Siyasetin iki ana çizgide şekillendiğini artık herkes kabul edecektir. Bir tarafta, özden yananlar ve Türkiye’yi lider ülke yapmak için seferber olanlar var. Cumhur İttifakı’nın durduğu yer belli, baktığı yer açık, önüne koyduğu hedef berrak. İki ana unsura dayanıyor. Aralarında ne bir pazarlık, ne koltuk paylaşımı ne de basit ve sığ siyasi hesap var. İlkeli, ahlaklı, dürüst ve samimi bir şekilde sorunları aşmak ve ülkeyi kalkındırmak için büyük bir fedakârlıkla hizmet veriyorlar.

ZİLLETİN SEFİL SİYASETİ

Diğer tarafta ise Türkiye’nin meselelerinden, bölgenin gerçeklerinden, dünyanın gidişatından habersiz, sadece kendi güdük menfaatlerinin peşinde oradan oraya savrulup, yaptıkları şeytani planlarla sorundan başka bir şey üretmeyen zillet güruhu var. Ne ülkenin geleceği umurlarındadır, ne Türkiye’nin bekası akıllarına gelmektedir. Kurdukları kirli ittifakın gereği olarak bir gün Pensilvanya’nın, ertesi gün Washington’ın, diğer gün Kandil’in sözcülüğüne soyunuyorlar. Davulu CHP’nin boynuna asmış, tokmağı HDP’nin eline vermişler. İP’in ve diğer küsurat partilerinin görevi de davulun kasnağı olmak. Bu sefil siyaseti bir de millete alternatif olarak sunuyor ve destek istiyorlar.

HEP AYNI TEKRARLAR

Tek bildikleri şey itiraz etmek, karşı çıkmak, karalamak ve yıkmaktır. Milletin gazabından korktukları için sureti haktan görünür, ancak Türkiye ile meselesi olan her kim varsa onun yanında dururlar. Belli ezberleri vardır ve her ne olursa olsun bundan vazgeçmez, tekrarlayıp dururlar. Ülkenin bu kadar sorunu bulunuyor. Dışarıdan amansız bir hücuma uğruyoruz. Bunlara sorun hiçbiri umurlarında olmaz. Söze Parlamenter Sistem’e dönüşle başlar, erken seçimle bitirirler. Sanki bu ülke uzun yıllar Parlamenter Sistem’le yönetilmedi. Bugün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne itiraz olarak ileri sürdükleri her ne varsa, tamamı parlamenter sistem sırasında da yine bunlar tarafından gündeme getiriliyor, yine aynı şeyler söyleniyordu. Menderes’ten Demirel’e, Özal’dan Çillere, Mesut Yılmaz’dan Erbakan’a kadar bu ülkede Başbakan olan her kim varsa aynı suçlamalara, aynı yakıştırmalara muhatap olmuştur. Açın arşivleri bakın, bugün ne söylüyorlarsa, 10 yıl önce de, 20 hatta 30 yıl önce de aynı itirazları yaptıklarını ibretle göreceksiniz.

KULLANILMAYA AÇIKLAR

CHP’nin, “istemezük” siyaseti, zilletin ortak ve değişmez yöntemi olmuştur. Kendilerinden başka her şeye karşıdırlar, kendi anlayışları dışında her şeyi yanlış görür, yanlış algılar, yanlış anlatır ve buna da milletin inanmasını bekler, destek olmasını isterler. Türk milletinin ihtiyaçlarına, Türkiye’nin menfaatlerine göre değil, kendi güdük hesaplarının gereklerine göre konuşur ve politika üretirler. Bu hâlleriyle siyasette kalabilmelerinin sebebi kullanılmaya açık olmalarıdır. Onlar için esas olan Pensilvanya’nın talepleri, Washington’ın beklentileri, Kandil katillerinin talimatlarıdır. Bu söylediklerimizde ayrıntıya girip, hepsini yaşanmış örneklerle ispatlamamız son derece kolaydır. Kaldı ki, zaten izah ve vicdan sahibi herkes, bunların doğru ve net olduğunu görüyor, biliyor ve kabul ediyor.

BELEDİYELERİN HÂLİ!

Bazı belediyeleri ele geçirmeleri ümitlerini arttırmıştı, ancak uzun sürmedi. Takke çabuk düştü ve her şey ortaya çıktı. Bunlara bırakın belediye teslim etmeyi, bir mahallenin muhtarlığını vermenin bile büyük bir risk olduğunu herkes yaşayarak bir defa daha gördü. Hizmet üretemedikleri gibi, olanı da koruyamıyorlar. Bir de her taraftan pis kokular gelmeye başladı. Zaman içinde çok daha farklı, çok daha acı, çok daha vahim şeylere şahitlik edeceğimiz anlaşılıyor. Aldıkları belediyelerin bunların unutulan yüzlerini hatırlamamız, gerçek hâllerini görmemiz için bir fırsat olacağını daha ilk günden yazmıştım. Geçen zaman, yanılmadığımı gösteriyor. Özellikle İstanbul bir çıkmaza girmiştir ve Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinin açık ve net şekilde altında kalmıştır. Sorunların her geçen gün daha da ağırlaştığını, büyük ve derin hayal kırıklığı yaşandığını bu mega şehrimizde yaşayan herkes görüyor ve söylüyor.

BİRBİRLERİNE GÜVENMİYORLAR

Zillet demek kargaşa, kaos ve kriz demektir. Bunu kendi iç meselelerinde de görüyoruz. Birbirlerine güvenmiyor ve inanmıyorlar. Açık şekilde bir araya gelemiyor, kapı arkalarında buluşuyorlar. Kendi itiraflarıyla talimatlı bir proje oldukları için bunun dışına da çıkamıyorlar. Panik hâlde sağa sola saldırıyor, etraflarında toplanan özellikle medyadaki unsurları ile yalanı doğru, ihaneti hizmet, talanı hikmet olarak bu millete yutturmaya uğraşıyorlar. Çırpındıkça batıyor, battıkça çırpınıyorlar. Her zaman söylüyoruz, Cumhur İttifakı’nın millete uzun uzun yaptıklarını, yapacaklarını anlatmasına gerek yok. Bunlar zaten görülüyor ve yaşanıyor. Sadece çıkıp, “Bizim alternatifimiz işte bunlar. Biz gidersek bunlar gelecek” deseler, tekrar ve çok daha güçlü biçimde iktidar olmaları için fazlasıyla yeter.