Bağışlar konusuna da geniş yer ayıran Fatma Meriç Yılmaz şeffaflık ve güven vurgusu yaptı. Gazze’ye yapılan kurban bağışlarının ise geçen yıla oranla yüzde 25 artırıldığını belirtti. 31 bin kurban bağışı alacaklarını ve kurbanların Türkiye’de kesilerek Gazze’ye konserve şeklinde sterilize edilerek gönderileceğini ifade etti.
Türk Kızılay’ın 2024 senesinde toplam 13 milyonu yurt dışında, 34 milyonu da yurt içinde olmak üzere 47 milyon kişiye yardım ulaştırdığını kaydeden Genel Başkan Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz bu sayının artırılması için ciddi bir program ve hedef dahilinde çalıştıklarını vurguladı. Yılmaz, “Hedefimiz Kızılay'ı biyoteknoloji alanında da konumlandırmak” dedi.
Aş evlerini 81 İlde 91’e yükselteceğiz
Şubelerin aratılmasını amaçladıklarını dile getiren Fatma Meriç Yılmaz, “Kızılay'ı bir çınar ağacına benzetirsek, şubeler bizim o çınarın en ucundaki dal. Dolayısıyla şubelerin sabit hizmet noktalarını artırarak, şubelerin her alanda her şeyi yapması değil, iki tane temel alanda bütün şubelerin donanımlı hale gelmesiyle alakalı bir stratejik hedef koyduk. Bir tanesi aşevleri. Şu anda kırk altı tane aş evimiz var. Devletin bize verdiği afetteki ana sorumluluk alanı beslenme. Dolayısıyla biz beslenme kapasitemizi ne kadar artırırsak afet döneminde çok hızlı bir şekilde bunu mobilize etmemiz çok çok daha kolay olacak. Hedefimiz aş evlerini üç senede seksen bir ilde doksan bire çıkartmak.

Yerli Mama Üretimi
Normalde çok yaşlanan kişiler ya da yoğun bakımda yatan kişiler ya da kanser hastaları kemoterapi alırken belki sizlerin de çevrenizde vardır, böyle erişkin mamaları vardır. Yemek yiyemeyen, yiyemez hale gelen kişiler o erişkin mamalarını içerler. Sıvı halde olmak zorundadır. Bu mamaların tamamı yurtdışı kaynaklı firmalar tarafından üretilen, Türkiye'de de üretilse formülasyonu yurtdışından gelen mamalar bunlar. Kızılay Nova markasıyla şu anda artık bu enteral beslenme ürünlerini üretmeye başladık. Şu anda ruhsatlandırma aşamasında.
Kan Torbalarını Kendimiz Üreteceğiz
Kanın ana yüklenicisiyiz Kızılay olarak. Bu anlamda bizim özellikle tedarik zincirinin devamlılığı anlamında, yani güvenli kan temini anlamında kendimizi garantiye almamız lazım. Ama biz bir pandemi yaşadık. Biz bugün Gazze'ye gittiğimiz zaman Gazze’de diyorlar ki en çok ihtiyacımız kan torbası. Pandemi zamanında hatırlayın maskeleri vermedi ülkeler birbirlerine, üretim bittiği zaman. Ama kan torbasını biz şu anda yurtdışından alıyoruz, Fransa'dan alıyoruz. Yarın Allah korusun başka bir kriz olsa bir nedenle ve biz kan torbasını alamaz hale gelsek Kızılay olarak, Türkiye'deki sağlık sisteminin durması anlamına geliyor. Silivri’de attığımız adımla gelecek senenin içinde kan torbalarımızın tamamını kendimizin ürettiği bir döneme başlıyoruz.
İlaç Üretimine Başlayacağız
Bir diğer projemiz ise kandan elde edeceğimiz kritik ilaçlar. Bizler kanı topladığımız zaman aslında tam kan olarak aldık. Bu kanın hücrelerini kullanıyoruz hastalara. Hücreleri ayırıyoruz. Hücreleri eritrosit süspansiyonu şeklinde hastanelere teslim ediyoruz. Geride böyle sıvı bir kısım kalıyor. Biz buna plazma diyoruz. Bu sıvı kısma baktığınız zaman aslında içinde son derece yaşamsal birtakım proteinler var. Plazma fraksiyonasyonu dediğimiz bir saflaştırma yöntemi var. Bu çok ileri teknoloji gerektiren bir yöntem ve şu anda sadece dokuz ülkede var dünya genelinde. Plazmayı bu dokuz ülke başka ülkelerden ya da kendi ülkesinden toplayıp ilaca çevirip çok pahalı bir şekilde bu ilaçları satıyor. Biz de şu anda aslında Kızılay olarak topladığımız kanlardan plazma artıyor her sene iki yüz bin litre. Biz bunu yurt dışına göndermiyoruz ama kullanamıyoruz da. İşte bu iki yüz bin litre plazmayı daha da artırarak plazma ferez merkezlerimizde plazma toplamaya da başlayarak Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu bu son derece yaşamsal, ulaşılamadığı zaman hayati risk teşkil eden bu plazma fraksiyonasyonu tesisini Türkiye'ye kuruyoruz.
