Antik çağlardan günümüze dek sayısız hikaye, dünyanın dört bir köşesinden iz bırakmadan kaybolan hazineleri anlatır. Bazı hazinelerin varlığına dair kesin kanıtımız yokken bazılarının gizli bir yere gömüldüğü veya çalınıp kaybolduğu barizdir. Kuşkusuz, bu hazinelerin keşfi tarihi değiştirecek ve geçmiş hakkındaki bilgimizi zenginleştirecektir. İşte onlardan paha biçilemeyen 10 tanesi!

1. Cengiz Han'ın Mezarı: Cengiz Han, 1227 yazında Yinchuan'daki Sarı Nehir boyunca uzanan bir sefer sırasında öldü. Cengiz Han'ın cesedi, Burkhan Haldun Dağları’nın bilinmeyen bir yerinde isimsiz bir mezara gömüldü. Tarihçiler, isimsiz gömülme fikrinin ölümünden yıllar önce kendisinin dile getirdiği bir istek olduğunu iddia ediyor. Türbe yok, tapınak yok, mezar taşı yok.

Cengiz Han’ın mezarının çok değerli altın ve gümüş eşyalarla dolu olduğuna inanılıyor. Yüzyıllarca süren araştırma ve kazılardan sonra bile bu mezarın izine rastlanmadı.

2. Tapınak Şövalyeleri Hazinesi: Tapınak Şövalyeleri 1119'da kurulmuş, Avrupa'daki ilk ve en ünlü dini askeri tarikatlardan biridir. Asıl amacı, yeni Kudüs Krallığı’nı savunmak ve kutsal yerleri ziyaret eden Hristiyanları korumak olsa da zamanla muazzam bir etki ve zenginlik kazandı. Öyle ki Tapınakçıları karşısında bir tehdit olarak gören Fransa Kralı IV. Philip, onlarla başa çıkmak için Papa'nın yardımını alarak 1307'de en etkili şövalyeleri tutukladı ve hazine sandıklarını ele geçirdi.

Ancak bu sandıkların boş olduğu ortaya çıktı. O günden beri ne olduğu ve nerede saklandığı bilinmeyen Tapınak Şövalyeleri hazinesi, 7 asırdır dünyayı büyüleyen bir sır olarak gizemini koruyor.

3. Kayıp Hollandalı Madeni: Kayıp Hollandalı Madeni, 1800'lerin başında varlıklı bir Meksikalı aile tarafından bulunduğu iddia edilen bir altın madenidir. Yıllarca altın çıkaran aile bunu bir sır olarak saklarken Apaçiler tarafından öldürüldü. İddiaya göre madeni son gören kişi ise 1800'lerin sonlarında ortağıyla birlikte madeni bulan ve altının bir kısmını dağlarda bir yere saklayan Alman göçmen Jacob Walzer'dı.

1891'deki ölümüne kadar madenin yerini yalnızca bir kişiye, son günlerinde kendisine bakan komşusuna anlattı. Yıllar içinde birçok kişi madeni bulmaya çalışsa da tüm bu girişimler başarısızlıkla sonuçlandı. Ayrıca, geçmişte hazineyi bulmaya çalışan kişiler asla geri dönmediği için o bölge ve hazine lanetli olarak anılıyor.

4. Moskova Çarları Kütüphanesi: Rus Çarı IV. İvan, kütüphaneyi Roma'dan Moskova'ya getiren büyükannesi Sofia'dan miras aldı. Yunan ve Roma edebiyatının eşsiz şaheserleri de dahil olmak üzere 800'den fazla kitap içeren bu koleksiyonu Avrupa'dan gelen ender el yazmalarıyla zenginleştirdi. Bu yüzden kütüphane tarihçiler ve arkeologlar için büyük öneme sahip. Fakat kendisinin ölümüyle birlikte ortadan kaybolduğu için Korkunç İvan'ın Kütüphanesi olarak da biliniyor. Efsaneye göre Korkunç İvan, koleksiyonu Moskova'da bir yere sakladı. Ancak 1584'teki ölümünden sonra kimse koleksiyonun nerede olduğunu hatta var olup olmadığını dahi bilmiyor. Keşfedilirse tarihin ne kadar değişeceğini hayal edebiliyor musunuz?

