılmıştır, görevlendirmeler ve bunun için gerekli kurumlar oluşturulmuştur. Hızlı ve kararlı bir şekilde kaldığımız yerden devam etmek ve riski en aza indirmek zorundayız. Defalarca yaşayarak öğrendik ki, deprem öldürmüyor. Öldüren, zarar veren, kayba yol açan şey ilgisizlik, yetersizlik ve tedbirsizliktir. Buna bir de artan iletişim imkânlarına bağlı olarak, kaygı oluşturmak, panik havası yaymak isteyen bazı soysuzların gayretleri eklenmiştir. Bu deprem dolayısı ile bu tehlikenin yaygınlaşan sosyal medya imkânlarına bağlı olarak çok ciddi bir boyuta ulaştığı ortaya çıkmıştır. Haliyle bu konuda da tedbir almak gerektiği anlaşılıyor ki, bundan sonra konuşulacak ve masaya yatırılacak konulardan birisi de budur.

VATANDAŞ SORUMLULUĞU

         Biz büyük ve güçlü bir ülkeyiz. Devletimiz muktedirdir. Önümüze engeller çıkıyor, uğraşıyoruz ama aşıyoruz. Sorunlarla karşılaşıyoruz, bedel ödüyoruz ama çözüyoruz. Samimi olarak ister, yoğunlaşır ve harekete geçersek, deprem konusunda da yetersizliklerimizi giderir ve hazır hale geliriz. Yaşanan deprem orta büyüklüktedir ve çok ciddi bir uyarıdır. Bundan sonra ne olacağını bilmiyoruz. Bildiğimiz, emin olduğumuz ve mutlaka yerine getirmemiz gereken tek şey, ivedilikle tedbir almaktır. Kim ne yaptı, kim eksik kaldı, kim ihmal etti tartışmaları beyhudedir. Sorun çıkaran varsa gereği yapılır. İhmal varsa hesabı sorulur, bu ayrıdır, ama bunların hiçbiri ne kayıplarımızı geri getirir, ne de yapılması gerekenin ertelenmesine veya geciktirilmesine sebep olabilir. En azından vatandaş olarak evimizde, iş yerimizde, çevremizde üzerimize düşeni yapalım. Deprem bilinci oluşturmak ve ne yapacağımızı bilmek, işin en önemli kısmıdır.

KİMSEYİ AYIRMIYOR

       Sayın Devlet Bahçeli’nin de belirttiği gibi, ülkemiz deprem kuşağındadır ve bu gerçeği kabul etmekten, buna muvafık gelecek planlaması yapmaktan başka seçenek yoktur. Bilhassa dünyanın en büyük Türk kenti İstanbul’umuzun muhtemel depremlere hazırlıklı olması beka düzeyinde ehemmiyet arz etmektedir. Paniğe, kargaşaya hiç gerek yok. Fırsatı ganimet sayarak ortalığa fırlayanlara itibar etmeden, sakin ama kararlı şekilde daha önce yaptığımız planları, düşündüğümüz tedbirleri hayata geçirerek, yapılmış olanları kalıcı hale getirip geliştirerek devam edebiliriz. Sıfırdan başlamayacağız. Teknik olarak da, mühendislik ve planlama bakımından da yeterli donanıma sahibiz. Deprem gelince kimseyi ayırmıyor. Kimsenin yetkisine, durumuna, özel beklentilerine bakmıyor. Sorun en tepedekinden, en ilgisiz görünene kadar hepimizindir. Hiç olmazsa bu konuda bir siyasi ayrışmaya gitmeyelim. Bir doğal felaket üzerinden, siyasi rant peşinde koşmayalım. Bunlar daha önce yapıldı ve kimseye bir fayda sağlamadığı gibi, bedelini ülke olarak, millet olarak hep birlikte ödedik.

         Temennimiz, duamız, deprem olmaması içindir. Ama kendimizi kandırmayalım. Nasıl ki, şimdiye kadar irili ufaklı birçok deprem olduysa, bundan sonra da olacak. Biz üzerimize düşeni yapalım, tedbirimizi alalım, vatandaşımıza, şehirlerimize sahip çıkalım. Gerisi elbette bizim yetki ve sorumluluğumuz dışındadır. Ne ilahi iradeye karşı çıkabiliriz, ne de depremi durduracak bir güç ve imkâna sahibiz.