“Tarımda en büyük kriz: Gerçekle yüzleşememek”

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
“Tarımda en büyük kriz: Gerçekle yüzleşememek”

Tarımı, stratejik öncelikli yetersizliğimizin en önüne koymalıyız. Çünkü bazı kavramlar vardır ki ne kadar konuşursak konuşalım, bu kavramın içi doldurulmadıkça, somut eylemlerle iş yapmadıkça çok da büyük katkısı olmuyor.

Ülkemizde tarımın önemini, bizler için ne kadar kritik ve stratejik olduğunu bilgisi olan da olmayanda konuşuyor. Ancak bunun hakkını vermede, bu alanda farklı bir yere gelme konusunda önemli eksiklikler olduğunu da hep birlikte görüyoruz. Dolaysıyla bir yanda eksiklikler diğer yanda hem bakış açısı hem de gündem farklılıkları…

Hükümete muhalif olan televizyon kanallarından örneğin; Now TV, Halk TV, Sözcü TV vb. kanalların muhabirlerinin yaptığı haberi izliyoruz. Onlara göre rastgele bir çiftçi, çalışan veya emekliye mikrofon uzatılıyor. Alınan cevaplar:

Gübre, mazot, ilaç pahalı, üretemiyoruz. Traktörüme haciz geldi. Hayat çok pahalı, geçim çok zor, öldük, bittik, mahvolduk diyor.

Bu defa hükümeti destekleyen televizyon kanallarından A Haber, vb. kanalların muhabirlerinin yaptığı haberi izliyoruz. Aynı veya başka çiftçiye, çalışana veya emekliye mikrofon uzatılıyor. Alınan cevaplar:

Bu defa hamdolsun kazancımız çok iyi, traktörümü yeniledim. Emekliyim, şükür geçimimizi kolay sağlıyoruz, Allah devletimize ve Cumhurbaşkanımıza zeval vermesin oluyor.

Ülkemiz ulusal basınında siyasetçilerden daha fazla siyaset yapan kanalların ve kalemlerin sayısı az değil! Bir kısım medya, “çamur at izi kalsın” taktiğiyle iktidara yüklenirken diğer bir kısım da “iktidarın avukatlığını” yapmakla meşgul... “A Haber’i izliyoruz dünya bizi kıskanıyor; Nowve Halk TV izliyoruz ülke yanmış, bitmiş, tükenmiş durumda.” Özetle “sistemden beslenen bir medya var!”

BÜYÜK BİR BAŞARI KRİZİMİZ VAR!

Bizim özellikle tarımda büyük bir başarı krizimiz var. İsteklerimiz İsviçre standartlarında ama yeteneklerimiz Pakistan standartlarında… Tüketirken Amerikalı gibi her şeyin en iyisini istiyoruz. Ama üretirken Suriyeli gibi kaytaracak yer arıyoruz… Beklentilerimiz maksimumda, becerilerimiz ise ortalamada kalıyor. Dolayısıyla beklentilerimizle becerilerimiz, hayallerimizle gerçeklerimiz arasındaki boşlukta sürekli gerilim üretiyoruz. Ondan çok gerginiz, ondan çok şikâyetlerimiz var! Anlayacağınız dostlar; hayallerimiz Paris, gerçekler Yozgat!

Peki, ne yapabiliriz?

Ya becerilerimizi artıracağız, beklentilerimiz seviyesine yükselteceğiz ya da beklentilerimizi becerilerimiz seviyesine düşüreceğiz…

PROJE ÇÖPLÜĞÜ!

Nedense her gelen tarım bakanı projeleriyle geliyor, bir önceki bakanın projelerini bir anda yok sayıyor.Sayın Sami Güçlü, Sayın Mehdi Eker, Sayın Faruk Çelik, Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba, Sayın Bekir Pakdemirli, Sayın Vahit Kirişçigibi isimler bakanlık yaptılar.Göreve gelen her bakanın ortak özelliğiaynı hükümetin bakanı olmaları ve kendisinden önceki bakanın önce ekibini değiştiriyor sonra uygulamalarını ya rafa kaldırıyor ya da gündemine almıyor olmasıydı! 

Sayın İbrahim Yumaklı’yıayıran fark daha önceki dönemde bakan yardımcısı olmasından kaynaklı bakış açısı: Çeşitli atamalar ve görev değişiklikleri yaptıysa da “gündemimde değil! Sil baştan, haydi bismillah olmadı.” Genel olarak “devlette devamlılık esastır!” Anlayışı hâkim oldu diyebiliriz.

Her bakan değişiminde projeler adeta çöp oldu ve oluyor. Onun yerine kendi projesini uygulamaya çalışıyor. Hal böyle olunca da bazı projeler doğmadan, bazıları emeklemeden, bazıları konuşamadan, bazıları koşamadan, bazıları da sahaya (çiftçiye) ulaşamadan çöpe gidiyor. Dolaysıyla başta genel müdürlükler olmak üzere; İl ve ilçe tarım müdürlükleri ve teknik personeller zoraki bu projelerde yer alıyorlar ve sürekliliği olmayınca da her proje insan ve kaynak israfından başka bir anlam taşımıyor.

Söyler misiniz şu ana kadar hangi projenin etki analizi yapıldı ve değerlendirildi? Sonuçları paylaşıldı? Dolaysıyla sonuca gidilmeyen etki analizi yapılmadan rota değişikliği yapılması nedeniyle belki de yapılan hatalar tekrar yapılacak, uygulanan projelerin sonuçlarından elde edilecek çıkarımlara ulaşmadan proje çöplüğe gidecek. Burada asıl mesele; “harcanan zaman, yitirilen emek, kaybolan milli servet ve tükenen umutlardır.”

Proje çöplüğüne en büyük katkıyı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) sağlıyor. Yapılan çalışmalar, doktoralar, projeler, modellemeler… Raflarda yerlerini koruyor! Peki, yapılan onca projenin sahada bir karşılığı var mı? Hangi ihtiyaca, hangi talebe göre projeler yapılıyor? Hangi projenin etki analizi yapıldı ve paylaşıldı? Hangi genel müdürlükten talep soruluyor? Yapılan çalışmaların sahaya yansıması için hangi genel müdürlükle temas kuruluyor? Hangi araştırma enstitüsü hangi il ve ilçe tarım müdürlükleriyle ortak işler yapabiliyor? (Birçok ilde enstitü müdürü, tarım il müdürü hatta ziraat fakültesi dekanları aralarında irtibat yok) Yapılacak projeler için hangi il ve ilçe tarım müdürlüklerinden görüş soruluyor? Özetle sonuçlanan projelerin yüzde kaçı sahaya yansıyor?

Son söz: Ülkemizde herkes her şeyi bilir. Herkesin özellikle tarım hakkında söyleyecek sözü, kesecek ahkamı vardır. Bu yüzdendir ki yerimizde saymaktan ziyade hızla geriye doğru koşmaktayız. Tabii koşmayı gerçekleştirirken de “Avrupa şöyle iyi, Amerika böyle güzel” diye söylenmeyi de ihmal etmeyiz. Bunun yanında “neden?” diye sormak da hiç aklımıza gelmez!

Peki “neden” böyle?

Çünkü o iyi Avrupa’da, güzel Amerika’da “herkes kendi işini ve yapması gerekeni yapıyor.”

Sağlıcakla kalın…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...