TÜRKGÜN ÖZEL HABERİ

ZOR bir çocukluk dönemi geçirdi. Şarkı söyleme aşkı ise her zaman hayallerinin başında oldu.İki tane albüm yaptı,tutmadı. Pes etmedi.Sosyal medyanın olmadığı zamanlardı.‘Bu akşam ölürüm’ şarkısını yayınladı.Bir anda Türkiye onu konuşmaya başladı.Haber bültenlerinin birinci sırasında şarkısının başarısı değil, intiharların sebebi gibi gösterilmeye başlandı. Tam anlamıyla bir linç girişimiydi.

O dönem, banka soyan kişilere ‘Neden yaptınız’ diye sorulduğunda dahi suçlular,‘Murat Kekilli’yi dinledik yaptık’ demeye başlamıştı. Müziği dışında her şey konuşuluyor,her kötü şeyin sebebi olarak da Murat Kekilli gösteriliyordu. Kekilli yaşananlar karşısındaki tepkisini, ‘Kendi fişimi çektim ve memleketim Adana’ya döndüm’ şeklinde anlatıyor. Bir dizide, bölüm başına 50 bin dolar teklif edildiği dönemde her şeyi bırakıp, memleketine döndü. Şöhret ile linci iliklerine kadar hissettiği zamanlardı.

PARAYLA İŞİM OLMAZ

Hayatı boyunca parayla işi olmadığını söyleyen Kekilli, “Hayatta iki türlü insan vardır: Şükreden ve şikâyet eden. Ben, Adana’da varoş bir mahallede büyüdüm. Hiçbir zaman şikayet etmedim” diyor ve ekliyor: Paylaşmak güzeldir. Dört tane yetim büyüttüm.Bir gün desteklediğim bir vakıftan telefon geldi. “Murat Bey, Afrikalı çocuklar için bir yardım konseri düzenleyeceğiz ama kaşeniz çok pahalı, biz o rakamı karşılayamayız. Bize biraz indirim yapar mısınız?”dediler. “Ne kadar gerekiyorsa üstünü ben veririm” dedim. Ben böyle bir adamım. Murat Kekilli sanat dünyasında düşünen ve sorgulayan isimlerden. Milli ve ahlaki konulardaki hassasiyeti üst seviyede. Kendisini bir siyasi partiye aidiyet olarak bağlamıyor, ancak vatan, bayrak, dil ve ahlak gibi konularda üst perdeden tepki verenlerden.

Albüm çıktıktan birkaç gün sonra küçük bir restorana gittim. Çorbamı içerken ana haber bülteninde Reha Muhtar’ı gördüm, “Bana bak Kekilli misin, nesin? İnsanları öldürme!” dedi. Çorba kursağımda kaldı! Daha sonra rahmetli Cem Karaca ve Erkin Koray beni hedef tahtasına koymuşlardı. Daha sonra Erkin abi arayıp helallik istedi.

 SANATLA TOPLUMU YÖNLENDİRİYORLAR

Türkiye’nin ahlaki yapısı ve alışkanlıkları hassas bir dengede diyen Murat Kekilli şunları söyledi: Siz toplum fikirlerine yön vermek için ne kullanırdınız? Siyaset mi,spor mu? Hayır! Sanatı kullanırsınız. Gişe rekorları kıran bütün filmlerin arka planında ya kafası dumanlı fakat mutlu tipler, ya aile içi şiddete rağmen konformist bir yaşam ve bu yaşama uzanacak en kestirme yollar sunulmadı mı? Eğitim önemli ancak ahlak görmezden gelinebilir mesajını yemeyen kaç kişiyiz? Bir süre dirençle karşılaşan rap müzikte kendine bir kitle bulacaktır. Dikkat edilmesi gereken şey, tıpkı daha önceki yeniliklerde olduğu gibi bu tarzında verdiği mesajlar ve bulduğu karşılıklardır.

Mürüvvet Kekilli bu ülkenin harcanan sanat değerlerinden biridir. Binlerce harcanan değerlerimiz bir şekilde farklı düşündükleri için cezalandırılmıştır. Bu önemli ve ortak değerlerimizi sizden, bizden diye bölmek yerine zenginlik olarak görmek bizi insan yapacaktır. Hepimizin bu erdeme ulaşması en büyük dileklerimdendir.

 TOPRAK DEĞİL, CAN BİLMİŞİZ

Bizler vatanımızın kutsiyetine inanmış bir toplumuz. Vatanı sadece bir toprak veya kara parçası değil kendimiz gibi“can” bilmişizdir. “Millet ve bayrak” kavramları keza bizim için daima organik ve ortak bağlarımızdan olup hiçbir maddi karşılığı da yaratılmamıştır. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu üç kavram en hassas kırmızı çizgilerimizdendir.

VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR

Milli konulardaki hassasiyetimizailemiz, çevremiz,eğitimimizden kaynaklanıyor,ancak ‘Vatan sevgisi imandandır’ diye de boşuna söylememişler diyen Kekilli, sanat camiasının milli konularda ikiye bölünmesinin kendisini ilgilendirmediğini söyledi ve ekledi: Yeter ki vatan bölünmesin.

Milli ve manevi konulara bağlılığıyla ilgili de konuşan Kekilli şunları söyledi: Manevi ve milli konulardaki hassasiyetimiz ebeveynlerimiz,eğitimimiz ve çevremizden kaynaklanıyor.Vatan sevgisi imandandır diye boşuna dememişler.Onlar bir bütün. Bizde de aynı şekilde yaşamaya devam ediyor. Şimdi ise asıl önemli olan konu bunları gelecek kuşaklara kimlerin ve ne şekilde aktaracağıdır. Bu konuda gençlere ağabeylik yapacak insanların da (rol modellerin)hangi donanımda ve iyi niyetli olup olmamaları son derece önemlidir.Murat Kekilli’ye, bazı ünlü isimlerin baskıyla Mehmetçik Vakfına yardım etmesini, ve doğa, ağaç gibi meselelerde görüş bildirirlerken, şehitlerimiz söz konusu olduğunda susmasını sordum.Sanat camiasının bölünmesi ya da neye inandıkları beni bağlamaz dedi ve ekledi: Bayrak inmesin, vatan bölünmesin,gerisi önemli değil...Kekilli şunları söyledi: Ya kimse hariçten gazel okumasın. Kundaktaki bebek bile Gezi ve ağaç kardeşliği eylemlerinin siyasi boyutlu ve dışarıdan destekli olduğunu biliyor artık. Benim siyasi bir görüşümünolmadığını cihanı alem bilir.

BAYRAK KIRMIZI ÇİZGİDİR

Biraz tarih okuyan herkes bilir ki bu ülkedeki en ufak bir kıvılcım yurt dışında mutlaka bir destek (karşılık) bulur. Böylece Cem sultan olayında olduğu gibi bir iç meselemiz aniden uluslararası bir mesele haline dönüşebilir. Maslesef coğrafyamızın kaderini hepimiz paylaşmaktayız. Belki başlangıçta basit,samimi gözüken bir mesele de sırf bu yüzden (siyasi malzeme konusu) çığ gibi büyüdü. Psikolojik, sosyolojik ve ekonomik olarak acısını hissetmeyen var mı? Hepimizi olumsuz etkilemedi mi?

Mehmetçik Vakfına kim ne kadar katkıda bulunmuş bilmiyorum fakat hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz biliyorum. O yüzden iyilikleri gizli tutmayı öneriyorum.Sanat camiasının bu konuda bölünmesine de gerek yok. Sağ veya sol cenahtaki siyasi sanatçıların tümü neye inanırlarsa inansınlar önemli değildir.Önemli olan vatan, millet ve bayrağı kırmızı çizgi olmasıdır. Bizim ortak ve en önemli paydamız sadece ve sadece bu alandır ve çiğnenmemelidir.

SAVAŞIN ÇOCUKLARINA MÜZİK KEYFİ

Bir süre önce Suriye’ye de gitmişti başarılı sanatçı. Olup biteni kendi gözüyle görmek istemişti. Gördü de. “Annesini babasını kaybetmiş ve çadır kentlerde zorunlu yaşayan çocukların bizlere duyduğu karşılıksız sevgi inanılmazdı.” diyerek anlatıyor yaşadıklarını. Savaşın çocuklarını, 23 Nisan’da müzikle buluşturduklarını ve yaşadıkları travmayı bir nebze de olsa dindirmeye çalıştıklarını söyledi.

KONSERİMDE BAŞKA ASSOLİST VAR SANDIM!

İSTANBUL’A ilk geldiğimde Ferdifon şirketinden “Eşek Gözlüm”ü çıkarmıştım ama o albüm yasaklandı. Bize gelen yazılı açıklamada, “Türk kadını eşek gözlü olarak anılmak istemiyor, bu sözleri çok itici ve çirkin buldular” diye yazılmıştı. Arkasından “Bu Akşam Ölürüm”e klip çektim. “Tutmadı” dediler. Ben de ikna oldum. Sonra orada bir konser verdim, 11 kişi geldi dinlemeye. Onlar da akrabalarımdı zaten. Ama bir ay sonra Kıbrıs’taki Doğu Akdeniz Üniversitesinden konser teklifi geldi. “Bu Akşam Ölürüm” klibinin yayınlanmasının ardından efsane olmuşum orada. “Konser mekânında izdiham yaşanıyor” dediler. “Mümkün değil” dedim, gittim, acayip bir kalabalıkla karşılaştım. Hatta onları görünce, benden sonra bir assolist sahneye çıkacak sandım!

Editör: Haber Merkezi