Kısa devre yapan siyasetçi
İP Başkanı Müsavat Dervişoğlu terörsüz Türkiye hedefinin başarıya ulaşmaması için ilk günden itibaren asılsız iddiaları gündeme taşıyan isimlerin başında geliyor. Hatta DEM Parti İmralı heyeti için “bunlar iki dil, iki devlet, iki bayrak istiyor” diyerek attığı iftira bizzat İmralı heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder tarafından “ne iki dil ne iki bayrak ne iki devlet ne de bölünme arzusu taşıyoruz. Sadece gelecek nesillere barışı miras bırakalım istiyoruz” diyerek yalanlamıştı. Dervişoğlu ve dar çevresi terörsüz Türkiye için elini taşın altına koymak yerine kurusıkı iddialarla gündeme gelmeyi tercih etti.
Geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada “Ben şalter değilim. Beni indirip, kaldıramazsınız. Ben görüşlerimle sigortayım. Milletin ortalamasını temsil ediyorum. Bunların hiçbiri hiçbir emelinden de vazgeçmedi. Üniter devlet yapısına karşı halen adem-i merkeziyetçiliği savunuyorlar. Lozan’ı eleştiriyorlar. Hatta Türkiye’yi işgalcilikle ve soykırımcılıkla itham ediyorlar. ‘Bu Türkiye’nin tabu senedinin varlığına tecavüze yeltenmektir’ dedim. ‘Bu bir kalkışmadır’ dedim. Söylediklerimin hepsi gerçekleşiyor ama nasıl da haklı çıktım diye bununla övünecek değilim.” ifadelerini kullandı. Ancak PKK’nın emellerinden vazgeçtiğini ilan eden elimizde üç tane somut örnek var. Örgütün kurucusu Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrı, 12 Mayıs’taki PKK’nın fesih kongresi ve 11 Temmuz’da örgüt üyelerinin silahlarını ateşe atarak bırakmaya başlanması… Ayrıca bu gelişmelerin sahada pratiğe dökülmesi için de Türkiye titiz bir takipte…
Ancak bu gelişmeler Müsavat Dervişoğlu’nu memnun etmeye yetmemiş olacak ki bunlar hiç yaşanmamış hatta hiç olmamış gibi davranmaya gayret gösterdi. Terörsüz Türkiye hedefi Türk milletinde karşılık buldu. Müsavat Dervişoğlu ve dar çevresi ise milletin karşısında konumlanmayı doğru buldu. Bu süreçte PKK’nın bitişiyle İP’in eriyişi aynı düzlemde yol aldı. Rahatsızlığının asıl kaynağıydı buydu. Terörün varlığından haklılık payı çıkaran sözde bir Türk milliyetçisi partisinin ayakta kalması için terörün varlığından medet umar hale düştü.
Müsavat Dervişoğlu terörsüz Türkiye hedefiyle ilgili ortaya alternatif bir çözüm önerisi sunmuş olsaydı buradan hareketle haklı çıkmasını gerektirecek bir durum oluşabilirdi. Ancak Dervişoğlu terörsüz Türkiye hedefini eleştirip, asılsız iddia, iftira ve yalanlarla sabote etmekten başka bir şey yapmadı. Aksine “bunlar hedefinden vazgeçmedi” dedikleriyle geçmişte siyasi ittifaklar yaptı. Demek ki ittifak yaptıkları dönemde ki iddiaları Müsavat Dervişoğlu’na daha makul geliyordu.
“47 yıllık terör son bulmalı mı?” sorusuna verilen “evet” cevabı sorumluluk sahibi bir siyasetçiyi haklı çıkarmaya yetmez. Bunun için sorumluluk alması gerekir. Hele ki Türk milliyetçisi olduğunu iddia eden bir siyasetçi için bu sorumluluk herkesten daha fazla olmalıdır. Terörsüz Türkiye hedefini samimi kaygılarla eleştirmek bir siyasetçi için normal karşılanabilir ama sorumlu bir siyasetçi eleştirinin karşısına bir de çözüm alternatifi koymalıdır. Müsavat Dervişoğlu ve dar çevresinin bugüne kadar terörün “ebediyen” nasıl biteceğine dair bir görüşüne ne yazık ki şahit olmadık. Bu güruh izlemekle yetinen, seyretmekten haz duyan, görmeyi değil bakmayı tercih eden, eline çekirdeğini alıp koltuğuna uzanan bir dizi izleyicisinden daha yüksek bir performans sergileyemedi.
Oysa Türk milliyetçisi olduğunu iddia eden ve Türk milliyetçisi gibi yaşayan insanlar hayatı geriden, beriden izlemez; hayata dokunurlar.
Türk milliyetçileri tribünde değil; sahada olurlar.
Türk milliyetçileri rüzgârın yönüne, suyun akışına kapılmaz; rüzgârın yönünü, suyun yatağını değiştirirler.
Türk milliyetçileri tarihi okuyan değil; yazanlardır.
Türk milliyetçileri seyretmez; inisiyatif alır, seyri değiştirirler.
Müsavat Dervişoğlu bu anlamda hem Türk milliyetçiliğinin hem de Türk milletinin ortalamasının çok altındadır. Şalter olmadığını iddia edebilir. Hatta sigorta olduğunu da söyleyebilir. Ancak bu ortalama ile kısa devre yapmış biri için ikisinin de bir önemi yoktur.