5. Ahit Sandığı: İncil'deki açıklamalara göre Ahit sandığı, Tanrı'nın insanlar arasındaki varlığını simgeleyen altın kasalı akasya ağacından bir sandıktı. Sandıkta altın bir kap, Harun'un değneği ve üzerlerinde Tanrı'nın buyruklarının yazılı olduğu, Sina Dağı'nda Musa Peygamber tarafından alınan iki levha vardı. M.Ö. 7. yüzyılda Kral Josiah'nın saltanatı sırasında hâlâ var olsa da Kudüs'ün fethi sırasında kayıplara karıştığına inanılıyor. Şüphesiz, günümüzde de İncil'de bahsedilen en mistik nesnelerden biri olmaya devam ediyor. Ahit Sandığı'nın Türkiye'de olduğu konuşuluyor.

6. Amber Odası: Rus Çarı Büyük Peter’ı memnun etmenin yolunun olağanüstü bir hediyeden geçtiği herkes tarafından bilinirdi. Prusya Kralı I. Friedrich Wilhelm de Peter'ın gözüne girmek istediğinde bunun farkındaydı. İmparatora, en iyi mimarlar ve heykeller tarafından tasarlanan, kehribar ve altınla dekore edilmiş bir oda sundu. Burası, daha sonra çarpıcı güzelliği nedeniyle Dünyanın Sekizinci Harikası olarak adlandırılan ünlü Amber Odası’ydı. Üstelik bu oda Rus başyapıtlarının sembolü, Romanov Evi'nin gururu ve neşesi oldu. Ancak, II. Dünya Savaşı sırasında gizemli bir şekilde ortadan kayboldu ve o zamandan beri nerede olduğu bilinmiyor.

7. Romanov Paskalya Yumurtaları: 1885 yılında Rus Çarı III. Aleksandr, karısı İmparatoriçe Maria Feodorovna için Fransız asıllı Rus bir kuyumcu olan Peter Carl Faberge'nin stüdyosundan dekoratif bir Paskalya yumurtası sipariş etti. Maria Feodorovna hediyeyi aldığında beyaz altından yapılmış, sıradan bir yumurta gördü. Ancak imparator yumurtanın içinde birkaç sürpriz hazırlamıştı. Yumurtanın içinde altın tavuk, altın tavuğun içinde ise imparatoriçenin altın ve elmastan yapılmış minyatür bir kopyası ile küçük bir yakut kolye vardı. Çok beğenilen bu orijinal yumurta zamanla “Tavuk” adını aldı ve kraliyet geleneği olarak devam etti. İlginç olan ise tam sayısı bilinmese de toplamda 70 civarında olduğuna inanılan kraliyet yumurtalarından sekizinin kaybolmuş olması. Üstelik, yumurtaların her biri milyonlarca dolar değerinde!

8. Kral John'un Mücevherleri: İngiltere Kralı John, 1216 yılında tehlikeli bataklıklardan oluşan Norfolk'taki Lynn'e gitti. Burada dizanteriye yakalanınca tedavi için Newark Kalesi'ne dönmeye karar verdi. Dönüş için kendisine daha yavaş da olsa güvenli bir yol seçti. Ancak askerleri ve arabaları, bataklıklardan geçen kısa ve tehlikeli rotayı kullandı. Üstelik arabalar mücevherlerle, kişisel eşyalarla ve hatta büyükannesi Almanya İmparatoriçesi'nden miras kalan taçlarla doluydu. Tarihteki en büyük kraliyet hazinesi olarak kabul edilen hazine işte orada kayboldu ve bir daha asla bulunamadı.

9. Kayıp İnka Altınları: Birçok efsane kayıp şehir Paititi'den bahseder. Bazılarına göre İnka’lar, Avrupalıların Güney Amerika’yı işgali sırasında büyük hazinelerini tam da buraya saklamıştır. Araştırmacılar, Altın Şehir Paititi’nin Peru ormanlarında bulunduğunu söylüyor.

10. Bakır Ölü Deniz Parşömenleri: Ölü Deniz'in kuzey ucunda, Filistin'in Kalya kasabası yakınlarındaki Qumran arkeolojik alanı, 1946'da bir Bedevi tarafından ünlü Ölü Deniz Parşömenlerinin keşfedildiği mağaraların bulunduğu bölgedir. Söz konusu Bakır Parşömenler sadece malzeme olarak değil, içerik olarak da ilgi çekicidir. Çünkü parşömenlerde önemli miktarda altın ve gümüşün gizlendiği 64 bölgenin ayrıntılı bir listesi olduğu ortaya çıkmıştır. Fakat ne yazık ki bir kısmı İbranice, bir kısmı da artık ölü bir dil olan Aramice yazıldığından gizemi çözülemedi.