Vücudun biyolojik saatini yöneten ve adeta uyku kalitesinin arkasındaki gizli kahraman olan melatonin, her geçen gün daha fazla merak edilen bir hormon haline geliyor. Epifiz bezinden salgılanan bu mucizevi hormon, sadece uyku düzenimizi sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda stresle savaşta, bağışıklık sisteminin desteklenmesinde ve hatta yaşlanmayı geciktirmede de rol oynuyor.
Geceleri saat 21.00’den itibaren salgılanması artan melatonin, gece 02.00-04.00 arasında zirveye ulaşıyor. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte ise vücut bu hormonun üretimini yavaşlatıyor. Bu döngü sayesinde uykuya geçiş kolaylaşıyor ve sabahları daha zinde uyanmak mümkün hale geliyor.
Melatoninin lipofilik yani yağda çözünebilen yapısı sayesinde vücuttaki tüm hücrelere ulaşabiliyor. Bu özelliği ona en güçlü antioksidan olma ünvanını da kazandırıyor. Hücreleri serbest radikallerin zararlı etkilerinden koruyan melatonin, aynı zamanda depresyon, anksiyete ve stres gibi psikolojik sorunlara karşı da koruyucu bir kalkan oluşturuyor.
Melatonin eksikliği yaşlandırıyor
Sadece epifiz bezi değil; mide, bağırsak, kemik iliği ve hatta deri gibi çeşitli organlar da melatonin üretiminde görev alıyor. Ortalama bir yetişkin, geceleri yaklaşık 30 mg melatonin salgılıyor. Ancak yoğun yapay ışık, gece geç saatlere kadar ekran başında kalmak gibi modern alışkanlıklar, bu doğal üretimi ciddi şekilde azaltabiliyor.
Uzmanlara göre melatonin eksikliği, yalnızca uykusuzluğa değil, aynı zamanda bağışıklık zayıflığına, erken yaşlanmaya ve ruh hali dalgalanmalarına da neden olabiliyor. Melatonin düzeylerini artırmak için gece uyumadan en az bir saat önce ekranlardan uzaklaşmak, odada loş bir ışık kullanmak ve doğal besinlerle bu hormonun üretimini desteklemek büyük önem taşıyor.