Doğuştan hiç görmeyen birinin uykuya dalarken neler yaşadığını hiç merak ettiniz mi? Görsel bir dünyası olmadan rüya görmek nasıl bir şey olabilir? Bilim insanları bu gizemi araştırdıkça ortaya çıkan sonuçlar hem şaşırtıcı hem de duygulandırıcı. Çünkü görmeden de rüya görmek, aslında insan beyninin sınır tanımadığının en güzel kanıtı.
“Görme Engeli Rüyayı Engeller mi?”
Sanılanın aksine, görme yetisi olmamak rüya görmeyi engellemiyor. 2023’te yapılan bir araştırmada, doğuştan tamamen görme engelli bireylerin rüyaları incelendi ve ortaya çok ilginç sonuçlar çıktı. Bu kişiler, tıpkı görebilen insanlar gibi rüya görüyordu ama onların rüyaları farklıydı.

Gözlerinin önünde renkler ve şekiller canlanmıyordu belki, ama bir çocuğun gülüşünü duyabiliyor, bir çiçeğin kokusunu hissedebiliyor, bir rüzgarın tenlerine değdiğini fark edebiliyorlardı. Beyin, görme duyusu olmadan bile rüya üretiyor; sadece farklı yollarla.
“Rüyadaki Hissiyat: Görmeden de Hissetmek”
Doğuştan görme engelli bireylerle yapılan görüşmelerde, rüyalarının çoğunlukla duyular üzerine kurulu olduğu ortaya çıktı.
Rüyalarında birinin sesini duymak, bir yüzün sıcaklığını hissetmek, tanıdık bir kokuyu almak… Hepsi bu duyusal dünyanın parçasıydı. Görsel bir imge yoktu belki ama bu rüyalar daha canlı, daha gerçek hissettiriyordu.
Bazıları “rüyada birinin yanımda olduğunu hissediyorum ama onu görmüyorum” diye anlatıyor. Yani onların rüyaları, bir filmden çok bir duygu deneyimi gibi.

Görme yetisini sonradan kaybedenlerde ise durum biraz farklı. Önceden gördükleri imgeler, rüyalarda zaman zaman yeniden beliriyor. Renkler, yüzler, hatta manzaralar… Ancak zamanla görsel hatıralar silindikçe, rüyalar da giderek diğer duyulara kayıyor.
“Beyin Görmeden de Hayal Kurabiliyor”
Rüyalar, beynin uyku sırasında hâlâ çalıştığı anlardan doğuyor. Görme engelli bireylerde, “görsel korteks” denilen beyin bölgesi tamamen boşta kalmıyor. Tam tersine, bu bölüm işitme, dokunma, koku gibi diğer duyulardan gelen bilgileri işlemeye başlıyor.
Yani beyin, “görmeden” bile dünyayı anlamlandırmaya devam ediyor. Bu da gösteriyor ki, rüya aslında bir göz işi değil; beynin, hislerin ve anıların ortak üretimi.
Bir başka deyişle, rüya sadece gözle değil kalple de görülüyor.
Doğuştan görme engelli bireyler de rüya görüyor hem de kendi duyularının renginde, kendi dünyalarının dilinde. Görmeden hissettikleri o rüyalar, belki de en saf hayal biçimi: gözlerle değil, yürekle görülen bir dünya.