Kanser Tedavisinin Çaresini Arayacağız
Biz inşallah bu kurduğumuz plazma fraksiyon tesisinin yüzde onunu AR-GE olarak yine sistemin içine yatıracağız. Ve akademisyenlerimize diyeceğiz ki buyurun laboratuvarı, parasını da biz veriyoruz, yapın araştırmanızı. Ben niye akademisyenimi Amerika'ya gönderip orada araştırma yaptırıyorum. Sonuçta bunun tamamı parayla alakalı. Ama biz bir yerden başladığımız zaman ki burada Sanayi Bakanlığımızın verdiği teşvik önemli. Elbette ki Kızılay'ın ulusal kan temininde topladığı plazma en önemli itici güç. Cumhurbaşkanımızın desteği önemli. Ama ben çok hayal kuruyorum diyeyim. Bu hayali de çok gerçekçi olabileceğini görerek kuruyorum. Üç sene sonra biz Çubuk'ta şu anda temelini atmak üzere olduğumuz bu plazma fraksinasyon tesisini bitirmiş olacağız. Kendi ilaçlarımızı üretmiş olacağız. Bu ilaçların devlete teslim edilmesiyle gelen geliri AR-GE'ye döndüreceğiz. AR-GE ile daha farklı alanlarda belki yarın kanser tedavisi Türkiye'de çaresi bulunacak. Çünkü kan dediğiniz öyle bir mucizevi madde ki artık kemoterapi yerine geçiyor. Bu tedavinin en başta uygulanabileceği ülkeler arasına gireceğiz bu sayede. Dolayısıyla hedefimiz bir anlamda da Kızılay'ı biyoteknoloji alanında böyle konumlandırmak.

Gazze’ye Kurban Bağışları
Gazze'de insani yardım kapıları biliyorsunuz kapalı. Dönem dönem kısa süreli açılıyor, tekrar kapanıyor. Şimdi burada bizim Kızılay olarak Gazze'deki yardımları devam ettirebilmemizin sebebi şu, bizim içeride bir aş evimiz var. Baştan itibaren aslında Kızılay'ın, Gazze'nin içinde delegasyonu olduğu için kapılar kapandığı zaman bile senelerdir bizimle çalışan Filistin uyruklu Gazzeli kişiler orada çalışmaya devam ettiler ve aş evi organizasyonlarını hiç durdurmadık. Gazze’de elektrik yok. Herhangi bir kurbanı içeriye taze et olarak götürmesi mümkün değil. Dolayısıyla burada ayrı bir çözüme ihtiyacımız var. Ve bizim Kızılay olarak zaten ‘kurban bereketini yıl boyu yaşatıyorsan’ diye başlattığımız bir kampanyadır bu. Ve senelerdir biz konserveye dönüştürürüz kurban etlerini.
Güçlü Bir Kurumuz
Türk Kızılay'la alakalı biz sonuçta güçlü bir kurumuz. Güçlü bir devletiz. Güçlü bir milletiz. Bir taraftan milletimizin bağışları ki pandemi döneminde bu gündeme gelmişti. Pandemide bütün bağışlarımız azaldı, ne yapıyorsunuz diye uluslararası kuruluşlardaki insanlarla konuştuğumuzda biz dedik ki bizim bağışlarımız arttı. Onu bir türlü anlayamamışlardı. Şunu anlatmaya çalışmıştık biz. Bizde başınıza bir dert geldiği zaman gelenek olarak bir şey verirsiniz, sadaka verirsiniz. O sadakanın başınıza gelecek başka bir derdi önlediğine inanırsınız. Yani Anadolu insanı böyledir. Dolayısıyla bizim Türkiye, Türk Kızılay olarak etkileneceğimiz büyük bir durum yok çok şükür diyelim. Kızılay hepimizin.