UFUK AKAY / TÜRKGÜN
21. yüzyılda küresel ölçekte vasat bulan gelişmelere bakıldığında dünyanın bir değişim ve dönüşüm sürecine girdiği bununla beraber de küresel dengelerin yeniden tesis edileceği açıkça görülmektedir. Bu şartlar altında ise kendi iç problemlerini sona erdirerek dış politikalarını daha sağlam adımlarla atabilen çevrelerin yeni yüzyılda belirleyici aktör olabileceği anlaşılmaktadır.
Türk milletinin şanlı ve kahramanca verdiği Milli Mücadele sonrası Cumhuriyet’in ilanıyla beraber Anadolu’da yeni bir süreç başlarken, gerek savaş şartlarında gerekse de yeni devletin kuruluş aşamasında ortaya konan irade mazlum coğrafyaların tamamına umut ışığı olmuştur. 100 yıllık toparlanma sürecinin ardından ise Türkiye Cumhuriyeti tüm kudretiyle yeni küresel sistemin oluşturulmasında en önemli aktör olacağını şimdiden göstermiştir.
Bu süreç içerisinde Türkiye’nin, kendisine ayak bağı olabilecek sıkıntıları aşmasındaki en önemli adımı ise “Terörsüz Bir Türkiye” hedefiyle ortaya koyduğu irade olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024 tarihinde TBMM Grup Toplantısında yapmış oldukları konuşmalarında başlattığı sürecin ardından 27 Şubat 2025’te PKK terör örgütü, kurucusu Abdullah Öcalan tarafından örgütsel yapısını lağvetmeye çağrılmıştır.
MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin meclis grup toplantısındaki açıklamaları sonrası gelinen aşamada Türkiye için tarihi bir fırsatın kapısı aralanmıştır.
Zira 1984’ten beri devletimizin bölücü terör örgütü PKK ile mücadelesi amansız bir şekilde devam ederken tabii olarak başka alanlarda ülke ve millet yararına kullanılabilecek kaynaklar bu mecrada değerlendirilmek durumunda kalınmıştır.
47 yıllık terörle mücadelenin Türkiye’ye hesaplanabilir ekonomik boyutu yaklaşık 4 trilyon dolar civarındadır. Basit bir hesaplamayla 47 yıllık sürecin ekonomik maliyeti Türkiye için yıllık yaklaşık 85 milyar dolara mal olmuştur. Tabi harcama miktarı yıllara göre değişiklik göstermiş olsa bile böylesine bir gerçeklik göz ardı edilmemelidir.
1984 yılında Türkiye’nin toplam milli geliri 60 milyar dolar seviyelerindeydi. 1994’te 130 milyar, 2004’te 408 milyar, 2014’te 938 milyar, 2016’da 869 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2024 verilerine göre ise milli gelirimiz 1,3 trilyon dolar seviyesindedir. Yani terörle mücadelede şimdiye kadar harcanan para 2024 yılı Gayri Safi Yurt İçi Hasılamızın 3 katından fazladır.
Terörle mücadele için kullanılan 4 trilyon dolarlık tutar; yapılan karakollar, kullanılan mühimmatlar, zırhlı araçlar gibi envanterin karşılığıdır. Buna ek olarak tahrip olan kamu kuruluşları, yerleşim yerleri, ibadethaneler, okullar, hastaneler, lojmanlar, yollar, barajlar gibi yapıların yeniden inşasını da dâhil edersek ifade edilen rakam çok daha üst seviyelere çıkmaktadır.

Türkiye, ciddi miktardaki bu kaynaklarını terörle mücadelede harcamasaydı; kaba bir maliyet hesabıyla 100’den fazla ölçekli baraj, 100 bin kilometre karayolu, 100 bin kilometre hızlı demiryolu hattı, bin adet hidroelektrik santrali, yüz adet Yavuz Sultan Selim Köprüsü, bin adet bin yataklı şehir hastanesi, bin adet yüz yataklı hastane, binden fazla yirmi dört derslikli okul, bin adet bin kişilik kütüphane, bin adet orta ölçekli uluslararası havalimanı ve belki bu saydıklarımızdan daha fazlası hepsi bir arada yapılabilirdi. Ya da bu kaynakların yerli ve milli savunma sanayisi, havacılık ve uzay çalışmaları, çağımızın bir gerçeği olan yapay zekâ çalışmalarına aktarıldığı şartlarda Türkiye’nin elde edebileceği kazanım ve kabiliyetleri göz önünde bulundurduğumuzda teröre harcanan paranın rakamsal boyutunun karşılığı daha ciddi şekilde anlaşılmaktadır.
Diğer yandan hepsinden daha önemli olan husus ise bedeli asla hesaplanamayacak olan, değerinin karşılığı ise sadece “vatan toprağı” olan şehitlerimiz. Milli Savunma Bakanlığı verilerine göre 1984’ten bu yana terörle mücadelede 8 bin 450 güvenlik gücü personelimiz şehit düşmüş, sivil şehitlerimizle beraber ise can kaybımız 15 bini bulmuştur. Hem güvenlik gücü hem de sivil 32 binden fazla vatandaşlarımız terör saldırılarında yaralanmıştır. Buna karşın 45 binden fazla terörist öldürülmüş, yaralı, teslim olan ve yakalananlarla beraber ise toplam sayı 72 binden fazladır. Özetle; PKK teröründen doğrudan etkilenen kişi sayısı 90 bini geçmiş durumdadır.
Sadece bu çerçeveden bakıldığında bile gelinen sürecin hem tarihsel hem de Türkiye’nin yarınları açısından ne denli büyük bir öneme sahip olduğu anlaşılabilmektedir. Bin yıldır süregelen kardeşliğin bundan sonraki süreç içerisinde bir takım altı boş hayaller ile kundaklanmasının da önüne geçilmiştir.
Kurucu iradeyle aynı ruh kökünden beslenen Cumhur İttifakı’nın ortaya koyduğu ülküler ile şekillenen, Ankara merkezli bakış açısıyla dünyayı Türkçe okuyarak geliştirdiği politikalar, Türk milletine olduğu kadar tüm insanlığa da umut ışığı saçmaktadır. İşte bu saiklerle Gelenin Türk Asrı olduğu 21. Yüzyılın Türk ve Türkiye Yüzyılı olacağına dair inancımız sağlam ve tamdır. Bu kapsamda Türkiye’nin önündeki engelleri aşarak, ayak bağlarından kurtularak yeni küresel nizamı tesis edeceği gerçeği de açık bir şekilde kendisini göstermektedir.
Bu vesile ile vatan uğruna can veren tüm şehitlerimizi bir kez daha saygı ve minnetle yâd ediyor, Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.