Herkes Kanal İstanbul konusunda MHP’nin ne diyeceğine odaklanmıştı. Sayın Devlet Bahçeli, herkese ders olacak bir açıklama yaptı. Kutuplaşmadan beslenenler, karanlıktan geçinenler, kavga ve karışıklıktan ümitlenenlerin dolaşımda olduklarına dikkat çekti. Bu meselenin iç siyasi çekilmelere alet edilmemesi gerektiğini söyledi, tespit ve uyarılarda bulundu.  

          Kanal İstanbul Projesi bir süredir Türkiye’nin gündeminde ilk sıraya yerleşti. Gazetelerde birinci haber oluyor, televizyonlarda saatler süren tartışmalar yapılıyor. Bu konu ile ilgili olarak birkaç önce kısa bir değerlendirme yapmış ve “İstanbul’a yapılması düşünülen kanal projesinin doğruluğu yanlışlığı ayrı bir meseledir. Mutlaka iyi düşünülmeli, hesabı kitabı doğru yapılmalı, getireceği götüreceği çok titiz biçimde hesaplanmalıdır. Bugünkü yazı konumuz bu değil. Kanal İstanbul vesilesi ile CHP’nin nasıl bir çıkmazın içine sürüklendiğini, bu ülkenin gerçeklerinde ne kadar kopuk ve hatta habersiz olduğunu bir defa daha gördük” demiştik.

CHP YİNE “İSTEMEZÜK” DİYOR

         Aradan bir hafta zaman geçti ve bu hayati meselenin bir inatlaşmanın dışına çıkamadığını üzülerek gördük. Mesele önemlidir, ciddidir ve çok boyutludur. Yine aynı şeyi söylüyoruz, iyi düşünülmeli, doğru hesap edilmeli ve ona göre karar verilmelidir. CHP artık çok alıştığımız, “istemezük” tavrı dışında tutarlı, ülke menfaatleriyle örtüşen, bir fikir ve akıl kırıntısı gösteren bir şey ortaya koymadı. Yancıları ile birlikte Montrö’den başlayıp Lozan’dan çıkıyorlar, iklim değişimden dem vurup maliyet hesaplarına dalıyorlar. Hiçbir temeli olmayan, akıl, vicdan, bilim ve Türkiye’nin gerçekleriyle asla örtüşmeyen, sırf itiraz olsun torba dolsun cinsinden şeylerle kafa karıştırmaya uğraşıyorlar. ABD’den medet bekliyorlar, gelmiyor, Rusya’ya dönüyorlar olmuyor. AB zaten hiç oralı değil.

HERKESE DERS

         Bu aşamada herkes MHP’nin ne diyeceğine odaklanmıştı. Sayın Devlet Bahçeli, herkese ders olacak bir açıklama yaptı. Kutuplaşmadan beslenenler, karanlıktan geçinenler, kavga ve karışıklıktan ümitlenenlerin dolaşımda olduklarına dikkat çekti ve bu meselenin iç siyasi çekilmelere alet edilmemesi gerektiğini söyledi. Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili isabetli ve tevsik edilmiş eleştiri ve teklifleri muhataplarıyla veya kamuoyuyla paylaşmak varken, “Yapamazsınız, herkes hayır diyor, iktidar olursak para vermeyiz, projeyi iptal ederiz” demenin, sorumsuzluk örneği olduğunun altını çizdi.

DÜNYADA ÖRNEKLERİ VAR

          Her şeyden önce Kanal İstanbul’un ne olduğunu, neden gündeme geldiğini ve ne işe yarayacağını doğru değerlendirmek gerekiyor. Bu proje ile Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan İstanbul Boğazı’ndaki gemi trafiğinin rahatlatılması planlanmaktadır. Türkiye egemen bir devlet sıfatıyla siyasi, ticari ve ekonomik çıkarları için topraklarında kanal açma hakkına sonuna kadar sahiptir. Sayın Bahçeli bu hatırlatmayı özellikle yapmış, bu hakkın devrinin beka sorununa davetiye çıkarmak olacağını belirtmiş ve Kanal İstanbul’un yönetimi ve rejimi iyi yürütüldüğü takdirde Türkiye’nin eli güçleneceğini, jeostratejik imkan ve kabiliyetini perçinleyeceğini söylemiştir. Diğer taraftan dünyada gerek ticari ve ekonomik amaçlarla, gerekse siyasi ve askerî kaygılarla inşaatı süren pek çok kanal çalışması olduğunu hatırlatmış ve örnekler vermiştir.

İYİ ANALİZ EDİLMELİ

         Sayın Bahçeli bütün bunları söylerken, bir şeye daha dikkat çekiyor. “Mezkur proje bütün yönleri çok iyi analiz edilmeli, fizibilite çalışmalarıyla birlikte çevreye, ekolojik dengeye, stratejik hedeflere, çok taraflı antlaşmalara ne getirip ne götüreceği basiretle hesap edilmelidir” diyor ve uyarıyor:  “Bilhassa Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin ihmali, hafife alınması pek çok badireyi ortaya çıkaracaktır. Ülkemizin Montrö’den mülhem elde etmiş olduğu egemenlik haklarından vazgeçmesi düşünülemeyecektir. Kanal İstanbul Projesi’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin sağladığı tecrübe, birikim ve kazanımlar dikkate alınarak temin edilmesi hayati önem ve değerdedir.”

MONTRÖ TARTIŞILMAMALI

         20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan ve 9 Kasım 1936 tarihinde yürürlüğe giren Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerinin bu denizde varlık göstermelerini kısıtlayan, Türkiye’nin lehine olan ve milli güvenliğine destek olan hükümler içeriyor. Bu kısıtlama, Karadeniz’in emperyalist devletlerarasında rekabet ortamı haline gelmesini engelliyor. Bu durumda Kanal İstanbul Projesi’nin ABD donanmasının Karadeniz’e çıkışının ve yerleşmesinin önünü açmak için hazırlandığını söyleyenlere itibar etmek mümkün değildir. Sayın Bahçeli, bunu söyleyenlerin müfteri olduğunu belirtirken, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tartışılmasına hiçbir şekilde yol verilmemesi gerektiğini, bunun Türkiye için tehdit ve beka sorunu olduğunun önemle altını çiziyor ve şunları söylüyor:

ORTAK AKIL ORTAK İRADE

        “Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi gereğince, gemiler boğazlardan transit geçme hakkını ücret ödemeden kullanma hakkına sahiptir. Eğer Kanal İstanbul, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne tabi olursa Türkiye hiçbir şekilde geçişlerden de ücret alamayacaktır. Parti olarak samimi tespit ve uyarılarımızı kamuoyuna açıklamak siyasi ilke ve ahlakımızın bir gereğidir. Demokrasi ahlakı içinde samimi eleştiriler doğaldır, olmalıdır. Yaptırmam, yapamazsınız demek yerine muhtemel risk ve olumsuzlukları ortak akıl ve ortak iradeyle belirleyip Türkiye’nin ufkunu aydınlatmak, Türk milletinin geleceğine hizmet etmek namuslu her siyaset adamının görevidir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin yaptığı da, yapacağı da budur, bu olacaktır. Yapılanı alkışlamak, yapılacak olanları iyi niyetli düşüncelerle, yapıcı eleştirilerle desteklemek Türkiye sevdasıyla yanıp tutuşanların haysiyetidir.”